DÜŞÜNCE

(İslam Ekonomisi Bakımından) Faizin Anlamı

12 Ocak 2017

Belli aralıklarla yaşanan iflaslara rağmen, kapitalizmi ayakta tutan en önemli kurumun faiz olduğunu göz ardı etmemek gerekir. Bu yüzden sistem faiz üzerine bina edilmiştir. Kapitalist sistemde faizli sistemin devre dışı bırakılması kemerli köprülerdeki kilit taşına benzer. Zira kilit taşının alınması köprünün yıkılması ile eş anlamlıdır. Bu yüzden kapitalist ekonomide faizin ayrı ve çok önemli bir yeri vardır. Sistemin olmazsa olmazıdır. Kapitalist sistemin ekonomiler üzerindeki hâkimiyeti ise sistemin faizsiz yürütülemeyeceği yanılgısını doğurmaktadır. Castro’nun dediği gibi demek lazım: ‘başka bir dünya var…’

Zygmunt Bauman: Demir Leydi'nin Gölgesinde Bir Sosyolog

11 Ocak 2017

Sosyoloji hocaları belki bu başlığa bozulacaklar ama onları teskin etmek için hemen belirteyim: Ünlü bir sosyologu Margaret Thatcher ile birlikte anmak İngiltere'de de 'ad absurdum' telakki edilir. Ama akademik bir kaygı gütmediğim için Bauman'ın ölümüne onlardan farklı yaklaşacağım. Thatcher ile başlayan muhafazakar dalganın Türkiye'de Özal'ı iktidara taşıdığını belirtelim. O yıllarda ülkemizde tavan yapan kimlik kavgalarını Bauman'dan ayrı düşünemeyiz. Türkiye'de aidiyet duygusunu kökünden kazıyıp, etnik ve dini kimlik peşine düşenler onun 'postmodern' fikirlerine sarıldılar. Aydınlarımız bu yanlışı hala görmüş değildir.

Elveda Avrupa

09 Ocak 2017

Sayısız çatışma alanına rağmen Avrupa yalnızca siyasi değil, hukuki birlik de tesis etmek istemektedir bugün. Ancak egemenliğin paylaşımı ve  Avrupa Anayasası gibi sorunlarla baş etmekte zorlanmaktadır. Özellikle Hobbes ve Rousseau'ya dayanan, mutlakiyet çağının ürünü egemenlik kavramını terk etmeye hiç bir ülke yanaşmıyor. Devletler Hukuku'ndan alınacak çoğulculuk anlayışı ile egemenlik ve anayasa sorunu çözülmeye çalışılıyor. Atlantik'ten Urallara dek uzanan bir alanda 'cennet' kurmak mümkün mü? Henüz kimse kestiremiyor. Çünkü bu zor günlerde yalnız Türkiye değil, Avrupa da önünü göremiyor...

Kültür Meselesi Üzerine Dokuz Fragman

Ali K. Metin
05 Ocak 2017

Kültürel çatışma elbette ki yeni bir olgu değil. Modernleşme serüvenimizle birlikte en bariz çatışmayı kültürel alanda yaşamaya başladığımız aşikar. Fakat modernleşme tecrübesi yoluyla öğrendiklerimiz üzerinden yaşadığımız bu çatışma dünden bugüne farklı boyut ve muhtevalar kazanmış bulunuyor. Kültür artık büyüsüne veya şiddetine maruz kaldığımız dünya karşısında sadece gündelik, sosyal hayata ilişkin bir kimlik mevzuu olmaktan çıktı, ben veya biz olmanın tayin edici bir unsuru olarak ortaya çıkmaya başladı. Kültürün sadece üstyapısal bir olguya irca edilemeyeceği gün geçtikçe daha iyi anlaşılmıştır.

Modernleşme Tarihimiz ve Sisifos’un Laneti

01 Ocak 2017

Bugün siyasete baktığımızda, kabaca İslamcı, Batıcı ve Türkçü olarak tavsif edebileceğimiz üç ana partiyi ve cılız seslerini ancak bu ana akım partilere eklemlenerek duyurabilen liberalleri hemen tespit edebiliyoruz. 19. Asırda başlayan mücadelenin bugüne uzayan uçları gayet aşikâr görünüyor. Ne yazık ki bundan yaklaşık yüz elli sene evvel başlayan gayet nitelikli, alt yapısı sağlam, entelektüel tartışmaların ve acı tecrübelerin üzerine çoktan görkemli fikir sarayları inşa etmiş olmamız gerekirken elimizde başımızı sokabileceğimiz kulübeler bile bulunmuyor. Sisfos’un kayası sürekli aşağı yuvarlanıyor ve biz maalesef taş üzerine taş koyamıyor, her şeye her an yeniden ve baştan başlıyoruz.

Bir Dava ve Aksiyon Adamı: Mehmet Akif

31 Aralık 2016

Akif’in dava ve aksiyon adamı vasfı, her zaman onun sanatının da önüne geçmiştir. Sanat onun için, kritik bir dönemden geçmekte olan müslümanları uyandırmak, bilinçlendirmek ve aydınlatmak için bir araç olmuştur. Bu nedenle hem fikrine (islamcılığına) karşı olanlar hem de taraftar olanlarca çoğu zaman toplumsal faydayı sanatın önüne çıkardığı için, sanatının zayıflığı nedeniyle eleştirilmiştir. Fransız  naturalizminin (Emile Zola vb.) ve Tevfik Fikret’in etkisiyle gerçekçiliği edebiyatımıza getirmiş bir yazar olarak, bu gerçekçiliği kendi deyişiyle tasannu, yani sanat yapmaktan uzak anlayışıyla edebi bir zemine oturtmaktan çoğu zaman yoksun bırakmıştır. Safahat’ın tümüne baktığımızda elbette  bu sanat dışı bir manzumedir demek  aşırı insafsız bir yargı olur. Ancak edebi kaygıları, bizzat kendisinin ifade ettiği gibi topluma hizmet gayesinin gölgesinde kalmıştır.

Buluşma Noktası

26 Aralık 2016

Daha evvel farklı veçheleriyle İstanbul duraklarımdan söz etmiştim… Bir “taşralı” yahut divan şairinin ifadesiyle “kenar” yazarı olarak aynama yansıyan İstanbul siluetini tasvir etmiştim. O tasvirlerde Cağaloğlu’ndaki sığınağım Kitabevi’ne de atıfta bulunmuş, bir şekilde şehir-kitap ve çay üçgenini tamamlamaya gayret etmiştim. İlgilisi, o değinmeleri, Şehir Hayat ve Derviş’ten, İnsan Deniz ve Hayat’tan okumuş olmalıdır. Fakat şimdi başka bir veçhesiyle İstanbul fotoğrafı gönül aynamda yansımaya başladı; o yansımayı tespit sadedinde bir iki hususa işaret edeceğim.

DÜNYA NEREYE GİDİYOR ? - II

25 Aralık 2016

20.yüzyıl bittikten sonra ön/yapılandırmacı yaklaşımın gereği kalmadı. Çünkü artık 'gerçek' hazırlanıyor, bulunmuyor. Gerçeği hazırlamak fikri 'göreceli bakış tarzını' yeniden canlandırdı.Asıl gerçek erişilmez oldu, ve çoğulcu yapılar içinde yitirilen bir 'büyük anlatı'ya dönüştü! Bu yeni durum korkunç sonuçlar doğuracak. Günün birinde yalnızca modern ve akılcı düşünenler değil, vahiy gerçeğini benimseyen muhafazakar aydınlar da bu inkarın bilgi dağları doğurduğunu ve insanlığın onun altında ezildiğini görecekler. Google, Facebook, Apple gibi şirketlerin geliştirdikleri algoritmalar sayesinde topladıkları kişisel bilgiler 'yeni dünyalar' inşa edebileceği gibi, mevcut dünyamızı da yok edebilir.

DÜNYA NEREYE GİDİYOR? - I

20 Aralık 2016

​Tarih kitaplarında hep şunu okuduk: 'I.Dünya Savaşı'nda Almanlar yenildiği için biz de yenilmiş sayıldık'.

Aynı mantıkla düşünürsek; Batı değiştiği için, biz de değiştik! diyebiliriz. Hatırlayınız. Tanzimat'ın ilanı ile ülke olarak önümüze milli bir hedef koymuştuk: Batılılaşmak. Son 150 yılda görünürde her şey yolunda gitti. Batılılaşmak isteyişimize ama bir türlü Batılılaşamamıza Batı göz yumdu. Ancak şimdi aynı Batı, Batılılaşmak istemeyişimize tahammül edemiyor...

Papalagi

17 Aralık 2016

İnsan tabiatını anlamaya çalışan antropologlar, dünyanın ücra köşelerinde, her türlü gelişmişlikten uzak ilkel kabilelerin mensuplarını inceleyip, onların hayatlarını kendi modern hayatları ile mukayese etmeyi çok seviyorlar. Bu şekilde insan tabiatının sırrını, etnik ve kültürel farklılıkların insan karakterine etkilerini açıklama konusunda daha kolay mesafe alacaklarına inanıyorlar. “Göğü Delen Adam”, Erich Scheurmann isimli Alman yazarın benzer bir çabanın ürünü olarak yayınladığı hayli popüler bir eser.