Image
Hakikat sonrası toplumun karanlık sularında yol alıyoruz.
Tartışmasız bir kötülük, katliam, zulüm, söylem uzayında yeniden inşa ediliyor, sanki kabul edilebilir bir şeymiş gibi yeniden formatlanıyor.
Post yapısalcı hamlelerin şaşkınlığını yaşıyoruz.
Tüm hayatını Filistin davası gibi ideolojik söylemler üzerine inşa etmiş siyasilerin çaresizliğini, güçsüzlüğünü, ne yapacaklarını, nasıl davranacaklarını bilememelerini müşahade ediyoruz...
Filistinde insanların şahit olduğu en büyük katliamlar yaşanırken siyasiler sadece retorik ve kimlik siyaseti üzerinden kitleleri kâh kandırarak, kâh avutarak, kâh gaza getirerek (ama asla somut adımlar atmaya yanaşmadan) günü kurtarmanın peşindeler.
Bu dünyanın doğrusu, yanlışı, eğrisi doğrusu, iyisi kötüsü yok, tek geçer akçesi var: İyi hissetmek...
Yalanla, kandırmacayla olsa da iyi hissetmek.
Hakikat sonrası rejimleri hayret ve dehşet içinde izliyoruz...
Bu yeni devirde artık her şey bir inşadan ibaret. Hakikat yok. Acı içinde can veren çocuklar, kadınlar ve sivillerin görüntüleri bile ancak etkileyici bir filmden alınmış fragmanlar sadece. Biraz etkilenilip, biraz konuşulup unutulacak şeyler...
Ya da üzerinden bir söylem inşa edilecek materyaller...
Image
Uluslararası ilişkiler teorisinde post-yapısalcılık, modernizmin ve onun temel kavramlarının eleştirisi üzerine kurulu bir yaklaşım.
Post-yapısalcılar, uluslararası ilişkilerin doğal ve evrensel bir temele sahip olmadığını, aksine belirli ideolojik, politik ve kültürel bağlamlarda inşa edildiğini savunuyorlar.
Post-yapısalcı yaklaşım realizm, liberalizm ve marksizm gibi geleneksel uluslararası ilişkiler teorilerinin temel varsayımlarını reddediyor. Bu teoriler, uluslararası ilişkileri doğal ve evrensel ilkelerin yönettiği bir alan olarak görürken, post-yapısalcılar bu ilkelerin aslında belirli ideolojik ve politik çıkarları yansıtan inşalar olduğunu söylüyorlar.
Uluslararası siyaseti, güç ilişkileri ve çatışmalar açısından değil, kimlik, söylem ve temsil açısından analiz eden post-yapısalcılar, uluslararası ilişkilerin temelinde güç ilişkilerinin değil, kimlik ve temsilin yattığını ileri sürüyorlar.
Uluslararası siyasetin söylemsel ve yapısal boyutlarını ortaya çıkarmak için, metodolojik olarak, söylem analizi ve dekonstrüksiyon (yapıbozumu) gibi yöntemlere başvuruyorlar.
Hakikatin "inşa edildiği" bir dünyada, kötülük ve adaletsizlik de yeniden inşa edilebiliyor. Mazur, hatta haklı gösterilebiliyor.
Güçlü devletler, uluslararası hukuku ve insan haklarını ihlal eden eylemlerini, söylemsel olarak meşrulaştırarak, uluslararası toplumun düzenini ve güvenliğini tehdit ediyorlar.
Hakikatin "inşa edildiği" bir dünyada, kötülük ve adaletsizlik de yeniden inşa edilebiliyor. Mazur, hatta haklı gösterilebiliyor.
Güçlü devletler, uluslararası hukuku ve insan haklarını ihlal eden eylemlerini, söylemsel olarak meşrulaştırarak, uluslararası toplumun düzenini ve güvenliğini tehdit ediyorlar.
Özellikle de sıradan, güçsüz, fakir insanların... hakikat ile bağı koparılmış sözlerle efsunlanan kitlelerin.
Dünya büyük bir türbülansa doğru ilerliyor.
Dünya büyük bir türbülansa doğru ilerliyor.
Yeni yorum ekle