DÜŞÜNCE

Bitmeyen Cinayetler, İstanbul Sözleşmesi ve Görmek İstemediklerimiz

23 Temmuz 2020
İstanbul Sözleşmesinin adının neden İstanbul Sözleşmesi olduğunu da anlayabiliriz. 2009 Nahide Opuz cinayetini hatırlayın. İlk defa AİHM başvuru üzerine bir devleti yani Türkiye’yi, her yere başvurmasına rağmen bir vatandaşını koruyamadığı adeta ölüme bile bile sürüklediği için mahkum etmişti. Sonra ve hala günümüzde aynı cinayetler tekrar etti. İstanbul Sözleşmesi ve ona göre çıkarılan 6284 sayılı yasa bu tür şiddet ve cinayetlerin önlenmesi için elimizdeki en somut ve tek belgedir.

Mamma li Turchi! Ayasofya Cami Olmuş: One Minute!

18 Temmuz 2020
​ Ayasofya meselesi, müze olmasını isteyenler için de, camii olmasını isteyenler için de dini değil siyasi bir meselesidir. Bunu itiraf etmeyip, hümanizma ya da dinler arası diyalog adına konuya girenlerle meselenin konuşulacak bir zemini yoktur.  Çünkü, mesele nihayetinde İstanbul’un müslüman Türkler tarafından fethedilmesi ile ilgilidir. Yani mesele bir ‘mamma li turchi’ meselesidir. Tarihin akışını değiştiremeyenler, Ayasofya’yı müze olarak tutmakla, bu fethin onurunu, fethin çocuklarından geri almak istemişlerdir. Cami yapılarak da fetih tekrar onurlandırılmış, Lozan’a cevap verilmiştir ​

Ayasofya’nın İdeal Statüsü Ne Olmalı?

16 Temmuz 2020
Ayasofya’nın statüsünde tarih boyunca yapılan değişiklikleri sakin bir şekilde sorgulayabilmek de lazım. Bu konuda atılan ve atılacak adımların emsal teşkil etme potansiyeli, Hristiyan-Müslüman dünya ve Batı-Doğu ilişkilerine muhtemel yansımaları nedeniyle bu konu üzerinde salim kafayla düşünüp hareket etmekte yarar var. Bu çerçevede sorulması gereken 4 önemli soru şudur: 1) Fatih’in kararı doğru muydu? 2) Mustafa Kemal’in kararı doğru muydu? 3) Bugünkü karar doğru mu? 4) İdeal çözüm nedir?

Yazar-Eser Ezberlerken Kitapsız Toplum Olduk

16 Temmuz 2020
Yüzlerce yazar, bunlara ait binlerce eser. Hiçbir biçimde izahı olmayan bitimsiz bir ezberleme çabası. Üstelik ciddi mahsurları olan bir ezberleme. Maalesef bu konu kimsenin gündeminde değil. Öğretmenler, sınava hazırlık için içerik üreten yayıncılar, öğrenciler, veliler, eğitimi yönetenler, akademisyenler yani konuyla ilgili olanlar her şey gayet normalmiş, olması gerekenler oluyormuş gibi bir tavır içinde. Ya olan biten gayet normal, olması gerektiği gibi ve bende bir sorun var ya da herkes sorunu görüyor ancak kimse umursamıyor.

Devletin Meşruiyetinin Kaynağı, Güç ve Rıza

16 Temmuz 2020
Tanrı merkezli bir dünya algısından insan merkezli bir dünya algısına geçilmesi devlet kavramını nasıl etkiledi? Sanayi Devrimi sonrası oluşan devlet kavramı neleri içeriyor? Devletin meşruiyetinin kaynağı ne? Güç ve rıza bu meşruiyete ne kazandırıyor? Devlet ortak kurumsal bir mekanizmada yeni bir boyut kazanan bireylerin iradelerinin bir toplamı mı? Hegel'in anlayışında rızanın yeri nedir? Hegel'e göre devlet insandan daha yüce bir efendi olarak kendisini nasıl var edip benimsetiyor? Fransız Devrimi öncesi devlet ile modern devlet arasındaki ne fark var? Bu söyleşide, Dr. Adnan Tekşen, Prof. Dr. Cengiz Anık’la tüm bunları açmaya çalıştı.

15 Temmuz'u Gerçekten Anıyor muyuz yoksa Anarken Unutmaya mı Çalışıyoruz?

15 Temmuz 2020
İddianın, meydan okumanın sınanacağı yer pratiğimizdir. Bu ihaneti ve hainleri küçük görmek anlamına gelmez. Benzer hadiselere, aktörlere karşı yapıyı, zemini güçlendirmektir. Devleti kapanın elinde kaldığı, karanlık mahfillerin içinde yuvalandığı, yakınlık-yandaşlık üzerinden birtakım yapıların örgütlendiği derme-çatma bir yapı olmaktan çıkarmaktır. Sistemin kurumsal işleyişini, denge-denetleme mekanizmalarını, personel rejimini temel hak ve özgürlüklerin yanı sıra günümüzün yönetim anlayışına uygun şekilde yapılandırmaktır.

Eşcinsellk-LGBT-İnsan-Ahlak-Yapabileceklerimiz-Yapamayacaklarımız

13 Temmuz 2020
LGBT olgusunun bugün Batı'da bir çeşit "moda" olduğu doğrudur. Medya ve sanat dünyasına yoğun şekilde yönelen LGBT azınlığın o sektörlerin imkanlarını kendi durumlarını propaganda etmek için kullandıkları kimsenin meçhulü değildir ve zaten bunu yapmaları da beklenmez bir şey değildi. Eline imkan geçen her zümre bunu kendi faydasına kullanacaktır. Bunun sonucu kimi genç insanların, kendilerini böyle hissetmeseler bile, LGBT "modasına" kapılmaları, ancak daha sonra bundan vazgeçip geri dönmeleri olmuştur. Bu tür olgular içinde en dramatik olanları, cinsiyet değiştirmiş, ancak daha sonra yaptığından pişmanlık ve hayal kırıklığı duyarak eski cinsine geri dönmeye çalışan insanlardır.

Kuzey Makedonya’da Seçimler: Kurumsal İntibak ve Yeni Siyasal Çerçeve

12 Temmuz 2020
Kuzey Makedonya’da mevcut siyasal partiler seçim öncesi ittifaklarla dört ana bloku ürettiler. Mevcut iktidarın en büyük ortağı ve birçok ankete göre az da olsa seçimleri önde götüren parti olan Sosyal Demokratlar Birliği (SDSM) ve koalisyonu (Arnavut BESA partisi ile ittifak yaptı) “Yapabiliriz” seçim sloganı ile oluşan siyasi blokun en güçlü ayağı olarak dikkat çekiyor. Birçok küçük Makedon partisi ile ittifak kuran milliyetçi muhafazakar Makedon İç Devrimci Örgütü (VMRO DPMNE) partisi ise “Doğrul Makedonya-Makedonya İçin Yenilenme” sloganı ile siyasal blokların muhalif kanadını oluşturmaktadır. Demokratik Bütünleşme Birliği (BDİ) ise “Neden Olmasın” seçim sloganı ve Arnavut Başbakan seçim vaadi ile ülkedeki Arnavutların kurucu partisi ve 18 yıldır iktidar ortağı olarak üçüncü bloku temsil etmektedir.

İstanbul'un Fethi: Ne Tahfif Ne Takdis

09 Temmuz 2020
Tarihe bakışımız da diğer bir çok konuda olduğu gibi sevgilerimiz ve nefretlerimizin dışında, tadında bir objektiflik istiyor. Fetih olayına yaklaşımımız da başlıkta ifade ettiğimiz gibi ne bir tahfif ne bir takdisle olmalı. Gerçeklerden korkmak gerçeği değiştirmez. Fetih kendi şartları içerisinde elbette büyük bir olaydır. Ama, fethin öncesi ve sonrasındaki dinamikleri de ıskalamamak şartıyla…

Çağdaşlığımıza Halel Gelmesin / LGBT-İ

09 Temmuz 2020
Böylelikle çağdaşlığı benimsemenin büyük bir insanlık vazifesi olduğu “inanca” dönüştü, ona karşı çıkmak da  “vebalı sayılmayı kabul etmek” anlamına geldi. Konuyla ilgili çok sayıda edebi ve akademik eser malumunuzdur. Şimdi de “çağdaşlık” LGBT konusunda bize bir vazife veriyor, bir durumu dayatıyor: “Ya homofobik, yoz, yobaz azgelişmiş bir primatsınız ya da LGBT’yi hoş gören, yücelten hatta benimseyip özümseyen “çağdaş” bir insansınız. Seçiminizi yapın. Üçüncü bir şık yok.”