Son günlerde ülkemizde tasavvuf ve tarih meselesi tekrar tartışılıyor. Tarafları özellikle üç noktada uyarmak isterim. Batı sosyolojisi, 'insanı ve toplumu devamlı değişen, değerleri nisbi ve değiştirilebilir' olarak açıklamaktadır. İnsandaki hiç değişmeyen faktörü, yani mutlak gerçeği arayan ruhu reddetmektedir. Oysa günümüzde karşılaştığımız 'değerler kargaşası' tabiat engelini aşıp, insan şahsiyetine takılan aynı zihniyetin ürünüdür. İnsanlığın sürekli bir ilerleme içinde olduğunu savunan Batı ile kültürel karşılaşmamızı, yani Batılılaşmayı 'doğal süreç' saymak asıl tehlikedir. Bu süreçte anlaşılır olan ya anlaşılmış ya da anlaşılmamıştır. Anlaşılmış olanlar ise yanlış veya doğru anlaşılmıştır. Artık iki yüzyıl boyunca edindiğimiz birikimlerin 'sağlamasını' yapacağımız an gelmiştir, ve geçmektedir...Zira bu 'temellük' islami temele uygun biçimde yapılmadığı gibi benimsenen Batılı değerler sosyal bünyemizde yaralar açmıştır.