SEYAHAT

Moğolistan Gezisi III

25 Şubat 2017

Taşların da bir ruhu var hâlbuki. Güneşle kavrulur ay ışığında hüzünlenir ve ziyaretçileri gördükçe nefes alırlar.  Ağaçlar ses verebilir, yaprak-çiçek açar. İnsanları kendine çeker. Buna karşılık iniltisini duyurması mümkün olmayan bedbaht taşlar. Tarih, din, put, remz, sembol, ölümsüzlük çağrıştıran taşlar. Hacerülesved gibi insanları gördükçe gözleri parlayan. Burada bozkırın ortasında sessizce ağlayan. İnsandan, devletlerden, imparatorluklardan uzun ömürlü. Bunun için insanoğlu taşı kendine rakip kılmıştır. Temsil vekâleti verse de. Adına anıtlar dikse de.

Moğolistan Gezisi II

15 Şubat 2017

Binalar, geniş bozkırın ortasında aykırı bir uzay istasyonu gibi. Eşyalara kontrol yok. Varsa da bizi valizlerimizin yanı başında istemediler. Minibüs üzerinde belki.  Biz sadece belgeler doldurup gümrük memurları önünde resmigeçit yaparak giriyoruz Moğolistan’a. Bu kapı her iki tarafta da mesai saatleri içinde çalışıyor. Akşam 18 den ertesi gün 08. e kadar geçiş yok yani. Gidecekler için uyarayım. Ona göre ayarlasınlar kendilerini.  Zaten gecelerin soğuğu kış mevsimi eksi 40’lara düşen zamanlarda sağ kalmak bile mesele. Değil ki bir ülkeden diğerine geçmek.

Moğolistan Gezisi I

06 Şubat 2017

Bir yıl doğuya bir yıl batıya gitme kararım vardı. Her sene yabancı bir ülke gezme programımda. Moğolistan gezisi o zaman Trabzon Noteri olan Halil İbrahim Güncan’ın haber verip davet etmesi ile mümkün oldu. Bakalım Doğunun da doğusunda, Ötüken’de, Yenisey Irmağında neler görüp hissedecektim. Aslında daha kestirme olmalıydı geziye ulaşmam. Memleketim Bor’da Altay köyü vardı. Bunlar Çin zulmünden kaçıp gelen Altay (Kazak) Türkleri. Bu köyden olup İstanbul’da avukatlık yapan Hamit Erbaş Bey düzenliyordu geziyi. Hemşeri olarak tanışmamıştık o güne kadar. Şimdi nerelerden dolanıp gelen bir vesileyle hem tanışacak, hem ortak bir geziye katılacaktık.

Aslında Kore de Bildiğiniz Gibi Değil!

12 Ocak 2017

Kore ve Koreliler hiç yabancımız değil, hiç yabancıları da değiliz. Kore şehitlerimiz var, gazilerimiz oldu. Bir yakınlık bir aşinalık var aramızda. Biraz dedikodu yapalım isterseniz. Bu defa Ceren ve eşi Jeong DongPil'le konuşacağız. Ceren Biyolog ve öğretmenlik yapıyor, eşi Koreli, Elektrik ve Kimya mühendisi. Bir onlardan, bir bizden. Hem dışarıdan bakacağız, hem içerden. Küçük bir not düşelim; Ceren Amcamın torunu. Kaptırmış gönlünü bir Koreliye. Gönül bu, Türk'e de konar, Koreli'ye de. 

Japonya Bildiğiniz Gibi Değil

25 Aralık 2016

Yirmi küsur yıldır Japonyada yaşayan Suat Boynukara ve amcası Mahmut Boynukara ile Japonya deneyimleri, gözlemleri ve tanıklıklarını konuştuk. Hepsi birinci el, hepsi taze. Keyifli bir konuşma oldu. 
"Burada kimse kimsenin kimliğine, inancına, aile yapısına bakmaz. İşinin iyi yapıp yapmadığına bakar. Bizde çalışan doktor da var, hiç eğitimi olmayan insanlar da. Bu her kurum için geçerli. Kimse diplomanıza, kariyerinize bakmaz. Talip olduğunuz işi iyi yaşıyorsanız, yeteneğiniz ve donanımız varsa kimse ötesini sorgulamaz."

İsviçre Seyahati - V

25 Aralık 2016

Goethe, Niçe, Heinrich Heine Alpleri anlatmıştı. En güçlü anlatım bile şu an benim gördüklerimi tanımlayıp yazıya dökemez. Yazının çağrışımları şu an güzel manzaralar halinde önümde akıp duruyor. Güneş bir sağ pencereden, bir sol pencereden, gözlerimizi kamaştırıyor. Bu gidişle bilincim de kamaşacak.

İsviçre Seyahati - III

06 Aralık 2016

Bugün pazartesi Altan işe gidecek. Güvense iş gezisine.  Bu yolculuğa beni de al demiştim Güvene, sağolsun kabul etti. Wintertur İstasyonunda buluşacağız kısmetse.

Sabah uyanınca Altan işe giderken beni Stettbach İstasyonuna bıraktı. İşte ilk defa yalnızım ve iki kelimelik dilimle bakalım neler başarabileceğim?

İsviçre Seyahati - II

28 Kasım 2016

 

Şimdi güzel mekânların güzelliğini idrak etmek lazım. Yağmur ve soğuk fırsat verirse.  Hem Borges ne diyordu Atlas’ında “Bedenim istediği kadar Luzern'de, Colarado'da ya da Kahire'de olsun, sabahleyin uyanıp bir kez daha Borges olma alışkanlığını takındığımda, hiç şaşmaz, Buenos Aires'te geçen bir düşten çıkmışımdır.” Ben de Türkiye’den çıkmış biri olarak meraklı gözlerle, gölü, kordon boyunu tahta köprüsünü ve cephesi resimlerle süslenmiş binaları görebiliyorum. Bir düş gibi. Türkiye’nin kaotik kasabalarından sonra buradaki düzen başlı başına bir huzur kaynağı. Mutluluk katsayısı yüksek olmalı burada yaşayanların.