İlim-irfan ve edebiyat dünyamızdan bir yıldız daha kaydı; 11 Ağustos’ta değerli dostumuz, ağabeyimiz, TYB onursal başkanı D. Mehmet Doğan’la başlayan yaprak dökümü 20 Ağustos’ta Prof. Dr. Ersin Nazif Gürdoğan’la devam etti. Daha 20 gün önce bilgece bir yazı kaleme alacak kadar[1] diri, enerjik, üretken bir insanken, beklenmedik bir anda, 79 yaşında hayata veda etti. Allah rahmet eylesin, mekânı cennet, makamı âlî olsun; dostları ve sevenlerinin başı sağ olsun.
Nazif hocamızı birkaç kelimeyle tarif ve tasvir etmek imkânsız; zira çok marifetli, çok yönlü, çok çalışkan ve üretken, gayretli, enerjik, güler yüzlü, iyimser, çok muhterem bir insandı. Yazardı, edebiyatçıydı, akademisyendi, bürokrattı, danışmandı, seyyahtı, mütefekkirdi. Eskilerin tabiriyle Nazif hoca mümtaz bir şahsiyetti, eşine ender rastlanan türden seçkin bir simaydı. Son nefesine kadar pozitif enerji yüklüydü, yaşama sevinciyle doluydu, yüzünden tebessüm, dilinden iyimserlik dolu hikmetli sözler eksik olmazdı. “Nasılsınız?” diye sorduğumuzda, her daim “şikâyet yok” der, Allah’a şükreder, bütün zorluklara rağmen moral bozmayıp mücadeleye devam etmek gerektiğini vurgulayan cümleler sarf ederdi. Kendisinin gayet barışık olduğu tasavvuf ve irfan dünyasının replik cümlesiyle söylersek, fiilen, lisan-ı haliyle “el-hamdü lillâhi alâ külli hâl, sivel küfr ü veddalâl” (küfür ve dalâlet hariç her hâlimize hamdolsun) diyenlerdendi. Müthiş iyimser bir insandı, “şikayet yok, bahane bulmak yok, bahanelerin ardında sığınmak yok; çalışacağız, başkalarıyla uğraşmayı bırakacağız, önce kendimizi düzelteceğiz…” der, iyimserlik ve pozitif enerji yaymaya devam ederdi.
Gerçekten de on parmağında on marifeti vardı. Mühendislik eğitimi vardı (İTÜ makine mühendisliği, 1967), işletme-iktisat eğitimi (İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi, Siyasal Bilgiler Fakültesi) vardı, Devlet Planlama Teşkilatı’nın rahmetli Özal müsteşarlığında önemli uzmanlar yetiştirdiği dönemde planlama uzmanlığı yapmıştı (1968-1972), Erzurum Atatürk Üniversitesi (1972-1975), Kırıkkale Üniversitesi, Maltepe Üniversitesi ve Üsküdar Üniversitesi gibi çeşitli üniversitelerde öğretim üyeliği ve danışmanlıklar yapmıştı. Bir süre S. Arabistan’da Melik Abdülaziz Üniversitesi’nde de öğretim üyeliği tecrübesi vardı (1981-1984). Özel finans kurumlarında üst düzey yöneticilik yapmıştı, Mavera dergisinin kurucuları arasında yer almıştı, Cahit Zarifoğlu’nun literatüre armağan ettiği o güzel ifadeyle, edebiyatımızın “Yedi Güzel Adam”ının sekizincisi olmuştu. Görünmeyen Üniversite, Teknolojinin Ötesi, Kirlenmenin Boyutları, Kültür ve Sanayileşme, İki Dünyanın Hesaplaşması, Hicaz’dan Endülüs’e, Zamanı Aşan Şehirler ve New York’an Los Angeles’a Yeni Roma gibi önemli eserlere imza atmıştı. Bu eserlerin her biri gerek içerik zenginliği ve gerekse üslup güzelliği açısından gerçekten okunmaya değer eserler.
Bizim kendisiyle tanışıklığımızın geçmişi 1980’li yılların ilk yarısına kadar uzanır. Kendisinin Türkiye'de ilk faaliyete geçen faizsiz finans kurumlarından birinin (Faysal Finans) genel müdür yardımcılığını yaptığı dönemdi. ODTÜ İktisat son sınıf öğrencisiydik. Sınıf arkadaşım, sonraki yıllarda bir özel finans kurumunun genel müdürlüğü ve Hazine Müsteşarlığı gibi üst düzey görevlere de gelmiş olan değerli dostum Osman Çelik’le birlikte dönem ödevi (“term paper,” bir tür bitirme tezi) hazırlamak için kolları sıvadık. Konu o yıllarda Türkiye için çok yeni bir konu, faizsiz finans kurumları. Bu kurumların hangi ilkeler doğrultusunda ve nasıl çalıştığı, geleneksel bankalardan farkının ne olduğu gibi konuları merak ediyoruz. İtiraf edelim, serde azıcık “İslamcılık” da var, faizli bankalara bir alternatifin ortaya çıkmış olmasına içten içe seviniyoruz. Ödevin bir parçası olarak bu kurumlardan birinin üst düzey yöneticisiyle röportaj yapmak istiyoruz. Sağolsun, bizi kırmadı; Faysal Finans Kurumu Genel Müdür Yardımcısı Nazif Gürdoğan beyden randevu almayı başardık! Kalkıp İstanbul’a gittik, çok heyecanlıyız, randevu saatinde makama çıktık, röportajı gerçekleştirdik. Resmi konuşma faslı bittikten sonra biraz da özel sohbetimiz oldu, bizleri okumaya, araştırmaya teşvik etti. Biz o ödevden AA almayı başarmış, yıllar sonra yeniden irtibata geçeceğimiz çok değerli bir dost kazanmıştık…
Bizde genellikle insanların kıymeti sağlığında bilinmez, öldükten sonra değeri keşfedilir, ardından ağıtlar yakılır, hizmetleri dile getirilir vs. Ne iyidir ki, altı çizilmeye değerdir ki, Allah’tan Ersin Nazif hocamız daha ölmeden, sağlığında kıymeti bilinme şansına sahip şahsiyetlerden biri olmuştu. Etrafında kendisinden ders almış, feyz almış, ibret almış, bir şeyler öğrenmiş, kadrini bilen, kendisine karşı saygıda kusur etmemeye çalışan insanlar vardı. Pandemi döneminde iyice yaygınlık kazanan internet ortamında gerçekleştirilen “Zoom toplantıları”nın birçoğunda ya konuşmacı olarak davet edilip konuşturulur, ya da değerli yorumlarıyla sohbete katkıda bulunurdu. Hıdır Yıldırım’ın hazırladığı, hayat hikâyesi, eserleri, kendisine yazılan mektuplar ve kendisiyle yapılmış söyleşilerden oluşan Bir Güzel İnsan Ersin Nazif Gürdoğan adlı eser Hece Yayınları tarafından kendi sağlığında yayımlanmıştı (2021). T. Yazarlar Birliği tarafından Teknolojinin Ötesi adlı kitabı ile “fikir ödülü,” Zamanı Aşan Şehirler adlı kitabı ile de “gezi ödülü”ne layık görülmüş; 2020 yılında Mehmet Akif İnan Vakfı tarafından “Kültür Edebiyat ve Medeniyet Ödülü”ne, Üsküdar Üniversitesi tarafından da “Yüksek İnsani Değer Ödülü”ne layık görülmüştü. Nihayet ölümünden 5,5 ay kadar önce, 6 Mart 2024 tarihinde OSTİM Teknik Üniversitesi’nde “ustalara saygı” babından, Ankara’da kendisinin de katıldığı bir anma programı (“Mühendis, Edebiyatçı, Düşünür Prof. Dr. Ersin Nazif Gürdoğan Vefa Programı) düzenlenmişti.[2] Yine Ankara’da bir sosyal bilimler lisesine onun adı verilmişti (Ankara Sincan Ersin Nazif Gürdoğan Anadolu Lisesi). Tüm bunları takdir edelim; Şeyh Şamil’in “dost dosttan ayrılmayınca, dost kıymetin bilmez imiş” hikmetli sözü ışığında değerlendirildiğinde, dostlarımızın, ilim-irfan sahibi, vizyon sahibi, ufku geniş, üretken, öncü, güzel örnek niteliğindeki değerlerimizi kaybetmeden, yaşarken, henüz sağlıklarında kıymetlerini bilmemize vesile olsun inşallah diyelim.
Nazif Gürdoğan hocamızın bir başka takdire değer özelliği farklı dünyaları birbiriyle ustalıkla meczetmesi, farklı alanlarla aynı anda barışık olması, iki dünyanın da dilinden anlamasıydı. Bu bağlamda mesela bizde genellikle mühendisler ile mühendis olmayanlar, tıpçılarla tıpçı olmayanlar, doğal bilimciler ile sosyal bilimciler birbirinden kopuk dünyalarda, kendi ilgi ve uzmanlık alanlarının çevrelediği bir konfor bölgesinde ve birbirlerinden kopuk yaşarlar. Ama Ersin Nazif Gürdoğan hoca öyle değildi. Lisans düzeyinde mühendislik eğitimi almış, daha sonra sosyal bilimler alanına yönelmiş; her iki dünya ile barışık, her iki dünyanın temel felsefesine aşina, iki dünya ile de iletişim kurabilen, iki dünyanın da dilinden anlayan; daha geniş bir çerçevede de madde ile manayı, soyut ile somutu, dünya ile ahireti, görünen ile görünmeyeni, doğu ile batıyı, din ile dünyayı, tasavvufla akıl ve felsefenin dünyasını harmanlamayı, meczetmeyi, birbiri içinde sarmaş-dolaş kılmayı başarmış bir ahir zaman bilgesiydi…
Modern dünya ile geleneksel dünyayı harmanlarken, İslam düşünce geleneğinin birikiminin ışığında teknoloji, yenilik, icat, inovasyon, üretim, kalite, verimlilik, ticaret, kâr-zarar, fayda-maliyet gibi modern iktisadi olguları değerlendirirken bağlama “cuk diye oturacak,” hikmetli, derin çağrışımları ve düşündürücü içerimleri olan kelimeler, deyimler, cümleler sarf eder, harika tespitler ve terkipler yapardı. İşte bunlardan birkaç örnek: “Yunus gibi yaşayıp, Sinan gibi üretmek,” “tüketirken bir lokma bir hırka, üretirken bin lokma bin hırka,” Sezai Karakoç’tan ilhamla “başka ülkelerle üretimde doğru orantılı, tüketimde ters orantılı yarışmak,” “kalitenin pasaportu olmaz,” “günümüzde ülkeler ordularla değil, girişimcilerle ve kaliteli ürünlerle fethedilir,” “paranın ağacı yoktur, hiçbir ağaçta para bitmez; ama meyvesi para eden ağaç vardır, işte o ağaçlardan yetiştirmek gerekir,” “Yunus gönüllü, Sinan akıllı olmak lazımdır,” “bir elimizde Mesnevi, diğer elimizde Mukaddime ile yola devam etmeliyiz,” “bir kişinin olduğu yerde üretim, iki kişinin olduğu yerde yönetim sorunu var demektir,”...
Kendisi ile aynı kuşaktan olmadığımız halde, aynı kurumda beraber çalışmadığımız halde, özellikle bizim peşimizden koşmasını gerektirecek olağanüstü bir marifetimiz olmadığı halde, hocamız kendisiyle yüzyüze görüşmemizden çok uzun yıllar sonra her nasılsa bizi arayıp buldu, irtibata geçti, kendisinin konuşmacı veya yorumcu olarak katıldığı platformlara davet etti, ettirdi. Bunlardan bazılarında bizi konuşmacı olarak davet ettiler, kendisi takdimci ve yorumcu oldu, değerli katkılarda bulundu. Bu çerçevede örneğin 11 Aralık 2021’de, Kare Dünya Platformu’nda, İktisadın Evrensel Yasaları[3] üzerine, 03 Haziran 2022’de, yine Kare Dünya Platformu’nda, Küreselleşme[4] üzerine konuştuk. 3 Mart 2023’te, Mehmet Akif İnan Vakfı platformunda bu kez kendisi bizim davetimize icabet edip Girişimcilik ve Girişim Kültürü üzerine konuşmuştu.[5] Arada bir uzun telefon görüşmesi yapardık, bazen ben onu arardım, bazen o eksik olmasın o beni arardı. Artık gündemdeki konulara göre iktisattan, siyasetten, Türkiye'nin durumundan, Adam Smith’ten, İbni Haldun’dan, Ahmet Mithat Efendi’den, Sabahattin Zaim’den konuşur, bugün yapılması gerekenler üzerine istişarede bulunurduk. Sezai Karakoç’un İslam Toplumunun Ekonomik Strüktürü adlı meşhur eseri üzerine kaleme aldığım eleştirel değerlendirme[6] ve Mevlâna’nın iktisadi görüşleri üzerine yazdığım “Mevlâna ve İktisat: Bir Mistik Şairden İktisadi Hayata Dair Telkinler” başlıklı makale[7] büyük ölçüde kendisinin teşviki ve telkinleri sayesinde mümkün olmuştur, kendisine müteşekkirim. Arada bir “yahu Mustafa’cığım, sana Konya dar gelir, seni İstanbul’a getirelim!” diye tutturur, “senin Küreselleşme adlı eserin ile İktisadın Evrensel Yasaları adlı eserini tüm öğrencilere zorunlu olarak okutmalı!” diye iltifat etmeyi de ihmal etmezdi. Sohbet sırasında satır aralarında muhatabını onore etmeyi adeta vazife bilir, bunu da sanki lafın gelişiymiş gibi gayet ustalıkla yapardı.
Toparlayalım, 20 Ağustos 2024’te kaybettiğimiz, memleketi Eskişehir’e defnedilen merhum Prof. Dr. Ersin Nazif Gürdoğan hocamız sağlığında adeta yaşayan bir efsaneydi. Güler yüzlüydü, enerjikti, kalemi kıvraktı, velûd bir yazardı; edebiyatçıydı, akademisyendi, düşünürdü. Yaşama sevinciyle ve ışıl ışıl gözlerinden etrafa yayılan pozitif enerjisiyle muhterem hocamızın bitmek bilmez enerjisi ve bir şeyler üretme, bizleri bir şeyler üretmeye teşvik ve bir araya getirme gayreti gerçekten hayranlık vericiydi. Sağlığında kıymeti bilinen, ödüllendirilen, vefa programlarıyla anılan, dostlarınca takdir edilen, sevilen ve sayılan bahtiyar insanlardan biri olmuştu. Eserleriyle, eylemleriyle, sohbetleriyle, teşvik ve telkinleriyle değişik platformlarda ektiği tohumlar meyvesini halen vermektedir, eminim ilerde de vermeye devam edecektir…
Kendisine tekrar Allah’tan rahmet, sevenlerine baş sağlığı diliyorum; ruhu şâd olsun, mekânı cennet, makamı âlî olsun. Üretkenliği, iyimserliği, gayreti, pozitif enerjisi ve yaşama sevinci hepimize örnek olsun.[8]
[1] Kıymetli hocamız 29 Temmuz’da kaleme aldığı son yazısında iş dünyasındaki kaybet-kaybet (iki tarafın da birbirine zarar vermesi), kazan-kaybet (bir taraf kazanırken diğer tarafın kaybetmesi) ve kazan-kazan (işbirliği sayesinde her iki tarafın da kazanması) stratejileri üzerine değerlendirmeler yapmış, işbirliği ve karşılıklı yarar sağlamanın her zaman daha başarılı ve sürdürülebilir sonuçlar verdiğini vurgulamıştı.
[2] https://www.youtube.com/watch?v=nQdDe4xrvE4
[3] https://www.youtube.com/watch?v=dr0-MRSzhTw
[4] https://www.youtube.com/live/a6QQlmELxWE
[5] https://www.youtube.com/watch?v=JcDVvSefoVk&list=PLPeyd02lGfejpgnzjChcUVcHHqERXTmM2&index=2
[6] https://dergipark.org.tr/tr/pub/jief/issue/69357/1026192
[7] https://dergipark.org.tr/tr/pub/neusbf/issue/67580/973759
[8] Henüz kendisini tanımayan ama tanımak isteyenler, düşüncelerine aşina olmak, sohbetlerinden feyz almak ve işaret ettiği konular üzerine düşünmek isteyenler için, Kare Dünya Platformunda muhterem hocamızla yapılan tüm söyleşilere şu linkten ulaşılabilir: https://www.youtube.com/playlist?list=PLaIgsoEYNrBcRlJWVUYzqKUSDN0BsM1Tv
Yeni Şafak takı yazılarını…
Yeni Şafak takı yazılarını hiçbirini kacirmamis biriyim ufuk açıcı her yazısı bir kitap olacak türden yazılardı Allah rahmet eylesin mekanı cennet olsun
Yeni yorum ekle