Walesa: Man of Hope

16 Nisan 2023
Image

2013 yapımı Andrej Vajda filmi, Sovyetler Birliği kontrolündeki demir perde ülkelerinden Polonya'nın 1970 ve 80'li yıllarını sıradan bir tersane işçisi üzerinden ele alıyor. O dönemde komünist bir yönetimle idare edilen Polonya halkı, bir yanda ülkeyi polis devletine çeviren Sovyet kuklası baskıcı hükümetle diğer yanda hayatı işkenceye çeviren hayat pahalılığı ve ekonomik krizle boğuşmaktadır. Sözüm ona proletaryanın örgütlü gücü olduğu iddiasındaki yozlaşmış yönetim, baskıcı devletin aparatı haline getirdiği sendikalarla birlikte işçilerin kanını emmektedir. İronik biçimde emek söylemi üzerine inşa edilen bir ideolojiye yaslanan rejimin sonunu, sömürdüğü bu işçilerin direnişi getirecektir. Hem de alışılanın aksine antikapitalist değil antisosyalist bir direniş. 

Bu zorlu mücadelenin öncülüğünü de eğitimsiz ama oldukça zeki, hiç kitap okumadığı halde ülkenin önde gelen aydınlarını yönlendirebilen; öfkesi, heyecanı, etkili hitabetiyle kitleleri etkileyebilen bir elektrikçi yapacaktır. Polonya'nın efsane yönetmenlerinden Andrej Vajda'yı 87 yaşında olmasına rağmen saygı duruşu niteliğindeki bu filmi yapmaya iten o elektrikçi, ileride ülkesinin cumhurbaşkanlığını da yapacak olan Lech Walesa'dan başkası değildir.

Image


Film, 1980'li yılların ortalarında, Walesa'nın 10 milyon üyeli Dayanışma Sendikası'nın liderliğini yaptığı bir dönemde, dünyaca ünlü İtalyan gazeteci Oriana Fallaci ile evinde yaptığı röportajda anlattıklarından oluşuyor. Kibirli ve küstah bir edayla gazetecinin otoritesini kırmaya çalışarak başladığı röportajda Walesa, kendisi ve ailesi için her şeyin başladığı 1970 yılına dönerek yarı belgesel niteliğindeki filme start veriyor.

 

Image

Hikâye, 1970'lerin başında ekonomik sıkıntıları protesto etmek amacıyla yapılan ve 44 işçinin hayatını kaybetmesiyle sonuçlanan eylemle başlıyor. Tersane işçisi Walesa bu eyleme, kendisine bir şey olursa satması için yüzüğünü ve saatini hamile karısına bırakarak katılır. Gösteri boyunca polisle çatışan kitleyi sakinleştirmeye çabalamasına rağmen Walesa gözaltına alınır, psikolojik işkenceye maruz kalır ve bir an önce karısının yanına dönebilmek için önüne uzatılan işbirlikçi olacağını ifade eden metni imzalar. Bu belge Walesa'nın hayatı boyunca defalarca karşısına çıkarılacak, onu itibarsızlaştırmak ve gözden düşürmek için kullanılacaktır. Lech Walesa kendini, "Evet muhbirliği kabul ettim ama muhbirlik yapmadım." şeklinde savunacaktır ancak insanların zihnindeki şüphe Amerikan ajanlığına kadar vardırılarak bugüne kadar varlığını koruyacaktır.

Image

Humeyni, Kaddafi, Ariel Şaron, İndira Gandhi, Golda Meir, Şah Rıza Pehlevi, Henry Kissinger gibi sıra dışı liderlerle ses getiren röportajlar yapmış, ömrü cephelerde savaş muhabirliği ile geçmiş deneyimli gazeteci Fallaci, röportaj boyunca, karşısındaki çelişki ve sürprizlerle dolu insanı çözmeye, bu basit işçinin komünist rejimi berhava edecek örgütlenmeyi nasıl başardığını anlamaya çalışır. Walesa, filtresiz bir üslup ve biraz da çocuksu bir özgüvenle bunu, aklıyla kontrol altına alabildiği öfkesine bağlar. Çocukluğundan beri öfkeyle yaşamasını öğrendiği için kalabalıkların öfkesini yönlendirebilmiştir.

Image

Walesa'nın filmde öne çıkarılan olaylardaki duruşuna ve yaklaşımlarına bakıldığında yığınların içinden biri olarak gücünü ve etkisini onlar gibi düşünebilmesinden, onların anladığı dilden konuşabilmesinden aldığını görüyoruz. Walesa halkın değerlerini gözeterek, gerektiğinde dinden de yararlanarak onların seviyesinden seslenebiliyor.
Buna örnek olarak, açlık grevi başlatan direnişçilerin mekânına gidip hışımla onlara söylediği şu sözler verilebilir:

"Size teşhisinizin doğru ama yöntemlerinizin boktan olduğunu söylemeye geldim. Ya atsınızdır ya da atlı, ikisi birden olamazsınız. Komünistler kanınızı emiyor ve siz açlık grevi yaparak mı intikam alacaksınız? Mantık bunun neresinde? Canavarı böyle köşeye sıkıştıramazsınız. Sıkıştırabilseniz bile pençeleriyle size saldırır ve siz de bu arada açlıktan ölmüş olursunuz. Hükümetin yasaları çiğnemesinden, iş ahlakından, işçilerin onurundan dem vurmuşsunuz. Tabandan başlayın, halka inin, anlaşılır olun. Benim için fazla zekisiniz, sıradan bir işçiden daha zeki olmama rağmen hem de."

Walesa, grev kelimesine bile yasak getiren, TV ve radyolarda grevlerden “iş kesintisi”, rejim karşıtı gösterilerden “karışıklık” şeklinde bahseden sansürcü ve baskıcı yönetim tarafından sık sık gözaltına alınır, sorgulanır, işbirlikçilik yapmaya zorlanır. Bu süreçte Walesa’nın yılmadan yoluna devam edebilmesinde en büyük etken olan karısı Danuta sabrı, metaneti ve güçlü iradesiyle kocasına destek verir. Sık sık eve baskın düzenleyip arama yapan devlet görevlilerine karşı tavizsiz tutum sergilemesi ve onlarla alay edip kora kor tartışabilmesiyle de dikkat çeken Danuta sıkı bir rejim karşıtıdır. Nobel barış ödülünü kocası adına almaya gider, dönüşte havalimanında çıplak aramaya maruz bırakılır, aşağılanır fakat duruşunu bozmaz, kocasının mücadelesine zarar gelmesine izin vermez.

Image

Hükümetin kışkırtmalarına rağmen şiddete hiç bulaşmayan dayanışma sendikası Walesa önderliğinde bir halk hareketine dönüşür. 1980 temmuzunda temel ihtiyaç maddelerine gelen zamları protesto amaçlı olarak tersaneler işgal edilerek grev başlatılır. Sözde komünist bir hükümete karşı ilk işçi direnişi başlamıştır. Walesa grevde 370 fabrika, maden ve sanayi tesisini temsilen hükümetle pazarlığa girişir. Ülkede hayat durunca hükümet, özgür ve bağımsız sendika kurma hakkı, grev hakkı, toplantı ve gösterilerin serbestçe yapılabilmesi, cumartesi gününün tatil olarak kabulü vb. pek çok hakkı kabul etmek zorunda kalır. Lech Walesa hükümetle imzalanan anlaşma metnini, üzerinde Papa’nın fotoğrafı bulunan kocaman bir kalemle imzalar. 

Image

Walesa’yı güçlü kılan unsurlardan biri de filmde de belirtildiği gibi aydınların ve özellikle sinemacıların desteğini almasıdır. Sabire Soytok’un "Ahlaki Kaygı Sinemasından Dayanışma Ruhuna Polonya Sineması" başlıklı makalesinde belirttiği üzere Polonyalı yönetmenler komünist rejime karşı her zaman muhalif bir tavır içinde olmuşlar, önemli sinema hareketleri başlatarak toplumu bu yönde bilinçlendirmeye çalışmışlar. 1956-1961 yılları arasında “Polonya Film Okulu” olarak muhalif filmler üretmişler, ancak dönemin siyasi baskısının yoğunluğu nedeniyle net bir siyasi tavır ortaya koyamamışlar. Yönetmenler, dayanışma sendikasının gücünü arkasına aldıklarında 1975-1981yılları arasında yaptıkları filmlerle siyasi tavırlarını özgürce ortaya koyabilmişler. Ahlaki Kaygı Sineması olarak anılan bu dönemde Polonyalı yönetmenler, sansür tarafından yasaklanmış olan konular ile gündelik hayatın gerçek sorunlarını filmlerinde alegorik alt metinler, metaforlar ve simgeler yoluyla aktarmaya çalışmışlar. Baskıcı ve totaliter rejimin anti demokratik yapısını eleştiren sinemacılar, toplumda kolektif bir bilinç yaratmak için uğraşmışlar, bu filmlerle sendikanın ülke geneline yayılmasında da etkili bir rol oynamışlar.

Image

Dayanışma Sendikası’nın yarattığı umut rüzgârı ile ülkedeki muhaliflerin bir araya gelmesi, Komünist Parti’nin zayıflaması ve devletin otoritesinin sarsılması karşısında hükümet çareyi sıkıyönetim ilan etmekte görür. Dayanışma Sendikası kapatılır ve yasaklanır, liderleri tutuklanır. Walesa da bir yıl kadar hapis yatar. Fakat 80’lerin sonuna gelindiğinde Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla demir perde ülkeleri de özgürlüklerine kavuşacak komünist hükümet yıkılacak ve Dayanışma Sendikası’yla halk nezdinde büyük itibar sahibi olan Walesa oyların üçte ikisini alarak bir dönem cumhurbaşkanlığı yapacaktır. Sendikacılıkta gösterdiği başarıyı siyaset sahnesinde gösteremeyen Walesa, sonraki seçimlerde de aday olmasına rağmen bir daha seçilemeyecek, son seçimde yüzde 1 civarında oy alınca emekli olacaktır.

Image

Polonya sinemasının oluşumunda ve gelişmesinde ‘Polonya Sinema Okulu’ döneminde de "ahlaki kaygı sineması" hareketinde de önemli katkıları bulunan Andrej Wajda ileri yaşına rağmen hem tarihe not düşmek hem de Lech Walesa'ya vefa borcunu ödemek amacıyla dönemin atmosferini başarılı biçimde yansıtan önemli bir filme imza atmış. Mizahi yönü de güçlü olan filmde Walesa'nın dengesizliklerini ve çelişkilerini de yansıtmakla birlikte seyircide Walesa sempatisi oluşturma kaygısı taşıdığı açıkça görülebiliyor. Usta bir yönetmenden "İyi bir dönem filmi nasıl yapılır?" dersi niteliği taşıyan film aynı zamanda günümüz sendikacılık anlayışıyla kıyas yapabilme imkânı da sunuyor.

Nevi Şahsına Münhasır Sendikacılığımız

Günümüzde tüm dünyada sendikacılığın krizi konuşuluyor. Özellikle 1980 sonrasında küreselleşme ve neoliberalizmin etkisini artırmasıyla ekonomide ve iş yaşamında yaşanan değişimler sendikaların etkisini kaybetmesine yol açtı. Yeni sürece uyum sağlayamayan, kendini yenileyemeyen geleneksel sendikacılık anlayışı büyük oranda işlevsizleşti. 80 öncesi döneme göre çok farklı bir görünüme evrilen sendikalar dünyada olduğu gibi ülkemizde de gücünü, etkisini ve belirleyiciliğini kaybetti. Günümüzde sendikaların ilgili oldukları alana dair bir katkı sunması, alanla ilgili devletin attığı adımlarda belirleyici bir rol oynaması söz konusu olmadığı gibi uygulanan politikalara karşı etkili bir sendikal muhalefet geliştirdiğine de şahit olmak pek mümkün değildir. Hükümetler de basit birer çıkar ve imtiyaz mekanizmalarına dönüşmüş sendikaları ciddiye almaz, onları muhatap alarak fikirlerini sormaz.

Türkiye’de bilhassa kamu sendikacılığı üye aidatlarını devletin ödediği, üç ayda bir sözleşme aidatı gibi isimlerle sendikalılara para ödediği nevi şahsına münhasır bir abukluğu içinde barındırır. Hangi anlayış iktidarda ise o anlayışa yakın sendika desteklenir, üye sayısı arttırılarak sözleşme masasına oturmaya yetkili hale getirilir. Ve emir komuta zinciri içerisinde üyelerin hakları hukukları iktidarın çıkarları doğrultusunda gasp ettirilir. Elbette sendikaları siyasetten bağımsız düşünemeyiz. Salt ücret sendikacılığı yapmak sendikal örgütlenmenin ruhuna aykırıdır fakat bu her bir sendikanın bir siyasi partinin ön bürosu olarak işlev göreceği anlamına gelmemektedir. Dolayısıyla ülkemizde çalışanlar açısından güçlü ve etkili bir sendikacılık hareketinden söz edemediğimiz gibi sendikal yapılanmanın muteber ve güvenilir olmadığını, üstelik çok ciddi bir yozlaşma ve çürüme içinde olduğunu söyleyebiliriz.

Türkiye’de bu çürümüş ve yozlaşmış yapılar tarafından sendikal mücadelenin içi boşaltıldı, ruhu öldürüldü. Kamu sendikacılığı, köhnemiş ve siyasi iktidarın peyki olmuş kirli yapılar tarafından katledildi. İktidarla danışıklı dövüş içinde olan bu yapılar içeriğini boşalttıkları sendika kavramının anlamsızlaşmasına, sendikacılığın itibarının yerle bir olmasına neden oldular. Hak ve özgürlük mücadelesi olan sendikal mücadeleyi imtiyaz arayışına dönüştürdüler. Sendika üyeliğini kelle sayısına indirgediler, niceliği kutsadılar. Bu sendikalar, örgütsel yapıda sadece istatistikten ibaret olan üyelerini de asla özne olarak görmediler. Üyelerini para mesabesine, sendikacılığı da korku ve tehdit araçlarıyla üye kazanma derekesine düşürdüler. Hükümete değil, diğer sendikalara karşı sendikacılık yaptılar. İktidara karşı mutlak bir itaat sergileyen ve bunun ödülünü kamu sendikacılığında bir anlamda tekel haline getirilerek alan bu yapılar hiçbir zaman işçinin, memurun, emeklinin çıkarını ve faydasını düşünmediler. Cemaatçi bir mantıkla yürüttükleri sendikacılık faaliyetini kendi klanlarının menfaatleri ve kişisel ikballeri için araç olarak gördüler. Kendileri dışında hiçbir sendikanın var olmasını da söz söylemesini de istemediler.

Walesa: Man of Hope, gerçek anlamda yapıldığında sendikacılığın etkisini ve gücünü gösteren ve bizdeki sendikacılıkla kıyaslama imkânı sunan bir film. Ancak tüm bu zikrettiğimiz nedenlerle Türkiye’de işçi veya memur sendikacılığının Polonya örneğindeki gibi sistemi sarsacak, çalışanların hakları için gerçek nitelikte kazanım elde edecek bir mahiyete ve içeriğe kavuşması yakın gelecekte pek mümkün gözükmüyor.

Yeni yorum ekle

Plain text

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Web sayfası adresleri ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantılara dönüşür.
  • Satır ve paragraflar otomatik olarak bölünür.

İstatistikler

Bugün Toplam Toplam
0 kez görüntülendi. 301 kez görüntülendi. 0 yorum yapıldı.