Dilin öncelikle bir iletişim aracı olduğunu biliyoruz. Eğer bir takım kavramları ve olguları açıklamak zorunda kalmasaydık, çok büyük bir ihtimalle gelişmiş veya zengin bir dilden bahsetmiyor olacaktık. Yine büyük ihtimalle dilimiz bozuldu, dilimizi bozuyorlar gibi yakınmalarımız da olmayacaktı. Dil tarihine bakıldığında, örneğin orta çağa ait metinlerde, bu türden şikayetlere rastlamak mümkündür.
Soyut kelimelerin artması, kültürlerin genişlemesiyle doğrudan bağlantılır. Dilin doğuşuna ilişkin kuramlarda, ilkel dillerin çoğunlukla tek heceli ve somut kelimelerden oluştuğu oluşurlar. Dünün insanının ihtiyaçları göz önüne alındığında, iddianın makul ve mantıklı olduğu söylenebilir.
Dillerin canlı ve değişime açık oldukları, çeşitli alanlardaki gelişmelere, üretim, tüketim, araçlarına paralel olarak yeni kelimeler kazandıklarını, bazen yeni kelimelerin uydurulduklarını, başka dillerden ödünç alındıklarını herkes bilir. Bu anlamda hiç bir dil saf değildir, hiçbir etnisitenin saf olmaması gibi. Öyleyse dilimizin ne kadar saf olduğundan çok, kendimizi ne kadar iyi ifade ettiğimize odaklanmamız gerekir.
Arabanın motoru arıza yaptı cümlesinde araba, motor ve arıza kelimelerin hepsi yabancı kökenli ama Türkçe bilen hiç kimse bu kelimeleri anlamakta, cümle içinde kullanmakta, muhatabı tarafından anlasilmakta bir zorluk yaşamaz.
Dilimizin yabancı kelimelerin istilası altında olduğu iddiası ise yersiz ve anlamsız bir korkudan ibarettir. Korkunun kaynağı yabancı kelimelerde değil, yeni kelimelerin ortaya çıkmasına vesile olacak sanat, edebiyat, psikoloji, fen alanlarındaki üretimsizlikte aranmalıdır. Radyoya radyo demek, bujiye buji demek yabancı kelimelere iltifat değil zarurettir. Özellikle teknolojideki gelişmeler, dilimize ya da başka dillere yüzlerce yeni kelimenin katılmasına yol açmıştır. Drone'a, pipet'e, alkali'ye Türkçe'de ne diyeceğiz? İlla Türkçe bir karşılık bulma gayretkeşliğinin anlamı ne?
Yabancı kökenli kelimeleri anadile çevirmede en önemli sorun, sorun olarak görülüyorsa tabii, kültürel farklılıklardır. Teknoloji kültürü olmayan bir kabilenin diline böyle bir kültüre ait kelimeleri nasil cevireceksiniz? Felsefe, dilbilimi, astronomi gibi alanlarda ciddi mesafeler katetmiş bir kültürden ödünç aldığınız kelimeleri anadile çevirme, kimi zaman komik sonuçlar doğurmaktadır. E-mail kelimesini 'elektronik posta' olarak Türkçeleştirdik mesela. Elektronik yabancı, posta yabancı. Türkçe bunun neresinde! Sizin icat ettiğiniz ve isimlendirdiğiniz ne varsa, çoğunlukla bir başka dile ayni adla girecektir. Şiş kebap, döner, lokum, ayran gibi. Öyleyse yapılacak şey kültürü zenginlestirmektir, yabancı kelimeler dilimizi istila etti diye dövünmek değil.
Dilde zorlama ile dinde zorlama benzer sonuçlar doğurur. Her ikisinde de istenmeyen sonuçlarla karşılaşırız. Öztürkçeleştirme ile asırlar önce, belli bir sınıfa aitlik hissi veren ağdalı bir dilde ısrar etmek arasında fark yoktur. Aslolan dili doğal akışına bırakmaktır. Artik hiçbirimiz uçağa tayyare demiyoruz, muvaffakiyet yerine başarı dediğimizde kadim kültürümüzle bağımız kopmuş olmuyor. Yabancı bir dil öğrenerek, bir başka kültürü öğrenme çabasının onda biri bir çabayla kadim kültürümüzü öğrenmenin önünde bir engel yoktur. Ingilizler dört beş yüz yıl önce yazılmış metinleri rahatça okuyabiliyorlar, oysa biz Akif'i bile anlamıyoruz savı ise hamaset ve ezber tarafı ağır basan bir bakış açısından başka bir şey değildir. Her İngiliz Shakespeare'i sular seller gibi okuyup anlamaz ama Dickens'ı anlar. Bırakınız beş yüzyılı çağdaşı Joyce'u bile anlamakta zorlanır.
Dilimiz berbat oldu diyenler hangi derin düşüncelerini ifade etmekte zorlanıyorlar, merak ediyorum. Öyleyse ne kadar kültür, o kadar dil! Kasmayalım!
Emojilere gelince; tamamı emojilerden oluşan diller var. Günlük hayatımızda bilinçli veya bilinçsiz emojiler kullanıyorduk, kullanıyoruz. Bunları modern hayatın getirdiği zorunluluklar olarak da görebiliriz. Dışımızda ve içinde bulunduğumuz dünyada hızla akan ve değişen bir hayat var. Bu tempoyu yakalamak, senkronize olmak için en kısa yoldan kendimizi ifade etme ve bunu muhatabımıza iletme mecburiyetimiz var. Takdir veya tekdir ifademizi bir emojiyle bildirmenin kimsye bir zararı yok.
Öyleyse rahat rahat kullanın gitsin, günahı boynuma!
Oh be rahatladım artık,…
Oh be rahatladım artık, gündelik konuşma dilimi rahatlıkla kullanabilirim zira bıktım artık dil konusundaki yerli yersiz tartışmalardan, sızlanmalardan, atalarının mezar taşını okuyamayanlar da varsın okumayı versin, belki okusa büyü bozulacak ya da elindeki bir bahane kalkacak, kaleminize sağlık efenim
Evet, dil doğal akışına…
Evet, dil doğal akışına bırakılmalı. Hatta hayatımız da öyle.Aksini iddia eden akıntıya kürek çekmiş olur.
Teşekkürler.
Yeni yorum ekle