Biz bu toprakların vicdanlı, yerli ve gerçek akademisyenleri olarak “Barışa Çağrı” adını koyduğunuz fakat aslında vahşi terör örgütünün uyguladığı “hendek ve etnik arındırma/insansızlaştırma terörünü” onaylayan ve destekleyen karalama kampanyanızı reddediyoruz.
Asıl biz Kürt/Türk/Arap/Süryani/Ermeni/Zaza vb. Anadolu’nun halklarını bu kışta kıyamette evinden, ocağından, okulundan sökerek, göçmen durumuna düşüren, vahşi terör örgütü ve destekçilerinin “özyönetim” adı altındaki “vahşi etnik arındırma/insansızlaştırma” ve “ilkel hendek terörü” hukuksuzluğuna ve suçuna ortak olmayacağız ve göz yummayacağız.
Türkiye’nin kendi hukukuna ve taraf olduğu uluslararası anlaşmalara vurgu yapan siz sözde akademisyenler, aslında hem iç hukuku hem uluslararası hukuku linç ederek, hukuksuz Stalinist uygulamalara “özyönetim” adını koyarak ve halka rağmen, halktan arındırılmış, bombalı tuzaklarla, kapanlarla, hendeklerle örülmüş; evleri, işyerleri yağmalanmış mahallelerin terör çetelerine terk edilmesini istemektesiniz. Aslında bunu size Kandilin yaşlı savaş baronları dikte etmektedir.
Kanlı terör örgütü PKK/KCK ve uzantıları, 1 kasım seçimlerinin ardından önce çözüm sürecini bitirip, barış masasını devirerek, halkın her şeye rağmen mecliste silahsız politika yapması için HDP’ye verdiği %13`lük oy desteğini hiçe sayarak, Suriye’de Kobani’de kanlı Esed rejiminin desteği ile uyguladığı “etnik arındırma” ve “Stalinist Kanton” politikasının benzerini Türkiye’nin doğusunda “özyönetim” adı altında uygulamaya koydu. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını Sur’da, Silvan’da, Nusaybin’de, Cizre’de, Silopi’de haftalarca esir alarak, evlerini işyerlerini yağmalayarak, okulları, kütüphaneleri, camileri, kiliseleri, hastahaneleri yakıp bombalayarak, yolları ve sokakları halkın vergileriyle alınan belediye araçlarının yasadışı kullanımıyla barikat ve hendeklerle tuzaklayarak, hukuku tekrar tesis etmeye çalışan güvenlik görevlilerine karşı halkı canlı kalkan olarak kullanmak istemiştir. Buna karşılık halktan beklediği desteği bulamamış, zorla esir alınmış halkın yardımına koşan yardım araçları ve ambulanslar kurşunlanmış, sonunda halk çareyi terör örgütünden kaçarak, geçici olarak güvenli bölgelere göç etmekte bulmuştur. Hiç bir hukuk kuralı tanımayan bu kasıtlı ve planlı kıyımın bir an önce sona erdirilmesi gerekmektedir.
Terör örgütü ve yandaşları başta Kürt halkı olmak üzere tüm bölge halkalarına karşı işlediği bu katliam ve uyguladığı bilinçli sürgün ve kıyım politikasından derhal vazgeçmeli, saklandığı hendeklerden, işgal ettiği evlerden çıkmalı, bomba, tuzak ve silahlarını teslim ederek, hukuka teslim olmalıdır.
Siz sözde akademisyenlere şunu hatırlatmak istiyoruz;
Bizler bu ülkenin yerli ve vicdanlı akademisyenleri, vatandaşları, insanları olarak dün sizler Kürdü reddeden asimilasyoncu politikalar izleyen, faili meçhuller ile beyaz Toroslar ile binlerce insanı katledip asit kuyularına atan, köyleri yakan ve boşaltan faşist devletin yanında dururken, göz yumarken bizler ona karşı çıkıyor ve mücadele ediyorduk. Tıpkı bugün terörün, hendeklerin, işgalin ve yağmanın karşısında olduğumuz gibi.
Bizler sizin imzaladığınız! bu tek taraflı bildiri ile, Kandilin yaşlı savaş baronlarının elinden çıktığı ve sıkıştıkları için, halktan bekledikleri desteği bulamadıkları ve hendeklerin arkasına yerleştirdikleri beyinleri esir alınmış zavallı gençlerinin sona geldiğini bildikleri için son çare olarak sizi kullandıklarını biliyoruz. Çünkü sözde bildirinizde terör örgütüne en ufak bir değini, kınama yada çağrı yok. Olamaz ve buna cesaret edemezsiniz. Cesaret edenlerin nasıl infaz edildiğini iyi biliyorsunuz. Buna karşılık devletin geçmişe göre nispeten hukuk içinde hareket ettiğini bildiğiniz için ona karşı efelenmekte, dokunulmazlıklarınızı kullanarak meydanlarda caka satmakta pek korkak değilsiniz.
Son olarak sizin kendi iradenizin eseri olmayan tek taraflı bu karalamaya karşılık asıl çağrıyı bütün taraflara biz yapıyoruz
Tarih asla affetmeyecek, unutmayacak ve gerçekler asla gizlenemeyecektir.
Önce terör örgütüne: Soğuk savaş döneminden kalmış ilkel terör taktiklerinden vazgeçerek, bölge halkının artık kendi haklarını ve kaderini sivil yollardan tayin edeceğini anlamalısınız. Artık bölgedeki ömrünüz dış güçlerin kirli paylaşım amaçlarına taşeron olarak hizmet edebildiğiniz kadardır. Bir an önce çözüm sürecinde söz verdiğiniz gibi önce çekilme sonra silah bırakma ve kendini feshederek hukuka teslim olma aşamalarını gerçekleştirin. Türkiye Cumhuriyeti halklarını rahat bırakın, onlara vereceğiniz medeni hiç bir şey yoktur.
Barikatların arkasındaki gençlere: Kandildeki yaşlı savaş baronları sizi kullanmakta ve siz asla 30 yaşınızı geçemezken onlar yeni yaşlarını kutlamaktadırlar. Sizin artık Kürt halkına şiddetten başka verebileceğiniz hiç bir şey yoktur. Barikatları hendekleri kapatın, işgale son verin, hukuka teslim olun ve halktan özür dileyin. Kandilin kanlı oyunlarının piyonu olmak yerine kendi geleceğiniz için çalışın.
Hendekleri açan belediye görevlilerine: Halkın vergilerini yasa dışı hukuksuz işlerde kullanarak halkın güveni ve emanetine ihanet etmekten vaz geçin. Kentleri temizleyin, çöpleri alın ve gerçek belediyecilik hizmeti yapın.
HDP`ye oy veren halka: Çocuklarınızı terör örgütüne kurban vermekten kurtarın. Oy verdiğiniz partiden hesap sorun ve haklarınızı sivil siyaset yoluyla elde edebilecek yöntemleri kullanın. Artık terör ve şiddetin bir hak arama yolu olmaktan çıktığını bilerek bu yöntemleri reddedin ve desteklemeyin. Partinizi söz verdiği gibi Türkiyeli bir parti olması, terörü reddetmesi için zorlayın.
Bölgenin sivil toplum örgütleri ve akil insanlarına: Artık sözün son noktasına gelindiği bu günlerde lütfen sesinizi daha çok yükseltin. İkircikli zayıf çağrıları bırakarak öncelikle fiili bir işgal yaratmış olan terör örgütüne karşı çağrı yapın. İnsanlığın vicdanı olarak öncelikle terör örgütünün vahşi uygulamalarına cesaretle karşı çıkmanın yanında devlet görevlilerinin hukuk dışı uygulamalarına da cesaretle karşı koyun.
HDP ve bileşenlerine: Halktan bu meseleyi sivil siyaset yoluyla TBMM’de çözmek üzere oy aldınız. Bu oya ihanet ederek Kandil’in korku ve baskı politikalarına teslim olmayın. Sizler seçilmiş kişiler olarak, dokunulmazlığınızı kullanarak nasıl güvenlik güçleri karşında dikleniyorsanız, aynı iradeyi Kandil ve onun atadığı yasadışı eli silahlı, yeni yetme örgütün bölge komiserleri karşısında da gösterin. Artık iradeyi halk adına elinize alın ve Kandil’in emir kulu olmaktan vazgeçerek halkınızın Meclisteki gerçek temsilcisi olun.
Bölgede görev yapan öğretmen, doktor, hemşire vb. kamu hizmeti görenlere: Zor şartlarda ve özveri ile görev yaptığınızı biliyoruz. Sizler bu kritik günlerde en ufak bir haksızlığa ve ayrımcılığa meydan vermeden görevinizi sabır, şefkat ve hukuk içinde yerine getiriniz.
Bölgede görev yapan medya mensuplarına: Halkın doğru haber alma hakkını gözeterek medya etik kuralları doğrultusunda görevinizi yerine getirin. Bir kısım terör destekçisi medyanın yaptığı gibi asla terör örgütünün haksız ve kara propagandalarının sözcüsü olmayın, doğruları çarpıtmayın.
Bölgede görev yapan kaymakam, vali, hakim, savcı, vb. kamu görevlilerine: Sizlerin bu hassas günlerde artık hata yapmaya hakkınız yoktur. Görevinizi yaparken asla ayrımcı olmadan, memuru olduğunuz devletin bir zamanlar yaptığı hukuksuz ve haksız uygulamaları unutmadan, devletin kaba gücüne başvurmadan problemleri öncelikle müzakere ile çözme yollarını uygulayın. Hukuk ve insan haklarından öncelikle de vicdanınızdan asla ayrılmayın.
Bölgede ateş altında görev yapan polis, asker vb. güvenlik görevlilerine: İşin en zor tehlikeli ve bir o kadar da hassas kısmı size düşmektedir. Ateş hattında görev yaptığınızı her gün aranızdan bir kaç arkadaşınızı şehit verdiğinizi, zaman zaman haksızlığa uğradığınızı ve takdir edilmediğinizi biliyoruz. Bu durum sizin görev tanımınız ve şartlarınız arasında var ve bu şartları bilerek bu görevleri kabul ettiniz. Sizler hukuk ve insan hakları kuralları içinde görevinizi yaptığınız zaman gerçek amacına ulaşacaktır. Aranızda öfkesine yenilen, ayrımcılığa başvuran, hukukun ve vicdan ölçülerinin dışına çıkanlar olacaktır. Cesetleri araba arkasında sürüklemek, sivillere suçlu muamelesi yapmak, suçlularında insan olduğunu unutarak hukukun dışına çıkmak gibi uygulamaları öncelikle sizler engellemelisiniz. Çünkü bu gibi haksız hukuksuz uygulamalar öncelikle size zarar vermekte ve kara propagandalara fırsat vermektedir.
Hükümete: Hükümet, halktan siyasi tarihin bir siyasal hükümete verebileceği en büyük desteği almıştır. Artık mazeret üretmeye hakkı yoktur. Türkiye çoktan hak etmiş olduğu başta Anayasa olmak üzere demokratik hukuk devletinin gerektirdiği bütün yasalara bir an önce kavuşarak darbe ürünü, çağdışı mevzuattan bir an önce kurtarılmalıdır. Hükümet öncelikle bu hassas dönemde terörle mücadeleyi kesinlikle hukuk içinde kalarak etkili bir şekilde yürütmeli, hukuk dışı uygulamalara kesinlikle müsamaha göstermemeli ve bir an önce hukuk ve huzur tekrar tesis edilmelidir. Maddi ve manevi terör mağdurları için gerekli düzenlemeler yapılarak mağduriyetler giderilmelidir.
Muhalefet partilerine: Muhalefet partileri mevcut sorunları hükümet aleyhine kullanarak politika üretmek gibi çağdışı ucuz yöntemleri ve sırf muhalefet olsun diye terör örgütünün ve Türkiye düşmanlarının yanında görünme gibi tutumları terk ederek, halk adına hükümet uygulamalarının gerçek bir takipçisi ve denetçisi olmalıdır. Bu anlamda terörle mücadelede hukuk dışı uygulamaları ve halkın mağduriyetini gidermedeki aksaklıkları takip etmeli ve Türkiye’nin darbe mevzuatından bir an önce kurtulması için gerekli çalışmaları yapması için hükümeti zorlamalıdır.
Meclise: Meclis bütün bileşenleri ve kurumsallığı ile dünyanın, özellikle bölgemizin içinden geçtiği bu kritik günlerde Türkiye halkının en üst yasal temsilcisi olduğu bilinciyle hareket etmeli, hızlı, üretici ve verimli bir çalışma içine girmelidir.
Ve bütün Türkiye Halkına: Türkiye halkı Tarihten miras aldığı etnik, dini, kültürel çeşitliliğin bir zenginlik olduğu bilinciyle her zamankinden daha hoşgörülü özverili ve sabırlı hareket etmelidir. Fevri davranışlardan, sokak teröründen, ayrımcı davranışlardan, hukuk dışı talep ve uygulamalardan uzak durmalıdır. Problemlerin diyalogla çözümleneceğini bilerek, etrafındaki mağduriyetlerin farkında olmalıdır. Türkiye tarihinin en büyük göçmen sorunuyla karşı karşıyadır. Sınırlarındaki vahşi savaştan kaynaklanan göç dalgasının yanına şimdi de terör nedeniyle evlerini ocaklarını terk etmek durumunda kalan iç göçmen dalgası eklenmektedir. Halkımız her zamankinden daha özverili, duyarlı ve yardımsever olmak, elindekileri paylaşmak durumundadır. Devletin görevini yerine getirmesini beklemenin yanında bir insan olarak, tarihsel mirasının ona yüklediği misyon gereği bizzat kendisi taşın altına elini koyarak sorumluluk almak zorundadır. Unutulmamalıdır ki tarih bencil, hırslı ve ötekini ezerek, mağduriyetleri duyarsızca seyreden toplumları affetmemiştir.
Tarih asla affetmeyecek, unutmayacak ve gerçekler asla gizlenemeyecektir.
Türkiye’nin akademisyenleri.