Zaman Tünelinde Ukrayna Savaşı’nı Okumak

14 Şubat 2022

 

Bütün hikâye şu; Sonuçları itibariyle bütün dünyayı etkileyecek Ukrayna krizinin ardında 19. Yüzyıl ve öncesine dönmek isteyen İngiltere ile Soğuk Savaş günlerini özlemle arayan Rusya’nın güç mücadelesi yatmaktadır.

20. yüzyılın başından itibaren sorumlulukları olmasa da görev ve yükümlülüklerini ABD’ye emanet eden İngiltere, emanetinin geri alınma vaktinin geldiği düşüncesiyle 100 yıllık bir dinlenmenin ardından dünya siyaset sahnesine yeniden çıktı. Aydınlanma çağından emperyalizme kadar Batı zihniyetinin oluşumunu yönlendiren İngiltere, yorulduğu gerçeğini kabullendiğinde, aksakallı olarak inzivaya çekildi. Ancak dinlenme döneminde bile, oluşturduğu zihniyetin varlığı ve bekası hep ondan soruldu. Emanetçi ise sorumluluklarını ziyadesiyle başarılı bir şekilde yerine getirdi.

Batı’nın ideolojik düşüncesinin ötekisi olarak oluşturulan Rusya ise soğuk savaş döneminde sahip olduğu ihtişamlı günlerin özlemi içinde yanıp tutuşuyor. Hatta buna Deli Petro’nun tutkularını da eklemeyi ihmal etmediler.

Bugün geniş bir dünya ölçeğinde yaşadığımız sorunların ve çatışmaların temelinde bu iki ülkenin yakın ve orta vadeli geçmişe dair özlemleri yatmaktadır. Zira onları geleceğe taşıyacak olan, geçmişin gücü ve rekabetiydi. Bütün tarihi boyunca İngiltere tarafından arzularına gem vurulan Rusya, ABD ile ideolojik bir savaşa girmekten büyük zevk aldı. Rusya’nın, Doğu Avrupa ve Osmanlı Devletine karşı iştah kabartan tutkuları her daim İngiltere tarafından dizginlendi. Bugün de benzer bir politik gerçeğin varlığı Rusya’nın karabasanıdır.  

Rusya ne yazık ki kendisinin bir daha asla yaşayamayacağı güzel günlerin bittiğini hiçbir zaman kabul etmedi. Aklıselim bir devletin böyle bir durumu kabul etmesi de zaten pek anlamlı değildi. Ancak kendi alternatifi olarak oluşturulan Çin’in durumunu da hiçbir zaman kabullenemedi.

Uluslararası sistemde bir değişiklik yapılmasının iki yöntemi vardır. Birincisi mevcut yapının küçük düzeltmelerle revize edilmesi. Burada kısmi aktör değişiminin veya güç unsurlarında yeni yapılanmalara gidilmesinin revizyon sınırları içinde kaldığı bilinmelidir. Diğeri ise mevcut sistemin bütün unsurlarının yeniden şekillendirilmesini içeren radikal düzenlemelerdir. Burada güç unsurları, aktörleri ve uluslararası kurumların yeniden yapılandırılması söz konusudur. Revize daha rutin şartlar içinde gerçekleştirilebilir. Ancak radikal dönüşümler için çok yıkıcı gerekçelere ihtiyaç duyulduğu bir gerçek.

19. Yüzyıl ve öncesinin hâkim gücü olan İngiltere’nin mutlak iktidarlarının sembolü Kral ve Kraliçeye dair gerekli hazırlıklar tamamlandı. Güneş batmayan ülkenin bugün dahi bozmadan koruduğu Commonwealth hala capcanlı bir şekilde varlığını koruyor.

Rusya ise sadece ikamesi olan Çin’i dengeleyebileceğini değil, aynı zamanda bütün Avrasya coğrafyasını kontrol edebileceğini göstermeye çalışıyor. Kırım’ı ilhak etmekle böylesi bir düşünceyi ortaya koymaya kalktığında, Batı’nın nasıl bir tepki vereceğini ölçmüştü. Böylesi bir toprak ve insan hakları ihlali ise daha sonra kendilerince de kullanılabileceği düşüncesiyle Batı tarafından sükûnetle karşılandı. Diğer taraftan gazı alınmış bir Rusya’nın arzu edilen ortama çekilmesi için zaman kazanılmış oldu.

Batı’nın Rusya için iki alternatif planı var. Birincisi Rusya ile yaşanan sorun ve çatışmaları sınırları aşmayan bir şekilde öteleyerek ülkeyi kendi içinde boğmak. Zira fosil yakıtlar üzerine bir güç kalkanı oluşturan Rusya’nın kendine vehmettiği bu gücün içinin boşaltılması için 15-20 yıllık bir zamana ihtiyaç var. İkincisi ise Rusya’yı yeni sisteme geçişin bahanesini oluşturacak çatışmalara sürüklemek.

Burada karar verilmesi gereken bir husus var; Sistem revize mi edilecek yoksa radikal bir şekilde dönüştürülecek mi?

Şayet revize edilmesi hususunda bir plan uygulanırsa Ukrayna’da ya bir sıcak çatışmaya girilmeyecek ya da çok sınırlı ve kontrol edilebilir bir çatışma yaşanacak. Böylece Rusya’nın çöküşü zamana bırakılmış olacak. Rusya her ne kadar doğal gaz imkânları nedeniyle Avrupa’nın kendisine muhtaç olduğunu düşünse de esasında kendisinin muhtaçlık kat sayısının çok daha yüksek olduğunun farkında. Avrupa doğal gaz sorunu ile sadece sıkıntı yaşar, lakin Rusya varlık sebebini sorgular hale gelir. Dolayısıyla doğal gaza olan bağımlılık her iki tarafı etkilese de Rusya’nın Avrupa’ya gaz akışını kesmesi ile kendi boğazını kesmesi arasında fark olmadığı biliniyor.

Avrupa ve dünya gelecek 20 yılda doğal gaz ve petrole olan bağımlılığını azaltacak alternatif enerji kaynaklarına yöneldi. Bu süreç, petrolü Arap coğrafyasına göre yüksek maliyetle çıkaran Rusya’nın gelirlerinde telafisi olmayan bir azalışa neden olacak. Sanayi ve teknoloji alanında Batı ile yarışma imkânı bulunmayan Rusya, doğal olarak tarih kitaplarındaki şanlı yerini alacak.

Her halükarda korkunun ecele faydasının olmadığını bilen Rusya’nın yapacağı en çılgın hareketler, sadece onun yaşam sürecini kısaltmayacak ne yazık ki paradoksal olarak Batı sisteminin dönüşümüne de katkı sağlayacaktır. Rusya Ukrayna veya başka bir yerde uluslararası bir savaş çıkarmadığı sürece çeyrek yüzyıl içinde yok olmayı göze almıştır diyebiliriz.

Peki ya radikal dönüşümü sağlayan ikinci senaryo gerçekleşir ve Rusya Ukrayna’ya savaş açarsa ne olur? Aslına bakarsanız Batı’nın arzu ettiği şey tam da budur. Böylesi bir durumda Avrupa’nın da çok büyük bedeller ödeyeceği düşünüldüğü için, bu senaryoya kimsenin sıcak bakmayacağı söylenebilir. Ama unutmayınız ki Batı bu radikal dönüşümlerde her zaman en fazla bedel ödeyen oldu. I. ve II. Dünya Savaşlarında en büyük zararı bizatihi Avrupa ülkeleri gördü. Kıta neredeyse yerle bir oldu. Ama kurulacak olan yeni sistem düşünüldüğünde Batı bunun muhasebesini çok net ve kolay yapıyor.

Yeni bir sistem ancak küresel etkileri olan bir savaşın ardından inşa edilir. Böylesi bir dönüşüm için planlar yapılıyor ise bu neden Ukrayna merkezli olmasın ki? Bu savaşın, petrol ve doğal gaz krizine, gıda soruna ve uluslararası göç hareketlerine doğrudan etki edeceği bir gerçek. Ekonomik yansımalarından bahsetmeye bile gerek yok sanırım.

Bütün dünyanın etkilendiği bu savaşın ardından uluslararası barış ve istikrarın yeniden tesis edilmesi için galip devletler masaya oturacaklar. Birleşmiş Milletler ve NATO başta olmak üzere bütün uluslararası örgütler yeniden tasarlanacak ve dünyanın başına bela olduğu düşünülen ülkeler bu yapıların içinden çıkarılacaktır.

Bu arada insan hakları ve toprak ilhakının ihlali hususlarında yaşanan kısa dönemli tavizler yeni sınırların oluşmasına vesile olacaktır. Sınırlar ve güç dengeleri hususunda sağlanan mutabakatlar akabinde yeni örgütler inşa edilecek ve sistemin işleyişi bu şekilde netleştirilmiş olacaktır. Bu durumda Rusya’nın yeni kurulacak Birleşmiş Milletler (BM) alternatifi kurumda veto yetkisi kaldırılacak belki de sıradan bir üye olarak teşkilatta yer alacaktır. Gösterdiği özveriler nedeniyle Almanya yeni teşkilatta çok daha iyi konumda temsil edilebilecektir. Yeni yapı içinde etkinliği artacak başka ülkelerde olacaktır elbet.

Fransa ve AB her ne kadar mevcut savaş ihtimalinden pek de memnun olmasalar da yapacakları bir şey yok maalesef. Bu yüzden Almanya’da daha mutedil bir Şansölye, Fransa’da koltuğu sallanan bir Macron modelleri görüyoruz. Avrupa’daki sağcı ve ırkçı yönelişlerin etkisini daha net bir şekilde göreceğiz.

Batı her zamanki gibi bir oyun oynuyor. Rusya eski ihtişamlı günlerin hatırına bu oyuna katıldı. Kazanma ihtimali bir kumarbazın en büyük düşmanı ve yaşam umududur. Ama öte yandan zaten Moskova Knezliği’ne dönüş yapabileceğini bilmiş olmak bu kumarı meşrulaştıran tek husustur. Moskova Knezliği’ne dönüş yeni bir gücün Türkistan coğrafyasına hâkim olmasının önünü açacaktır.

Yıkıcı bir savaşın engellenmesi için nükleer silahların kontrolüne ilişkin gayretler devam ediyor. Ukrayna’da çıkan savaşta kesinlikle konvansiyonel silahların ötesinde bir silah kullanılmayacaktır. Aksi takdirde bu telafisi mümkün olmayan bir yıkım olur. Ancak dönüşümün savaşı burada değil de Hindistan Pakistan hattında çıkarsa orda sınırlı bir nükleer silah kullanımına müsaade edilebilir.

Gelinen aşama itibariyle baktığımızda sistemdeki değişimin revize şeklinde kabul gördüğü söylenebilir. Bu durumda en kötü ihtimalle bir savaş çıkmış olsa bile bu beklenildiği kadar yıkıcı olmayacaktır. Ama bütün sistemin değişimine yönelik girişimlerin çok uzak olmadığı da bilmeli.

Zaman tünelinde İngiltere hiç kaybetmediği haşmetli günlerini yeniden gün yüzüne çıkaracak, Rusya Knezlik hayatına alışmaya çalışacak, Türkistan ve Ortadoğu kendine yeni bir aksakallı bulacak. Böylece bir zihniyetin ve inancın liderliğini yapan İngiltere, kendince tarihin sonuna yönelik savaşı bizzat kendisi yönetecek.

Plan yapanların en hayırlısının takdiri bütün bu planları anlamsız kılmaya muktedirdir elbet.

 

Yeni yorum ekle

Plain text

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Web sayfası adresleri ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantılara dönüşür.
  • Satır ve paragraflar otomatik olarak bölünür.

İstatistikler

Bugün Toplam Toplam
0 kez görüntülendi. 315 kez görüntülendi. 0 yorum yapıldı.