Tarafgirlik Terörü

27 Ocak 2025

İnsan sosyal bir varlık olduğu için aynı zamanda taraf da olur. 

Tarafsız bir insan nasıl olur; bunu bilmek, söylemek pek mümkün değildir. Hal böyleyken tarafsızlık yüceltilir, taraf olmak da eleştiri konusudur.

Bu kadar doğal olmakla birlikte taraf olmak neden eleştiri konudur?

Çünkü taraf olmak, birlikte başarmak ve nimetlerden birlikte faydalanmak motivasyonundan doğar. Onun için taraf olunan inanç, ideoloji, etnisitenin her şeyi körü körüne savunulur. Kötülük taraftar olunan gruba aitse bir takım mazeretler aranılır, karşı taraftan ise zafer kazanmak coşkusuyla saldırılır.

“Kol kırılır yen içinde kalır, sürüden ayrılanı kurt kapar” gibi ifadeler üretmiş toplumlarda taraftarlık bir varoluş meselesidir. Kritik meseleler konuşulduğunda “Böylesi bir zamanda bunlar konuşulacak konular değil, vakti gelince konuşulur.” diye geçiştirilir ve konuşma vakti hiç gelmez.

Image

Özellikle toplum kendi içinde birçok düşman taraflardan oluşmuşsa orada ilerlemek, tekâmül etmek, medeniyet inşa etmek ancak bir hayal kadar yakındır. Çünkü bu tarz toplumlarda “biz ve öteki” isimli iki kadim düşman vardır. Her şey ilahi ya da şeytani olarak ikiye ayrılır. Her grup kendisine ait her şeyi ilahi olarak nitelerken, ötekilere ait her şey şeytani olarak niteler.

Artık karşı çıkılacak her şey ötekiyle ilişkili, sahip çıkılıp uğuruna mücadele edilecek her şey de bizle ilişkilidir. Bu anlayışın olduğu yerlerde taraftarlık artık tabii olmaktan çıkıp marazi bir hal alır. Bizim liderimiz, şeyhimiz, kanaat önderimiz tanrısal bir kahraman formundayken; ötekinin lideri, şeyhi, kanaat önderi ahlaksız, cahil, yoz bir şeytandır.

Hal böyle olunca bir felakette, depremde, salgında, savaşta, yangında trajedi ne kadar insani olursa olsun mesele derhal taraftarca şekilde ele alınır. Konu, eldeki tüm imkânlar kullanılarak ötekinin sorumluluğu ile ilintilendirirlir ve “ötekinin bu toplum için en büyük tehdit olduğu ve derhal ondan kurtulunması gerektiği” örgütlü biçimde işlenmeye başlar. Tarafların medya organları, sosyal mecralardaki taraftarlarla birlikte hızlı biçimde bu felaketin neden “öteki” yüzünden başımıza geldiği eldeki verilerle güzelce anlatılır. Tüm taraflar bu yöntemi kullandığı için mesele bir futbol müsabakasındaki tribünlere döner. Taraftarlar karşılıklı tribünlerden birbirlerinin ne dediğini anlamadan aynı anda tezahüratlarda bulunduğundaki gibi bir ortam oluşur. Kimse kimseyi dinlemez ve bu sırada da avazı çıktığı kadar bağırır çağırır, küfür eder. Bu, taraflarda bir haklılık hissi yaşanmasına sebep olur ancak günün sonunda felaket, felaketi doğuran yapısal sorunlar, zihniyet olduğu gibi yerinde durur. Çünkü taraflar birbirlerine hücum etmekten, birbirlerini zayıflatmaya çalışmaktan felakete odaklanmaya fırsat bulamazlar.

Image

Adalet, ekonomi, eğitim ve benzeri sahalardaki sorunlar asırları aşmasına rağmen bir türlü çözülmez. Çünkü toplum topyekûn bu sorunları çözmeye odaklanamamıştır. Çünkü adalet isteyen aslında “kendisinin, kendi tarafının çıkarlarının korunmasına” adalet demektedir. “Öteki” haklı da olsa “biz” indinde cezayı hak etmektedir. Öteki ve biz; şeytan ve ilah netliğinde birbirine düşmansa o toplumda adaletten söz etmek bir fantezidir.

Sıklıkla gündelik siyaset konuşulurken “Bunların da diğerlerinden bir farkı yok” ifadesi kullanılır. Evet, aslında genellikle cemaatlerin, partilerin birbirlerinden isimleri dışında pek farkı yoktur. Adalet anlayışları, demokrasi anlayışları, liderlik anlayışları, sadakat anlayışları, bizim adamımız anlayışları aynıdır. Ellerinde yetki yokken en tarafsız en adil en demokrat en liyakatli iken ellerine yetki geçince her cümleye “Haklısınız ama…” ile başlayıp yüce davaya hizmet yolunda bazı istisnalar olabileceğine dair nutuklar söylerler. Ya da kendilerinden önce “ötekilerin” yaptıkları adaletsizliklere atıfla rövanşın hak olduğuna dair argümanlar üretirler.

Toplum bu manzaradan şikâyetçi mi?

Şikâyetçi olsa ve taleplerini bu yönde geliştirse zaten bu tarafgirlik terörü son bulur. Toplum dediğimiz şey çok sayıda “düşman” çevreden oluştuğu için “ötekini” suçlu ilan edip onun üzerinde tepinmek, rahatlamak, deşarj olmak; “bizimse” aydınlık, ileri ya da kutsal, yüce, ayrıcalıklı oluşumuzla tatmin olmak gayet tatminkâr bir iklim oluşturur.

Fanatikler, "bir felaket olsa da 'ötekini' taşlasak 'bizimkilere' şükran-minnet duysak" diye bile düşünebilirler…

Felaketler bitse hayat ne kadar da dayanılmaz olur!

Yeni yorum ekle

Plain text

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Web sayfası adresleri ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantılara dönüşür.
  • Satır ve paragraflar otomatik olarak bölünür.

İstatistikler

Bugün Toplam Toplam
1 kez görüntülendi. 215 kez görüntülendi. 0 yorum yapıldı.