Dirilişten Direnişe Kerkük

03 Temmuz 2018

"Hayırlı" Referandum

¨Öfkeyle kalkan zararla oturur¨, ¨Yanlış hesap Bağdat’tan döner¨ ve ¨Dimyat’ın pirincine giderken, evdeki bulgurdan olmak¨ gibi özlü sözler beyhude söylenmemiştir. Barzani’nin 25 Eylül Referandumundaki stratejik hatası çorap söküğü gibi art arda hata doğurmuştur. Bir kere dünya ülkelerine karşı başarısız göründüler. Türkiye ile ilişkileri zayıfladı. Zaten münasebetlerinin iyi olmadığı Arapları topyekun karşılarına aldılar. Oldubittilerle elde ettikleri bir dizi haktan mahrum kaldılar. Gelirlerinde en az %5 oranında düşüş oldu. İhtilaflı bölgelerde büyük ölçüde kontrolleri kayboldu. Belki de en ağırı Kürt siyasi gruplarının birbirlerini ihanetle suçlamaları ve üstüne üstlük 16 Ekim’de sözde ¨Kürdistan’ın Kudüs’ü¨ dedikleri Kerkük’ten ve mücadele arenası Tuzhurmatu’dan Peşmergelerini çekmek zorunda kalmalarıydı.

Bu serencamda Türkmen vekil, siyasetçi ve yetkililerin rolü yadsınamaz. Bütün Türkmenler bir mücadelenin içine girdiler; hem referandum öncesi Kerkük’te cereyan eden bayrak krizinde seslerini duyurdular hem de referandumdan sonraki süreci sahada çok bilinçli yönettiler. Kısacası, siyasi rüştlerini ispat ettiler; yeter ki ortam, silahların gölgesinde değil, demokratik olsun...  


Seçim Arifesi ve Sonrası

Bu hezimet atmosferinde Kürt siyasi partileri 12 Mayıs seçimlerine girdi. KDP’nin Kerkük’te hiç aday göstermemesi, Kerkük’ü KYB’ye bıraktığının bir delili oldu. Buna mukabil seçim öncesi koalisyonlar kurulurken, Kerkük’te Türkmenlerin tek bir listeyle seçime girmesi büyük ve tarihi bir başarıdır. Kerkük Vakfı heyeti olarak seçimden kısa bir süre önce bölgeye yaptığımız ziyaretten çok olumlu izlenimlerle döndük. Kerkük’te müthiş bir Türkmen rüzgârı esiyordu. Tazehurmatu adeta şahlanmıştı. Tavuk da ondan geri kalmadı. Hele Tuzhurmatu’da katıldığımız ve Türkmen adayı Niyazi Mimaroğlu’nu destekleme kampanyası tek kelime ile mükemmeldi. Altunköprü de keza altın devrini yaşıyordu. Erbil Türkmenlerinin dahi büyük bir faaliyet içerisinde olduklarını gıptayla müşahede edebildik.

Seçimden saatler sonra Kerkük’te seçim cihazlarındaki hile teşebbüsleri Türkmen halkını bir anda ayağa kaldırdı. Sandıkların kapanmasının üzerinden daha saatler geçmeden Türkmenler, KYB’nin oynadığı çirkin, yasadışı ve ahlaksız oyunu keşfetti. Bayrağını kapan kendini şehir meydanına attı. Ve 13 Mayıs günü sokağa dökülen Türkmen halkı bu yazının kaleme alındığı 7 Haziran gününe deyin Kerkük meydanlarında direnişini sürdürmektedir. Bu direniş bir asırdır süren zulme karşı bir başkaldırıştır. Bir asırdır süren haksızlığa ve ötekileştirmeye bir meydan okuyuştur. Bunu çok iyi anlamak ve tahlil etmek lazım. Türkmenler bir asırlık suskunluklarını bu direnişle bozdular ve gasp edilen hukuklarını demokratik bir şekilde talep etmeye başladılar. Bu bir milattır.

Sanırım ne bu oyları çalan KYB ne de Seçim Kurulu üyeleri Türkmenlerin böyle bir direnişe kalkışacaklarını tahmin ediyordu. Allah bilir bu iş için kaç milyon dolarlık dolaplar dönmüştür! Ancak Cenab-ı Hakkın Âli İmran Suresinin 54. Ayetinde buyurduğu gibi "Onlar bir tuzak kurdular ve buna karşılık Allah da bir tuzak kurdu. Allah tuzak kuranların en hayırlısıdır." hikmet-i ilahisi tecelli etti. Nitekim yine Türkmen vekiller kolları sıvadı ve Irak Parlamentosunu defalarca olağanüstü toplantıya çağırarak gereken hukuki müdahaleleri yaptı. Ayrıca her gece en az bir Arapça kanalında Türkmen vekillerden biri (Erşat Salihi, Hasan Turan, Fevzi Ekrem veya Niyazi Mimaroğlu) çıkarak yapılan sahtekârlıkları deşifre etmeye çalıştılar. Ve bugün 6 Haziran 2018 günü itibariyle Irak Hükümeti Seçim Kurulu üst düzey çalışanlarının yurtdışına çıkışlarını yasakladı. Akabinde 6 Haziran günü Irak Parlamentosu toplanarak, hem bütün Irak’ta seçim sonuçlarının elle sayımına karar çıkardı hem de Seçim Kurulu’nun bütün yetkilerini iptal ederek bu yetkiyi yargıya devretti. Bu noktada diyebiliriz ki bir asırlık tarihleri boyunca Türkmenler ilk defa Irak’ın gündemine oturdu ve bu gündemi değiştirebildi.

Türkmen yetkilileri tek bir ağızla savundukları görüş şu olmuştur: ¨Bizim için Kerkük’te Türkmen vekili sayısı üç veya dört olmuş önemli değil, önemli olan sandıkta gasp edilen Türkmen oylarının iade edilmesi ve oy hırsızlarının adalete verilmesidir¨. Bu söylem çok ciddi bir ses getirmiş ve Irak’ta yankılanmıştır. Hatta  El-Felluce TV kanalının bir programcısı açıkça Türkmen siyasetçilerinin dürüstlük ve cesaretlerine, Türkmen halkının da vatanperverlik ve  direniş ruhlarına hayran kaldığını ifade edebilmiştir. Seçim biteli neredeyse bir ay olacak ama tartışmaları hâlâ Irak’ın birinci gündem maddesi olmayı sürdürüyor. Bunu da sağlayan Kerkük meydanlarındaki direnişçiler ve Irak Parlamentosunda aktif çalışan Türkmen vekillerdir. O kadarıyla ki kimse ciddi anlamda hükümet kurma çalışmalarına eğilmemektedir, çünkü seçim sonuçları iptal edilmeyebilir ama partilerin vekil sayıları pekâlâ değişebilir. Bu da haliyle hükümet kurmayı zorlaştırmaktadır.

   

Türkiye’ye Bir Mesaj

Bu durumda Türkiye’nin yeni dönemde (Türkmenlerle nasıl ve ne derecede ilgilenmesi gerektiği de netleşmiştir denilebilir. Türkiye Kerkük’ün geleceği konusunda) Türkmenlere artık güvenebilecek ve Irak’la ilgili politikasında onları önemli bir aktör olarak kabul ederek gelecekleri konusunda daha gür sesle kıstaslarını ve olmazsa olmazlarını dile getirebilecektir. Seçim sonuçlarına bakarak Tuzhurmatu konusunda Türkiye görüş ve politikasını gözden geçirmeli, uzaklaşan mesafeyi tekrar yaklaştırmaya çalışmalıdır. (Meclise giren iki yeni Tuzhurmatulu vekille daha yakın temas içerisinde olmalıdır.) Unutmayalım ki Tuzhurmatu’dan yeni meclise giren iki vekili iyi tanımıyoruz.  2011 yılından yakın tarihe kadar Türkiye’nin eli nadiren Kerkük’ten öteye uzanmıştır. Ama önümüzdeki dönemde Türkmeneli bölgesini bir bütün olarak algılamalı ve ele almalıdır. Telafer konusunda ise çok daha cesur ve acil hareket etmelidir. Telafer DEAŞ’ten kurtulalı bir yılı oldu ama geri dönenlerin sayısı birkaç bini geçmemektedir; varsa da Necef ve Kerbela’dan dönenlerin sayısı Türkiye’den dönenlerin sayısından daha fazladır. Telafer’e Türkmenlerin dönüşünü ve Telafer’in imarını kimse Irak’ın iç meselesi şeklinde telakki etmemelidir. Bugün Türkiye’de 50 binin üstünde Telaferli yaşamakta ve seçimlerden sonra memleketlerine dönmeleri daha da zaruret kesp etmektedir (etmiştir). Türkiye’nin Telafer’le ilgili güzel söylem ve projeleri olmuş ama hiç birisi uygulama aşamasına maalesef gelememiştir. Ovaköy sınır kapısı bunların başında gelmektedir. Ayrıca Türkiye’nin Irak’a yardım niteliğinde bağışladığı 5 milyar doların mutlaka önemli bir dilimi Telafer’in imarına ayrılmalıdır.

Bu kritik dönemde Bağdat’ta görev yapan Türk Büyükelçisi Sayın fatih Yıldız, 2003 yılından günümüze kadar gelmiş-geçmiş büyükelçiler içerisinde en sevileni, en aktif olanı ve Türkmenlere candan ve samimiyetle yaklaşanı olmuştur desek abartılı olmaz. Onun tespit ve teşhisleri ciddiye alınmalı ve uygulamaya geçirilmelidir. Aslında seçimden sonraki yeni dönem henüz başlamamıştır. Ama fotoğraf büyük ölçüde netleşmiştir. Sayın Erdoğan’ın Mukteda Sadr’ı arayıp tebrik etmesi ve Kerkük’te olan-bitenleri onunla paylaşması makul bir adımdır. (Dolayısıyla Türkiye, Irak’ın önümüzdeki dört yılında etkin olmak istiyorsa yukarıda dile getirdiğimiz üç mihver üzerinde yeni politikalar çizmelidir.) 

 

Sonuç

Aslında genel olarak seçim sonuçları Türkmenler açısından pek de iç açıcı sayılmaz. Çünkü ITC ve vatansever (milliyetçi) cenah, Kerkük dışında, maalesef hiçbir yerden vekil çıkaramamıştır. Musul ve Tuzhurmatu’dan meclise giren beş yeni Türkmen vekil hakkında peşinen yorum yapmak doğru olmamakla beraber, tanınmayan ve milliyetçiliklerinden çok mezhebi temayülleri ile bilinen kişiler olması, sevindirici değildir. Türkmen kimliğini ön planda tutacakları konusunda elimizde kesin bir delil gözükmüyor. Ancak bir asırlık Türkmen mücadelesi içinde Kerkük her zaman bir sembol olmuştur. Bu seçimde de sembollüğünü göstermiş ve ispatlamıştır. Gerçekten bu direniş Irak’ta Türk tarihine bir not düşürmüştür: ¨Türkler Kerkük’te var olacaktır¨. Artık Kerkük’ün kaderini Araplar ve Kürtler Türkmensiz belirleyemeyeceklerdir. Bunun yanında Tuzhurmatu’nun tartışmasız bir Türkmen şehri olduğu tescillenmiştir. Ama Niyazi Mimaroğlu gibi cesur bir vatanseverin (milliyetçinin) az bir oy farkıyla seçilememesi, bu Türkmen şehrinde vatansever (milliyetçi) kimliğin maalesef ikinci plana itildiğini göstermektedir. Halbuki Tuzhurmatu Türk dili, edebiyatı ve sanatına katkılar sağlamış bol sayıda şuurlu (milliyetçi) aydını bulunmaktadır. Diğer taraftan Telafer şehri darmadağındır. Bu şehirden Türkmenler altı vekil ve bu vekillerin en az üçü milliyetçi duruşlu olabilirdi ama olmadı. (Bu cümleyi de atabiliriz)

Seçimlerden sonra Kerkük’te Türkmenler ciddi bir hamle ve tartışmasız bir başarıya imza atmışlar ve destanımsı davranışlar göstermişlerdir. Bu meşale sönmemeli ve solmamalıdır. ITC ve diğer Türkmen siyasi partileri ciddi misyon yüklenmeli ve bu rüzgârı arkalarına alarak planlı ve bilinçli bir şekilde Aralık ayında yapılacak yerel seçimler için hazırlanmalıdırlar. En büyük moral kaynakları da 13 Mayıs günü başlatmış oldukları direniş olmalıdır.

13 Mayıs 2018 direnişi bir milat olup Irak Türklerinin uyanış ve diriliş günü olarak tarihe geçecektir.

İstatistikler

Bugün Toplam Toplam
0 kez görüntülendi. 87 kez görüntülendi. 0 yorum yapıldı.