Osmanlıdan Sonra Ortadoğu'da Kurulan ilk Cumhuriyet: LÜBNAN

18 Aralık 2015

 

1 Eylül 1920 tarihinin yıldönümü, Ortadoğu’da küçücük bir ülkenin doğuş tarihine denk geliyor olacak. Alanı sadece 10.452 km². Yani Çanakkale vilayetimiz kadar olan bu küçük memlekete, dünya üzerinde kapladığı alan ile alakasız da olsa, Büyük Lübnan Devleti adı verilir ve 1926 yılında Cumhuriyet olarak ilan edilmiştir. Ancak Fransızlardan tam manası ile bağımsızlığını elde etmesi, 1943 yılında gerçekleşmişti. Tam olarak 1516 yılından başlayıp, 1920 yılına dek devam eden zaman diliminde, günümüzde Lübnan Cumhuriyeti olarak adlandırılan tüm toprakların Osmanlı Devletine bağlı olduğu bilinmektedir. Velhasıl 1864 yılına kadar işte bu topraklar iki ayri idari bölgeye ayrılıyordu. Biri Trablus Şam eyaletine bağlı olan kuzey bölgesi iken diğeri ise Sayda eyaletine bağlı olan Güney bölgesi idi. Bugün Bekaa olarak bilinen topraklar ise Şam eyaletine bağlı olup kuzey ve güney bölgelerden tamamen kopuk kalmaktaydı. Aslında bugünkü Güney lübnan olarak bilinen bölgenin tümünün Osmanlı yönetiminin 1660 yılında kurduğu Sayda eyaletine ilhak edilmeden önce Şam eyaletine bağlı olduğu da kaynaklarda mevcuttur. 1864 yılında bu bölgede yeni düzen kurmaya çalışan Osmanlı yönetimi, Beyrut eyaletini kurup Trablus ve Sayda eyaletlerini iptal eder. Ancak 1861 yılında Avrupa devletlerinin isteği üzerine kurulan Cebeli Lübnan sancağı Beyrut eyaletinden ayrı tutulur ve başında her zaman Hıristiyan bir yönetici tayin edilecek şekilde yeniden tanzim olunur. Aslında bakılırsa Cebeli Lübnan ve civarındaki bölgelerde sadece Maroniler yaşıyordu. Bunun karşısında bulunan ŞUF bölgesinde Dürziler çoğunlukta yaşadıkları için Dürziler dağı deniyordu ve burası da gerçekte hiç bir zaman Cebeli Lübnan’a bağlı değildi. Yıllardır komşu olarak yaşayan Maroniler ve Dürziler arasında aralıklı da olsa bitmek bilmeyen çatışmalar yaşanıyordu. Müslümanlara gelince, hep Cebeli Lübnan dışındaki topraklarda yaşaya geldikleri için bu çatışmalarda hiç bir şekilde yer almadıkları söylenebilir. Şam bölgesinde bulunan Müslümanların 10. ve 11. yüzyılındaki Abbasilerin egemenliğinin zayıflamasıyla beraber Mısır’da bulunan Fatimi devletinin korumasıyla çoğu şiilerden oluşuyordu. Haçlı seferlerin karşısında başarısızlık ve zaafiyet gösteren Fatimi Devleti, Eyyubi’lere yenilir ve bölgenin iktidarı tekrar Sünnilerin eline geçer. İşte bu şekilde Mısır ve Şam’da bulunan Şiilerin büyük bir kısmı yeniden Sünniliğe dönmüştür. Böylece Akkar ve Dınniyye bölgeleri tekrar Sünniliğe geçer. Ardından sahilde bulunan tüm şehirler, başta Trablus Beyrut ve Sayda olmak üzere aynı şekilde Sünnilerin yaşadıkları şehirlere dönüşür. Abbasilerden sonra Osmanlıların eline geçen bu topraklarda yaşamış Hıristiyan ve Şii kesimleri de yavaş yavaş Trablus’tan Beyrut’tan ve Sayda’dan ayrılır. Bunun neticesinde 17. Asırdan itibaren bu sahil şehirleri, Sünnilerin çoğunlukta yaşadıkları şehirler haline gelmiştir. Bölgedeki mozayiğin karmaşasını arttırmak için Memluk yönetimi, bölgedeki hükümranlığını güçlendirmek için Kürt ve Türkmen aşiretlerini hem sahile hem de Akkar ve Bekaa gibi yerlere yerleştirmiştir. 1920 yılında Fransızların kurduğu Büyük Lübnan Devleti için, Cebeli Lübnan’dan bir nüve alıp Dürzüler dağı, Bekaa, Akkar ve sahilde bulunan Trablus Beyrut ve Sayda şehirleri içine alınacak şekilde Osmanlıdan sonra yeni Ortadoğunun ilk devleti kurulmuş olunur. Tarihçi Kemal SALİBİ’nin deyimine göre bu kadar değişik ırktan ve mezhepten oluşan bu rengârenk topluma ne kadar LÜBNAN HALKI denilebilir ki? İşte bu sorunun cevabının altında, 1975’ten 1990 yılına kadar sürmüş iç savaşın nedenlerinden biri yatmaktadır. Lübnan Cumhuriyeti  toprakları, üstünde bir gün gerçek bir Lübnan halkının oluşmasını bekleyecektir. Tabi o da oluşabilirse!

Yeni yorum ekle

Plain text

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Web sayfası adresleri ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantılara dönüşür.
  • Satır ve paragraflar otomatik olarak bölünür.

İstatistikler

Bugün Toplam Toplam
0 kez görüntülendi. 2,711 kez görüntülendi. 1 yorum yapıldı.