Türkiye'deki pek çok tartışmanın evrensel-yerel kavram çiftinin yansımaları olduğunu düşünüyorum. Dikkat edilirse "ikilem" demedim, "kavram çifti" dedim. Zira bu iki kavram ne birbirinin kutbu ne birbirine karşıt, ne birbiriyle çelişiktir. (Karşıtlık ve çelişki arasında, Coletti'den mülhem, fark görürüm, ki bunu metodoloji derslerimi alan öğrencilerim hatırlayacaktır. Kutup konusu da bunların bir versiyonu olup Tönnies makalemde bunun üzerinde durmuşluğum vardır).
Öncelikle belirtelim ‘evrensel’ ve ‘yerel’ derken ne demek istiyoruz, bu kelimeleri zihnimizde nasıl kavramsallaştırmışız? Ama bundan da önce bazı konularda zihnimi nasıl çalışmaya alıştırdığımı, daha doğrusu eğittiğimi ifade etmek isterim. Zihin eğitimimi kimse bana öğretmedi. Ben hayatın içine katılıp bir şeyleri okurken, bir şeyleri gözlemlerken aldığım duyumları nereye nasıl yerleştirirsem tutarlı, sözünün önü arkası belli, bir dediği diğerini tutan, ağzından çıkanın, kaleminin yazdığının hesabını verebilen biri olabilirim güdüsüyle kendimce bir yol tutturdum. Zamanla bu tutarlı fikirler, kavramlar kendi içlerinde bir sıraya, bir hizaya, bir düzene girdi. Bir sistem oluşturdu. İşte bu evrensel ve yerel kavram çifti de kendi sistematiğimi kurarken nirengi ya da kerteriz olarak kullandığım ölçütlerdendir. Bunların bir de ‘izm’ halini almış ifadelendirilişleri vardır: Evrenselcilik/ yerelcilik gibi. İdeolojilerle yani bir ‘izm’in peşine takılıp dünyayı o ‘izm’in penceresinden okumakla ilgim olmadığı, daha doğrusu bu kolaycılığı küçümsediğim için bu ‘cılık’, ‘culuk’lardan hep kaçmaya çalıştım. Tabii bu tavra ‘kolaycılık’ dememin ardında FEL 101 Felsefeye Giriş hocam İonna Kuçuradi’den tee 1970’te mealen “Bütün ‘izm’ler bir yanlışın adıdır, zira hayatın bir alanında yakaladıkları sahi bir ilişkiyi, bağlantıyı ona düzlem aşırtarak hayatın başka alanlarına da aktarmak ve onun orada da geçerli olduğunu iddia etmek ister, gerekirse bunu karşısındakine baskı uygulayarak kabul ettirmeye çalışırlar” dediğini de hiç unutmadım arada geçen 50 yıla rağmen. İşte ‘Evrenselcilik’ ya da Yerelcilik’ değil de evrensellik yerellik dememin ardında yatan bu tercihtir.
Efendim, evrensellik ve yerellik kavram çifti derken sözün geçerliliğinin şimdi ve burada değil ama hem dün, bugün ve yarın hem de burada ve orada geçerli olmasını kastetmekteyiz. Öyle sözler vardır ki bunlar hangi dönemde hangi çağda söylenmiş olursa olsun anlaşılabilirdir, makul görülebilirdir, üzerine konuştuğu gerçeklik ile tutarlıdır, yani neyi işaret ediyorsa onun üzerinedir, üzerine söylediğiyle çakışabiliyordur yani onun yapı özelliklerini işaret edebiliyordur, sınamalara açıktır ve vicdanlarda hakkaniyete uygun olduğu onaylanabilmektedir. Açıktır ki bunlar bilimin sözünün de sahip olması gereken özelliklerdir: Doğruluk, sahilik, sınanabilirlik haklılık gibi. Kuşkusuz her ağzımızdan çıkanın evrensel olması gerekmez ama ağzımızdan çıkanın laf, lakırdı değil de söz olmasını istiyorsak bu kalıcılık, yıllara dayanıklılık sınamasından başarıyla çıkabilmesini de isteriz. Burada söz konusu olan sadece zaman mı? Hayır. Onun vazgeçilmez ikizi mekân da hemen sözün evrenselliğinin yanı başında durur. Sözümüzün evrensel olmasını istiyorsak onun mekânın sınırlarını aşabilmesine de fırsat verebilmeliyiz.
Evrensel sözlerin yerele kıstırılarak yerelin algılayışına, algısına, anlamlandırışına, anlamasına, giderek bu yerel anlamın söze dökülmüş hali olan yorumuna dönüştürülmesinin bir düşünce üretme hatası olduğu kanısındayım. Sözümüzün evrensel olma iddiası varsa onun kapsayıcılığının da geniş olması gerektiğini kabul etmeliyiz. Daha sosyolojik ifade ile ikincil ilişkiler dünyasını birincil ilişkilerin sınırları içinde kalarak kuramayız. Birincil ilişki ağının yüz ölçümü ikincil ilişki ağını kapsamaya yetmez. Bunun üzerine, birincil ilişki ağının hakim algılamasını, anlamasını, anlamlandırmasını, yorumunu ikincil ilişki ağına taşıyıp oranın manası haline getirmekte ısrar etmek, bu ısrarı katılaştırarak ideoloji haline dönüştürmek, besleyeceği şiddet ortamının ötesinde, asıl o evrensel olma iddiasındaki söze haksızlık yapmak da olacaktır. Tabii burada birincil ilişki ile yerelliği, ikincil ilişki ile de evrenselliği işaret ettiğim açıktır sanırım. Bunları yazmamın esin kaynağı ne mi? Dün akşam Fikircoğrafyası youtube kanalında son günlerin sıcak tartışması üzerine yapılan söyleşidir. Sn. Tolga Avşar'ın moderatörlüğünde Sn. Vehbi Başer, Sn. Salih Cenap Baydar ve sürpriz konuşmacı Sn. Mustafa Öztürk'ün katıldığı ilginç söyleşinin kaydını izlemenizi öneririm.
Yeni yorum ekle