Gök Mavi, Ağaç da Yeşil Değil

12 Ekim 2024

İnsan diğer varlıklardan, öğrenebilmesi, kavrayabilmesi ve bunu ifade edebilmesi yönüyle ayrılır. Ve beşeri olan bu bağlamda inşa edilir. Malum olduğu üzere insan görerek, duyarak, maruz kalarak öğrenmeye başlar. Ana dil bu biçimde öğrenilir mesela. Sonra da eğer isterse araştırarak, anlamaya çalışarak, muhakeme ederek öğrenmesini sürdürür. Ancak genellikle çoğunluk alışmış olduğu üzere görerek, duyarak, maruz kalarak öğrenmeyi sürdürür. Pek az insan da –bilim insanı, düşünür, yazar, sanatçı vb.- araştırarak, muhakeme ederek, anlamaya çabalayarak, eleştirel düşünerek öğrenir.

Başlangıç aşamasında edinilen alışkanlıkla görüp, işitip, maruz kalarak öğrenme biçimi maalesef çoğunluk tarafından sürdürülür ve toplumlar, bu nedenle büyük sorunlarla karşılaşıp büyük felaketlere maruz kalırlar. Çünkü maruz kalarak öğrenme neticesinde gerçekle bağı tam kurulamamış toplumlar, algılarının kolaylıkla yönetilmesiyle simülasyonlara hapsedilir. Sonuç olarak da bu toplumlar sermayenin ya da güç odaklarının sömürü alanlarına dönüşür.

Maruz kalarak öğrenmenin, bilgi sahibi olmanın nasıl gerçekleştiğini ve nasıl görünür olduğunu uzun yıllar öğrencilerimle yaptığım bir etkinliği örnek vermek suretiyle izah etmek istiyorum.

Etkinlikte sorulan sorulara kısa ve net cevaplar istenir:

Ağaç, gök, ateş ne renktir?

Amerika’yı kim keşfetmiştir?

Reşat Nuri Güntekin’in kahramanı Feride öğretmen olan, kahramanın Anadolu’da bir köye tayin olmasını ve başından geçenleri anlatan Çalıkuşu romanında dönem Osmanlı mı yoksa Cumhuriyet midir? Niçin?

Alınan cevaplar:

Genellikle ağaç yeşil, gök mavi, ateş kırmızıdır. Nadiren ağaç için kahverengi, ateş için sarı ya da turuncu, gök için gri-beyaz cevapları verilir. Amerika’yı kim keşfetti, sorusuna cevap olarak Kristof Kolomb, Çalıkuşu romanında dönem için Cumhuriyet, cevapları verilir.

Bu etkinlik nerede yapılırsa yapılsın genellikle cevaplar benzer olacaktır. Etkinliğe katılanların “Su yüz derecede kaynar, iki kere iki dört eder” gibi doğruluklarından son derece emin biçimde verdikleri cevapların gerçekle ilgisi nedir peki? Maruz kalarak öğrendikleri bu ve benzeri şeyler bu insanlara gerçekle bağ kurmak imkânı vermezken onları bir simülasyona mahkûm edecektir.

Şimdi verilen cevapların gerçekle bağını görmeye çalışalım:

“Ağaç ne renktir?” sorusuyla karşılaşan birisinin “yeşil” demeden önce “Hangi ağaç, hangi mevsimde, gövdesi mi, yaprakları mı?” sorularını sorması gerekir. Zira ortalama bir ağaç tasavvuru dünyada milyarlarca ağacı kategori dışı bırakır. Farklı ağaç türleri farklı coğrafya ve iklimlerde yeşil ve tonları, kahverengi ve tonları, sarı ve tonları, turuncu ve tonları, gri ve tonları olarak sayısız renk skalasına sahiptir. Ağaç yeşildir ifadesi pek az sayıda ağaç için doğru sayılabilecekken ağaçların neredeyse bütünü için yanlıştır. Zihin genel kabule maruz kalarak öğrendiğinde gerçeğin büyük bir kısmını yok saymış olur.

Image

Gök ne renktir, sorusu da eksik bir sorudur. Buna mavi cevabı vermeden önce yine ne zaman, hangi coğrafyada sorusu sorulmalıdır. Zamanın yarısında gökyüzü kesinlikle siyah ve tonlarındadır. Diğer yarısında da turuncu, kızıl, pembe, lacivert, gri, beyaz, mavi ve tüm bu renklerin tonları ve karışımından elde edilmiş renklerdedir. Gök mavidir ifadesi gerçeklik bakımından kusurlu ve noksandır.

Amerika’yı kim keşfetti sorusuna verilen Kristof Kolomb, cevabına gelince yine maruz kalarak öğrenmenin doğurduğu başka bir sonuç görülür.

Vineland(1) topraklarına -kıtanın sömürgeleştirilerek Amerika adı verilmeden önceki adı- Avrupa’dan ilk ulaşan insan Kolomb’tur. Ancak Vineland, Amerika adını almadan önce “büyük uygarlıklar olan Olmek, Toltek, Teotihuacan, Zapotek, Mixtec, Aztek, Maya (Orta Amerika) ve İnka, Moche, Chibcha, Cañaris (And Dağları) uygarlıklarına”(2) ev sahipliği yapmaktadır. Yani Vineland toprakları günümüzden 10-15 bin yıl önce “insanlık” tarafından zaten keşfedilmiştir. TDK Türkçe Sözlükte “Var olmasına rağmen kimsenin görmediği, bilmediği bir yeri veya bir şeyi ortaya çıkarmak; bulmak.” diye tanımladığımız keşfetmek kavramını burada kullanmak gerçekle bağımızı kopartır. Bunun yerine “Vineland topraklarına Avrupa’dan ulaşan ilk insan Kolomb’tur, Vineland topraklarının fatihi Kolomb’tur” gibi ifadeler gerçeği yansıtacakken “keşfetti” ifadesi gerçeği örtmektedir. Peki, insanlığı Avrupa’dan ibaret gören, kendisinden başkasını insan saymayan Avrupa merkezli bir dil ile gerçeğin örtülmesi hangi sonuçları doğurur? “Amerika’yı biz keşfettiğimize göre, isim koyma hakkı da, mülkiyet hakları da bizimdir. İnsan sayılmayacak ilkel yerlilere karşı yaptığımız savaşlar medeniyet adına yapılmış zorunlu mücadelelerdir, buna soykırım, kıyım denilemez. Bu sömürü değil meşru bir mülkiyet edinmedir.” anlamına gelen bu yaklaşım ve propaganda sayesinde insanlık bugün Amerika kıtasındaki Avrupalı insan varlığını sorgulamayı aklının ucundan bile geçirmez. Hâlbuki 15. yüzyıl itibariyle kıtada yüz yıllar boyu süren korkunç katliamlar yaşanmıştır ve bunlar maalesef uluslararası hukuk çevrelerinin gündemine gelmemiştir. Zira bir kara parçasını keşfedenler aynı zamanda mülkiyet haklarına sahiptir. Keşfetmek yerine, ulaşmak, ayak basmak, fethetmek kavramları kullanılsaydı biz bugün o eski medeniyetlerin varislerinin kıtada daha çok söz hakkına sahip olduklarını görebilecektik.

Bu keşfetme bilgisinin yüz yıldır bizim ders kitaplarımızın konusu olması ve Türk çocuklarının da bunu doğru bilgi kabul etmesi, sınavlarda bu soruya Kolomb cevabı verenlerin başarılı bulunması da şayan-ı dikkattir.

Çalıkuşu romanında dönem Cumhuriyet’tir, cevabı verenlere gerekçeleri sorulduğunda da şu cevap alınır: Çünkü Feride bir öğretmendir. Osmanlı zamanında bir kızın okuması, öğretmen olması hatta bir şehirden başka bir şehre tayini çıkması, oraya tek başına gitmesi düşünülemez, hatta hayal bile edilemez. Bu bilgiyi nasıl edindikleri sorulduğunda öğrencilerin, okulda, derslerde, öğretmenlerden edindikleri cevabı alınır. Halbuki Çalıkuşu romanı 1922 yılında yazılır. Henüz Cumhuriyet ilan edilmemiştir. Feride’nin okuduğu okul Notre Dame de Sion Fransız Lisesi 1856’da kurulmuştur. İstanbul’da Osmanlı Devleti tarafından 1870’te kız öğretmen okulu Dârülmuallimât açılır. Bu okulun adı 1924-25 yılında İstanbul Kız Muallim Mektebi olarak değiştirilir. Romanda dönem de 1. Dünya Savaşı yıllarıdır. Yani Cumhuriyetin ilanından elli yıl önce kızlar okuyup öğretmen oluyorlardı ve Feride de bu okullardan mezun olup bugünkü eğitim sistemi içinde öğretmenlik yapan bir kahramandır. Gerçek bu iken maruz kalarak öğrenme neticesinde zihinler gerçekten kopar.

Yukarıdaki örneklerden hareketle şu söylenilebilir. Maruz kalarak öğrenme neticesinde algılar, yorumlar, kanaatler bilgi gibi kabul görür. Ancak bu bilgilerin gerçekle bağı sorunludur. Gerçekle bağı sorunlu insanın hakikati kavraması mümkün olmaz.(3) Bu tür insanlardan oluşan kalabalıkların  yaşadığı şey artık hayat değil bir simülasyondur.

Genel kabuller ve bunları ifade eden kavramları ele aldığımızda yukarıdakilere benzer sayısız örnek bulunabilir. Gerçekle bağı kopmuş, hakikatten uzaklaşmış klişeler, gerçeği tam yansıtmayan kusurlu-noksan kavramlar… Zihinleri bu biçimde üretilmiş bireylerin oluşturduğu toplumlarda sorunların, krizlerin nihayeti olmaz. Felaketler, trajediler bitmez. İnsani ilişkiler sağlıklı zeminlerde gelişmez. Zira sizin ağaç dediğinizde kastettiğiniz şey ile muhatabınızın zihninde oluşan görüntü ve gerçekte ağaç aynı şey değildir. Bu tür klişelerle dolu zihinlerin bilim, sanat, felsefe, medeniyet, ahlak sahalarında verimli olabilmesi de mümkün olmaz. Basit bir örnek verecek olursak:

Maruz kalarak öğrenen biri ile bir ressama aynı malzemeleri vererek bir tabiat manzarası yapmalarını istediğimizde ortaya çıkan şey konunun daha iyi anlaşılmasına yardımcı olur. Ressamın tabiatı birebir yansıtabildiğini görürüz. Ressam yeşilin, mavinin, tüm tonlarını ve karışımlarını kullanarak gerçeği ustalıkla taklit eder. Çünkü o, anlamaya çalışarak, muhakeme ederek, yer yer araştırarak öğrenmeye çalışmış bir zihne sahiptir. Ancak maruz kalarak öğrenen sıradan kişinin göğü cırt bir maviye, ağaçları düz yeşile boyadığını görürüz. Ortaya çıkan ürün bunun tabiat manzarasını andırdığına işaret eder ancak ortada takdir edilebilecek bir eser yoktur.

Image

İşte burada olduğu gibi gerçekle bağı kusurlu-noksan kavramlarla hayatı anlayan insanların yaşamları da bu acemi resme benzer. Gerçekle sağlıklı bağ kuramamış insanların hakikati kavraması da söz konusu olmaz. Gerçekle bağ kuramayan insanları bir simülasyona hapsetmek ve onlardan faydalanmak, onları sınırsız biçimde sömürmek mümkündür. İçinde bulunduğumuz dünyada vahşetlerin, trajedilerin hayal sınırlarını zorlamasına rağmen kalabalıkların harekete geçmemesinin, isyan etmemesinin nedenlerinden biri de hakikatle bağ kuramamış olmalarıdır.

Maruz kalarak öğrendiğimiz şeyler içinde pek çok noksan, kusurlu, yanlış şeyler vardır. Onun için sürekli anlamaya çalışmak, eleştirel düşünmek, muhakeme etmek, farklı bakış açıları geliştirmek bir ihtiyaçtır. Aksi takdirde zihin ile gerçek arasındaki bağ zayıflar, kopar hakikat ise uzak bir hayale dönüşür.

Hülasa ağaç yeşil, gök mavi, ateş de kırmızı değildir. Vineland da binlerce yıl önce muhtemelen Asyalılar tarafından keşfedilmiş bir kara parçasıdır. Sömürgeleşme sürecinde adı Amerika olarak değiştirilmiştir. Avrupa kıtasından Vineland’a ilk ulaşan kişi de Korsan Kolomb’tur. Çalıkuşu romanında zaman Osmanlı’nın son dönemidir. Feride de bir Osmanlı kadınıdır.

Kafa konforunu bozmadan hakikat yüzünü göstermez. Yaygın ve yerleşik kanaatler genelde insanı bir ürüne, bir tipe dönüştürür. Oysa insan akıl cevheriyle hakikate muhatap olabilecek denli mükemmel bir varlık olarak yaratılmıştır.


1- Amerika Kıtası’nın Keşfi: Kuzey Amerika Asya Bağlantısı- Berrak KURTULUŞ

https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/9254

2- https://tr.wikipedia.org/wiki/Kolomb_öncesi_Amerika

3- Gerçek ve hakikat kavramları arasındaki ilişki ve fark için 

https://fikircografyasi.com/makale/gercegin-hakikati-ortmesi

4-Fotoğraflar Mutlu Keskin tarafından çekilmiştir.

Yeni yorum ekle

Plain text

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Web sayfası adresleri ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantılara dönüşür.
  • Satır ve paragraflar otomatik olarak bölünür.

İstatistikler

Bugün Toplam Toplam
3 kez görüntülendi. 585 kez görüntülendi. 0 yorum yapıldı.