DÜŞÜNCE

Kültürel İstikbalimiz Üzerine İlave Fragmanlar

Ali K. Metin
08 Şubat 2017

“Kültür her şeydir”, “her şey kültüreldir” tarzı şatafatlı ama son derece klişe, sloganik ifadelere güvenerekten bir fayda elde edemeyiz. Bunun belki de meseleyi  gizemleştirmek ve tanınmaz hale getirmekten başka bir anlamı yok. Kültürü her şey sayarken onu aslında bir hiç’e çevirdiğimizi gözden kaçırmazsak daha doğru bir bakış açısı edinebiliriz. Nitekim bize afili sloganlar değil, sahici duyarlıklar ve fikir derinliği lazım. 

Shayegan Eleştirisi - 2

06 Şubat 2017

Avrupa'da her ilerleme Kilise ile çatışarak gerçekleşmedi. Mesela; Kopernikus'a asıl karşı çıkan, hatta onunla alay eden Kilise değil, Kilise'ye başkaldıran Luther olmuştur. Luther, İncil'in lafzı yorumuna ters düştüğü gerekçesiyle Copernicus teorisine, yani dünyanın evrenin merkezi olmadığı ve güneşin çevresinde döndüğü görüşüne şiddetle muhalefet etmiştir. Tamam; çoğu kimse Galile örneğini veriyor, ama yargının ondan delil getirmesini istediğini unutuyor. Ki modern bilimle çatışan, selefi anlayışa temel oluşturan «sola scriptura» ilkesi, Kilise'nin kendi bünyesinde kurduğu yüksek okullarda yetişen alimler, yani tenkit müessesesi sayesinde aşılabilmiştir. Medrese müfredatından; - matematik ve astronomi alanında gösterilen üstün başarılara rağmen - fizikle ilgili konular çıkarılırken, Kilise okullarında 'Doğa Felsefesi'ne duyulan ilgi hızla artıyordu. O nedenledir ki Newton başyapıtının ismini ''Doğa Felsefesinin Matematiksel İlkeleri'' olarak bilinçli seçmiştir.

Beş Gözün Beş Gözlü Canavarı (*)

05 Şubat 2017

Dr. Michal Kosinski henüz 34 yaşında bir yardımcı doçent. Ancak gencecik yaşına rağmen başardıkları ile ismi, şimdiden Steve Jobs, Bill Gates, Mark Zuckerberg gibi isimlerle beraber anılmaya başladı. İleride bu isimler dijital faşizmin sinsi mimarları veya Orwell’in haber verdiği anti ütopyanın korkunç mühendisleri olarak anılırlar mı bilemeyiz ama bugün için tüm dünyanın rol modelleri haline gelmiş vaziyetteler. Bu yazıda Kosinski'den hareketle hızla içine çekildiğimiz anti-ütopyanın ürkütücü gerçekliğinden bahsedeceğim.

İlahiyat, Estetik ve Değer

01 Şubat 2017

Bizim estetiğimizin de değerimizin de temelinde tevhid vardır… Tevhid, Allah’ı isim ve sıfatlarıyla idrak edip bir bilmektir. Bir varlık anlayışı… Mutlak var olan Allah’tır; kâinat, âlem o varlığı idrak edecek zenginliklerle doludur. Bunun için, bakmak, tefekkür etmek; varlığı temaşa ederek, onun üzerinde düşünmek ve bu düşünmeyle her şeyin sahibinin, her şeyin mâlikinin Hak olduğunu idrak etmek. İlahiyat eğitimi, bize bakmayı öğreten, düşünmeyi öğreten; kadim bilgelerin, âlimlerin de izini sürerek zamanın ruhuna uygun yeni sözleri söylemeyi sağlıyor. Şu halde şunu açıkça söyleyebiliriz: İlahiyat eğitimi bakış eğitimidir… Düşünce eğitimidir.

Shayegan Eleştirisi - 1

30 Ocak 2017

Tarihte hep böyle oldu işte. Birşey 'kontrol' dışına çıkmış ya da işler sapa sarmışsa, itirazlar da hızla kesilmiştir. Günümüzde değişen hiç birşey yok. İlk başta durum değiştirilemez gözükse de; haksızlık ve baskıların arttığı bir çağda birlik olmak ve irademize sahip çıkmak şart. Herşeyi olduğu gibi tereddütsüz kabul etmek insanlığa ne siyasi ne de sosyal açıdan bir hayır getirir.
Shayegan bir köşeye yazsın: Biz; ''Batsın Bu Dünya'' diye yas tutarken, ''Herşey karanlık, nerde insanlık'' demeyi unutmadık!

Duvarın arkasını hayalle tamamlamak

29 Ocak 2017

Dedelerimizin hayallerinde yaşayan “cennetin” artık var olmadığını kabul etmekte zorlanıyoruz. Bir tanecik kapı ve duvarı ne kadar süslersek süsleyelim yetmiyor. Bu evin yaşanabilir bir yer olabilmesi için, görünmeyen diğer duvarların ve çatısının imarına ihtiyaç var. Hamaset, hayaller, tatlı hatıralar başımızı sokacak bir yuva sağlamıyor. Çöken ahlak, dürüstlük, disiplin, çalışkanlık, hoşgörü duvarlarını yeniden yükseltmemiz lazım mesela. Hukuk ve adâlet çatısını örtmeden bir ev olmayacak bu virane. Bu binayı yeniden imar etmekten başka şansımız yok.

Çünkü burayı beğenmezsek dönüp gideceğimiz bir Almanya’mız yok bizim.

Oyum Neden Evet - 1

26 Ocak 2017

Referandum evresindeyiz. Bu evre ilkinden daha önemli. Önemli çünkü, bu evrede EVET’çiler ile HAYIR’cı cephelerden hangisi; daha sahici, ikna edici, rasyonel ve etkili argümanlarla kamuoyu karşısına çıkarsa, sonuç onun lehine çıkacaktır. Çünkü, belli ki kanaatler ortada. Belli bir safta yoğunlaşma yok. O halde, safların niceliğini belirleyecek olan yegane faktör argümanlar olacaktır. Ben bu yazımda kendi argümanlarımı sunmak istiyorum.

Okyanus Ötesindeki "Doğu"

25 Ocak 2017

Bizde Latin Amerika edebiyatında Doğu anlatı geleneğinden izler olduğu konuşulur durur. (Burada Doğu'dan kasıt -tanımlamayı sevmesek de- Orta-Doğu'dur. Türkçeye çevrilen bazı romanlarda "Türk" tipleriyle karşılaşmak da hoşumuza gitmiştir. Her ne kadar onların Arap olduğunu bilsek de.) İzler elbet var, ama bu ifade biraz hafif kalır;  mesele bu edebiyatın ne kadarının Doğulu olduğudur. Bu iddialı bir cümle oldu, farkındayım. Doğu kökenli (hani şu Osmanlı pasaportuna sahip olanlar) birçok yazarı vardır, Jamis ve Arrufat Murat bunlardan sadece ikisi, ondan değil, (edebiyatının) temelinde Doğu olduğundan böyle bir cümle kuruyorum. 
Latin Amerika edebiyatının temelindeki Doğu varlığı konusu geniş bir konudur.

Mahşerin İlk Atlısı

21 Ocak 2017

Pop sanatçısı Xavier Naidoo yeni şarkısı "Luzifer'in kapısını çal" ile Batı'nın ruh halini ele veriyor: Gnosis. Bu kavram ilahi gerçeğe yabancılaşmış bakış anlamına gelir. Karamsar, umutsuz ve anlaşılmaz bir dünyayı işaret eder. Artık iyi veya kötü diye ayırt edemeyeceğimiz 'şeytani' bir belirsizlik hakimdir yeryüzüne.

'Gnosis' Batı'da her zaman radikal bir eleştiri tarzı olmuştur. Örneğin, Adorno'nun bir 'modernite' eleştirisi olan ''Aydınlanmanın Diyalektiği' bu izleri taşır. Heidegger de sıkı bir Gnostik idi ve hayatı boyunca öyle kaldı. Gnostizm bir bakıma tarihsel bir gerçeğin dışa vurumudur ki 20. yüzyılın ilk yarısında Batı'nın akıl tutulması yaşaması tesadüf olamaz: 1929 Büyük İktisat Buhranı kırılgan demokrasileri silkeledi ve totaliter rejimlerin önünü açtı. Bugün de benzer duygular  'küreselleşmiş' ve yeryüzünü kaplamış gözüküyor. Doğu'da komplo teorileri, Batı'da korku dağları kol geziyor..

Trump'ın Konuşması Bir Kasırga Habercisi mi?

21 Ocak 2017

Konuşmasında en dikkat çekici vurgu açık düşman işaretlemesi ile ilgiliydi. Bu konuşmayla “açık düşman”, fundamentalist İslam'dan radikal İslamî terörizme çap atladı. Müslüman coğrafyalar için hava tahminlerinde daha sert bir fırtına yahut tayfun değil şimdiye kadar hiç görülmemiş bir kasırga alarmı mıdır bu? 11 Eylül, fundamentalist İslam ile savaşın başlaması demekti. W. Bush, ağzından kaçırıp bir Haçlı Seferi deyivermişti. El-Kaide, Taliban ve Boko-Haram ve DAEŞ gibi şeytanlar marifetiyle Afganistan, Irak, Somali ve Suriye coğrafyalarındaki operasyonları, 11 Eylül’den bağımsız görebilir miyiz? Öyle ise, tüm dünyada şimdi “radikal İslami terörizm”le Tanrı’nın halkı adına yürütülecek bir cihat için terörün işaret fişeği olacak büyüklükte bir terör operasyonu tahmininde bulunmak, “felaket baykuşluğu” mu olur?