Teknolojik Gelişmelerin İş Sektörlerini Hızla İnsansızlaştırması Gençler için Tehdit mi Müjde mi?
YÖK Bilgi Yönetim Sistemi verilerine göre 2019-2020 itibariyle üniversitelerde okuyan toplam öğrenci sayımız 15.880.266. Neredeyse nüfusumuzun %20’si aktif olarak üniversite öğrencisi. Bu sayı yüksekokuldan doktora, açık öğretimden uzaktan öğretime kadar öğrencilik faaliyeti sürdüren herkesi kapsıyor. Yine aynı verilere göre 207 üniversitede 28 bin 514'ü profesör, 16 bin 664'ü doçent, 40 bin 998'i doktor öğretim üyesi, 37 bin 651'i öğretim görevlisi, 50 bin 667'si araştırma görevlisi toplam 174 bin 494 akademisyen bu öğrencilere hizmet veriyor. 93.061 birimde bu faaliyetler sürdürülüyor. 1 Fakülte, yüksekokul, bölüm, enstitü, araştırma merkezi, ön lisans, yüksek lisans programları vs. Yükseköğretim kurumlarına 2021 yılı için ayrılan para da 45,3 milyar lira.
Özetle 15.880.266 öğrenciye 207 üniversitede 93.061 birimde 174 bin 494 akademisyen 2021 yılında 45,3 milyar lira karşılığında “öğretim” verecek.
Sayısal veriler ne kadar görkemli, istatistikler ne kadar da olumlu. Peki bu görkemli veriler bize beklediğimiz sonucu veriyor mu? Gençlerimize güzel bir kariyer hazırlamak, gelecekte onların iyi bir yaşam kurmalarını sağlayabilmek, gelişmiş bir toplum inşa etmek. Bu istatistiklerin, bu verilerin yüzde kaçı bu amaca hizmet ediyor? Bununla ilgili gerçekçi bir istatistik var mı, bilmiyoruz. Ancak genel geçer bir bilgi ve kanaat var: Bu kadar göz kamaştırıcı veriler sonucunda üniversite mezunlarının çoğu işsiz, bir kısmı mezun olduğu bölüm dışında işler yapıyor, pek az bir bölümü mezun olduğu bölümle ilgili iş yapıyor. Bu manzara ayrıntılı rakamlara vakıf olmasalar bile konuyla ilgili herkesin malumu. Yani mevcut durum ciddi problemler içeriyor. Bu problemli durumumuzun nedenleri de uzun uzun analiz ediliyor, çözüm önerileri sunuluyor. Benim temas edeceğim konu ise zorunlu öğretimin ve yükseköğretimin sorunları tüm çözümsüzlüğü ile ortada dururken gençlerin meslek ve üniversite seçiminde “bundan sonra” fazladan nelere dikkat etmeleri gerektiği ile ilgili olacak.
Herhangi bir meslek dalında çalışmak üzere bugün üniversitelerde okuyan öğrenci sayısı yaklaşık 16 milyon. Teknolojik gelişmeler çok sayıda insanın uzun sürede yapacağı işi daha kısa sürede az sayıda insanın yapması imkanını doğururken birçok insanı da işsizlik sorunu ile karşı karşıya bırakır. Bu teknolojik gelişmelere bir de yapay zekâ ve robotik teknolojideki gelişmeleri eklerseniz yakın gelecekte birçok işin yapay zekâ ile donatılmış aplikasyonlar ve robotlar tarafından yapılacağını ve daha az insanın yetenek ve emeğine ihtiyaç duyulacağını öngörmek zorundayız. O halde bugün öğretim gören 16 milyon öğrenciden kaçı 10-15 yıl sonra “bir gelişme” sonrası işsiz kalacak, kaçı bu gelişmelerden etkilenmeden mesleğini icra etmeyi sürdürebilecek?
Yapay zekâ çağında meslek seçimi:
Bundan önce de gençler meslek seçimi yapma aşamasına gelince ciddi zorluklar yaşıyordu. Veliler, eğitimciler ve o aşamayı geçmiş herkes bu zorluklara şahit olmuştur. Konunun ilgilileri “geçer akçe meslek” seçme konusunda ince eleyip sık dokuyorlardı.
Geçer akçe meslekler:
Devlet güvencesi olan, belli bir maddi standart sağlamasına kesin gözüyle bakılan meslekler daima revaçta olmuştur. Tıp, hukuk, mühendislik, öğretmenlik, askerlik, polislik vb. Bunlardan sadece mühendislikler özel sektörde de kariyer imkânı sağlayan ama iş garantisi olmayan alanlardı. Bizim toplumumuzda ekseriyetle “devlet kapısına kapılanmak” şeklinde bir kariyer planlaması yapılmıştır. Ve bu durum, iyi bir akademik eğitimle özel sektörde de ciddi şekilde kariyer yapabilecek potansiyeldeki insanları devlet çatısı altına toplayınca o toplumun bilim, teknoloji, sanat, fikir üretebilecek zekâya sahip değerli insanlarını yasa ve yönetmeliklerin zapturaptı altında “mutsuz diplomalılar” kalabalığına çevirmiştir. Katma değer üretecek üretim sahalarının olmaması, gelirin adil paylaşılmaması gibi sorunlar maalesef mesleki tercihlerin “ilgi, yetenek, imkân ve hayaller” çerçevesinde değil de “iş garantisi” “devlet kapısı” kavramları etrafında gelişmesine neden oldu. Bu ciddi bir problemdi ve bunu çözemedik. Bunu neden çözemediğimizi uzun uzun açıklayabiliriz ancak bunu açıklamamız bundan sonra yaşayacağımız sorunlara bir çözüm üretmez. Çünkü 19 ve 20. yüzyılın sorunları o yüzyıllarda çözülmek zorundaydı. Şimdi sırtımızda çözülmemiş bu sorunlarla 21. yüzyılda bambaşka sorunlarla karşılaşacağız. Gelinen noktada şu soru daha da önem kazandı: “Hangi mesleği, hangi üniversiteyi, hangi bölümü tercih etmeliyim?”
Hala uygulamakta olduğumuz eğitim-sistemi 19. yüzyıldan kalma ezberci ve endoktriner bir sistem olduğu için maalesef çocuklarımızın önemli bir kısmı neye karşı yetenekli olduklarını bilmiyorlar ve geleceğe dair hayalleri bu ilgi ve yetenekler doğrultusunda değil. Daha çok “renkli ekranda” maruz kalarak büyüdükleri “film, eğlence ve oyunlar tarafından” sınırları belirlenmiş bir düş gücüne sahipler. Ve bu düş gücüyle kuracakları hayaller gerçek hayatta ne kadar karşılık bulabilir bunu bilmiyoruz. Dolayısıyla çocuklarımızın önemli bir kısmı kendilerini henüz keşfetmiş değiller ve geleceğe dair hayalleri gelecek yaşamın gerçekliğinde ne kadar karşılık bulabilir bu tartışma konusudur. Böyle olunca da gelecek projeksiyonu olmayan veli ve eğitimcilerin elinde hala çocuklarımız tıp, hukuk, mühendislik, öğretmenlik, askerlik gibi “devlet kapısı” meslekleri tercih etmek durumunda kalıyorlar. Bu noktada cevaplanması gereken birçok soru ortaya çıkıyor. Bu soruları ve cevapları belirtmeden önce soruların doğmasına neden olan şartları bir anlamaya çalışalım.
Tekerleğin icadından içten yanmalı motorlara kadar geçen sürede değişim ve gelişimin hızı 100 yılda 1 değişim-gelişim” ise günümüzde bu hız 1 yılda 100 değişim-gelişime evrilmiş durumda. Her değişim ve gelişim yeni şartlar tesis eder, bazı meslekler ölür, bazı meslekler doğar. Bugüne değin yok olmuş yüzlerce belki de binlerce iş kolundan bahsedebiliriz. Yüz yıllık değişim-gelişim hızından yıllık değişim-gelişim hızına ulaştığımızda ölen-doğan meslekler neler olacak?
Medyada gördüğümüz felaket ve yenilik haberlerinde iki binlerin başında 100-200 yıl sonrasına tarihler verilir ve biz de “Bu felaketi ya da konforu, kolaylığı, gelişmeyi görmeyiz.” der geçerdik. Ancak geldiğimiz noktada yüz yıl sonrasına ötelenmiş tarihlerin aslında 15-20 yıl olduğunu gördük. Hülasa bugün 10-20 yaş aralığı 30-40 yaş aralığına geldiğinde “bugün aldığı eğitim, tercih ettiği meslek” onun hayatında bir önem arz edecek mi? Bugün kamu yönetimi, iktisat, maliye, işletme, sigortacılık, bankacılık alanında milyonlarca genç eğitim görüyor. Bir yapay zekâ programı ile donatılmış bir aplikasyonla bu insanların çoğunluğu çöp insana yani “kendisine, yeteneklerine, mesleklerine ihtiyaç duyulmayan ve gerçek hayatta değer bulmasına yardımcı olacak başka becerilerinin olmadığı” bir kişiye dönüşmesine ne engel olacak? Matbaanın gelişi ile işsiz kalan binlerce kâtip örneğinde olduğu gibi acaba önümüzdeki yirmi yılda bu dönüşüm ve gelişim hızı hangi meslekleri ölü meslek haline getirecek ve hangi meslekler kalacak, hangi yeni meslekler doğacak? Bu konuda bir öngörüye ihtiyaç vardır.
Maalesef yapay zekâ ve robot teknolojisi; ekonomi, finans, sanayi ve teknolojik üretim alanında birçok insanı işsiz bırakacak. Bugün eşit ağırlık bölümünde okuyup gelecek on yıl içinde bankacılık sektöründe çalışmayı uman yüz insandan 90’ı büyük ihtimalle işsiz kalacak. Acaba tıptan hukuka, eğitimden endüstriye kadar hangi sahalarda insansızlaşma oranı artacak? Bu konuda projeksiyon oluşturan sosyal bilimcilerimiz var mı, araştırma ve analiz yapılıyor mu?
Son yıllarda Anadolu’nun ücra köşelerine kadar her yere üniversiteler açıldı. Bugün tartıştığımız bu üniversiteler önümüzdeki 20 yılda ne anlam ifade edecek?
Bu sorulara tam da bugün cevap verip doğru yönlendirmeler yapmadığınızda yarın daha büyük sorunların altında kalacağımız bir öngörü değil apaçık bir gerçektir.
Meslek ve bölüm tercihi yaparken neye dikkat edilmeli?
Bugün lisede eğitim gören bir gencin 10 ila 15 yıl sonra hedeflerine ulaşmış olması gerekir. Ve ortalama insan ömrünü göz önüne alırsak 30 ila 40 yıl boyunca icra edeceği bir meslek edinmesi gerekir. Bu da 2040 ila 2080’li yılların dünyasının gerçekliği, şartları, imkân ve ihtiyaçlarını göz önünde bulundurmayı zorunlu kılar.
2040 yılından itibaren hangi sektörlerde insana ihtiyaç olacak?
Hangi meslekler yapay zekâ ve robotlara bırakılacak hangi meslekler insan olmadan olmayacak?
Teknolojinin gelişmesi hangi sahalarda sorunları artıracak hangi sahalarda insana ihtiyaç kalmayacak?
İlahiyat, psikoloji, hukuk, sanat ve spor gibi alanların yapay zekaya bırakılması mümkün mü?
Gıda ve beslenme insanlığın kıyamete dek en önemli başlığı olacak. Bu sahada birçok gelişme olsa da istihdam sürecek. Ancak çiftçi robotlar, aşçı robotlar yakında insanlığın hayatına girecek.
Askerlik ve polislik büyük ihtimalle yapay zekâ ve robotik teknolojiden ilk ve en çok faydalanacak meslekler. “Ya engelle ya yok et ya yok ol” diye kodladığınız bir polis ya da asker şehitlik kavramını insan hayatından çıkartabilir. Robot asker ve robot polis 2050’lerde hayatımızda ciddi şekilde var olacak. Bu durumda asker ve polis olan insan sayısı ciddi şekilde düşecek, sadece karar ve komuta işi insan eliyle yapılacak. Bu da çok sayıda insana ihtiyaç duyulmayacağı anlamına gelir.
Güvenlik sahasındaki asıl istihdam dijital güvenlik şeklinde ortaya çıkacak. Yaşamın dijital dünyada cereyan edeceği o yıllarda bu saha ciddi istihdam sağlayabilir.
Din, psikoloji, sosyoloji gibi alanlarda çok sayıda insana ihtiyaç duyulabilir. Bu sahaların yapay zekalara ve robotlara bırakılması mümkün değildir. Çünkü bu sahalar “ikna ve inanç” sahalarıdır. Hukuk da insan ekseninde gelişecek bir kavram gibi görünüyor. Eğitimciliğin de formasyonu değişecek ve bugünkü gibi olmayacak.
Dolaysıyla 15-20 yıl sonra ölecek mesleklerin, çok daha az insana ihtiyaç duyulacak mesleklerin ve önemini daima koruyacak mesleklerin neler olabileceğini öngörmek gerekmektedir.
Sanat, spor, sosyal bilimler, ilahiyat, hukuk gibi alanlarının yanı sıra ileri teknoloji, yazılım, yapay zeka, robotik teknoloji, dijital bilişim kavramları çevresinde kariyer yapılacak meslekler seçilmek zorundadır.
Otomotiv sektöründe hayatımıza ciddi şekilde girmiş olan otonom sürüş 15-20 yıl sonra şoförlük mesleğini faytonculuk mesleğine dönüştürebilir. Daha bunun gibi birçok gelişme diplomalı işsizler ordusunu büyütecek. Akıllı devlet, akıllı şehir, akıllı otomobil, akıllı yaşam alanları ve insan. Çok gelişmiş olduğu kadar çok da trajik bir gelecek bizi bekliyor. Öyle seçimler öyle tercihler yapılmalı ki bu trajediden en az etkilenmeli.
20 yıl 30 yıl 40 yıl sonra nüfusun ulaşacağı nokta, hayatımıza girecek yenilikler ve bunların ortadan kaldıracağı meslekler ve yeni meslekler, bu meslek dallarında ne kadar insana ihtiyaç duyulacağına dair analizler yapılıp, olası verilerin gençlere ışık tutacak şekilde sunulması da devletin görevidir. Ancak bu alanda yapılmış bir çalışma olduğundan haberdar değiliz. Rehberlik uzmanları tercihlerle ilgili belli projeksiyonlar oluşturuyor ancak mesela 10 yıl sonra lojistik sektörünün geleceği nokta ve bu sektörde hangi nitelikte kaç insana ihtiyaç duyulacağı, 20 yıl sonra eğitim-öğretimin geleceği nokta, bu sahada çalışacak hangi nitelikte kaç insana ihtiyaç olacağı, otomotiv sektörünün 20 yıl sonra geleceği nokta ve bu sahada hangi nitelikte kaç insana ihtiyaç duyulacağına dair analizlerin yapılması, öngörülerde bulunulması, ciddi projeksiyonların geliştirilip ve olası verilerin sunulması hayati derecede önemlidir. Bu tarz projeksiyonlar gençlere doğruya yakın tercihlerde bulunma imkânı sağlayacağı gibi devlete de “eğitim-öğretim” süreçlerini doğru-verimli planlama imkânı sunacaktır.
Bugün tercihte bulunacak gençlerin geleceğe dair doğru sorular sorup bu sorulara en gerçekçi cevapları vermeden tercihte bulunması yakın gelecekte daha büyük bir işsizlik ordusu; mutsuz, öfkeli, diplomalı bir kalabalık anlamına gelecektir ki bu, devlet ve toplum açısından çok ciddi bir risktir. Öfkeli, mutsuz, diplomalı bir kalabalık ciddi bir çatışmaya ve kaosa gebedir.
Bu bağlamda devlet-sistem doğru projeksiyonlar üretmek ve imkanları bu yönde organize etmek zorunda olduğu gibi gençlerin de kendi hayatlarına dair doğru kararlar vermesi ve doğru tercihler yapması gerekmektedir. Gelecekte işsiz kaldığınızda isyan ettiğiniz sistem ya da devletten daha çok siz sorumlu olursunuz. Sistem sizi belli şeylere mecbur bıraksa da son kertede kararları siz veriyor tercihleri siz yapıyorsunuz.
Gelecek 15-20 yılda hangi meslekler ölecek?
Hangi mesleklerde ihtiyaç duyulan insan sayısı düşecek?
Hangi meslekler önemini sürdürecek?
Hangi yeni meslekler doğacak?
Gençler, bu sorulara doğru cevap vermeden tercihte bulunmayınız.
Meslek üretme dersi olmalı…
Meslek üretme dersi olmalı. Kaleminize sağlık
Kaleminize sağlık hocam …
Kaleminize sağlık hocam liseden sonra mesleklendirme iş ve sanat geliştirme için daha çok faaliyetler proje ler lazım zannımca
Yeni yorum ekle