Sahi kaç kişi hatırlıyor 11 Eylül yıllarında yaşadığımız "Milli bir kıyamet olarak 99-2000 krizleri"ni?
O krizlerin provası 5 Nisan Kararları ile yapılmıştı, yıl 1994'tü...
US $, bir gecede 19.000 TL'den 40.000 TL'ye fırlamıştı.
Yani, Milli Kıyamet'i unutan hafızalar, bunu nasıl hatırlasın, değil mi efendim?
Milli Kıyamet, "Anayasa fırlatma Krizi" ardından geldi.
Gecelik repo faizleri bilmem kaça çıktı.
On yıl bile geçmeden US $, 1.700.000 TL'yi gördü.
Bankalar battı, çünkü bir el, birçok cenabetin ellerini daldırarak bankaları boşaltmıştı.
Erbakan-Çiller ikilisinin "Refah-Yol"unu deviren irade, elleri ile kurduğu sünepe koalisyona bir guvernör monte etti: Kemal Derviş!
Türkiye'nin düştüğü durum:
"-Ulan bâri borçlarını ödeyecek kadar donunu topla, pespaye!" durumudur.
Derviş, sadece guvernör olarak ekonomiyi disipline etmedi; aynı zamanda, bir siyasal lejyoner olarak tükenen solun iflas ve tasfiye işlemlerini gerçekleştirdi.
Ara Rejim, darbe koalisyonuna Abdullah Öcalan'ı hediye etti: "Sıkıyorsa asın!" diyerek.
Şimdi politik söyleminde teröre karşı nara atan Bahçeli, kendi jargonu ile söylendikte "bu haydutu asmayacaksak koalisyondan çekiliyorum!" demedi, diyemezdi.
Karıncanın belini incitmeyecek eşref saat gelince, o artık ezber ettiğimiz "püskevit retoriği" ile gürledi: "Türkiye'nin gündemine bilinçli olarak taşınan siyasi belirsizlik ve yönetim boşluğunu kaldıramıyom!" ve ekledi:
"Böyle bir ortamdan siyasi çıkar sağlamayı düşünenler ve krizin içinden kurtarıcı çıkabileceğini ümit edenler varsa, bilmelidirler ki, bu enkazın altında kendileri de kalacaklardır."
Ara Rejim'i sineye çeken ama siyasi belirsizliği çekemeyen Bahçeli, bu krizin içinden AK Parti gibi bir "tek başına iktidar partisi" ve Tayyip Erdoğan gibi bir kurtarıcı çıkacağını hesap edebilseydi, koalisyonu bozar mıydı acaba?
Evet, 3 Kasım Seçimleri, üç iktidar partisini sandığa gömdü; onlardan ikisi sadece bir kitle partisi oldukları için bir daha dirilemedi; ama MHP, sadece bir kitle partisi olmadığı için ölmemiş, barajın altında kalmıştı; bir sonraki seçimde, "iki adım geri cezri"nin "bir adım ileri meddi" ile yeniden Meclis'e girdi.
Darbe Koalisyonu memleketi enkaza çevirdi; Ara Rejim, enkazı kaldırılabilir hale getirdi. 3 Kasım seçimleri, AK Parti'yi şahlanarak iktidara taşıdı. Ama Bahçeli doğru söylüyordu: Seçmen, enkazın altına AK Parti'yi soktu.
Ara Rejim, 27 Nisan Bildirisi'ne kadar devam etti.
O bildiri, durup durup "Harp Oyunu oynuyos!" bahanesiyle darbe jimnastiği yapan irili ufaklı cuntaların "vakitsiz öten horozu" oldu.
2002'de AK Parti'nin kurduğu hükümet, bütün Darbe-Ara Rejim sonrası hükümetlerimiz gibi, "iktidara otur"du, ama "kudreti kullanama"dı. Bunun yerine, yerel yönetimlerdeki Refah İktidarı tecrübesi ile, "çok çalıştı". Seçmen, "bu kadar eli kolu bağlı bir hükümet"in bu "belediyelerdeki kadar çalışkan"lığını ve daha önemlisi, 27 Nisan Bildirisi'ne pes etmeyişini ödüllendirdi.
AK Parti'nin asıl "tek başına iktidar partisi" olduğu seçimler, bu Ara Rejim Stajı'nı geçmesiyle birlikte 2007 Seçimleri oldu.
Yeni yorum ekle