Türkiye’de Irak Türkmenlerinin durumunu takip edenler hangi aşamalardan geçtiklerini bilir. Genelde Türkiye güçlü olduğu zaman ve Irak Hükümeti ile Türkmenleri konuşabilir durumda olduğunda iyi, Türkiye zayıfladığında ya da bir badire atlattığında mutlaka dışlanırlar ve mağdur edilirler. Maliki Hükümetinde 3 bakanlık elde edebilen Türkmenler, 2011 yılından sonra Türkiye ile ilişkiler bozulunca Türkiye’nin Türkmenlere olan ilgisinin azalmasına ve Türkmenlerin giderek dışlanmalarına sebep olmuştur.
Türkiye’de Davutoğlu Kabinesi ile Irak’ta İbadi Kabinesi hemen hemen aynı tarihlerde kuruldu. Bunu üzerine karşılıklı ziyaretler neticesinde ilişkiler biraz düzelmişti. Türkmenlerin bakanlıklardan istihkakı bire düşürülmüş ve sadece İnsan Hakları Bakanlığı’nı alabilmişlerdi. Kısa bir süre sonra kemer sıkma bahanesiyle bu bakanlık lağvedildi ve Türkmenler bakanlıksız kaldı.
İbadi Hükümeti bu süre içerisinde başarısız oldu. Bir teknokrat hükümeti kurmaya çalıştı, beceremedi. Olaylar çıktı ve halk meclisi bile bastı. Arkasından yeni hükümeti kurmak için mevcut bakanların çoğu istifa etti ve İbadi taraflarla yeniden görüşmelere başladı. Kulislerde bir Türkmen öğretim üyesinin Ticaret Bakanlığına getirilmesi konusunda bir açıklama geldi. Türkmen milletvekilleri bu konuda ciddi gayretler sarf ettiler. Gelen bilgilere göre hem İbadi hem de (Türkiye’ye nispeten yakın duran) Meclis Başkanı Selim Cuburi bu konuda söz vermişlerdi.
Bugün (15 Ağustos) kabine açıklandı. Sadece beş bakanın adı açıklanırken Ticaret Bakanlığı için başka bir isim önerildi; ancak parlamentonun 236 üyesinden sadece 90’ı evet oyu verildi. Yani Türkmenlere bakanlık verilmedi. Bunun üzerine Türkmen vekiller kürsüye yürüyerek toplu yemin törenini aksatmaya çalıştılar ama netice alamadılar.
Türk basının gündemi bu kadar yoğunken, bu habere yere verilmemesi normal karşılanabilir. Ama bir önceki ¨Yangından Mal Kaçıranlar¨ isimli yazımızda da ifade ettiğimiz gibi Irak’ta büyük oyunlar oynanıyor. Bu oyunlar sonucunda Türkiye ve Türkmenler zarar edeceklerdir. Nitekim önümüzde üç önemli gelişmeden Türkmenler ve Türkiye zararlı çıkacaktır.
- Musul’u IŞİD’tan kurtarma operasyonunda Türkiye ve Türkmenler tamamen devre dışı kalabilirler. Böylece muhtemelen ABD, Peşmerge ve Irak Ordusu Telafer de IŞİD’tan kurtarıldıktan sonra PKK ve PYD’ye verilme ihtimali söz konusudur.
- Kerkük’te ihtilaflı olmasından dolayı İl Meclis üyeleri seçimi sürekli ertelenmiştir. Yine PKK ile işbirliği içerisinde olan KYB (Kürdistan Yurtseverler Birliği) Kerkük’te de mahalli seçimlerin yapılmasını şiddetle talep etmektedir. Böylece bu İl Meclisi’ndeki Sünni Arap ve Türkmen üye sayısı ciddi bir düşüş yaşayacaktır. Çünkü Kürt bölgesinden sürekli kaydırılan nüfus adeta şehri istila etmiş durumdadır.
- Türkmen Tuzhurmatu şehri birkaç yıldan beridir KYB Peşmergeleri ile Türkmen halk Ordusu arasında hakimiyet sağlama çekişmesine şahit olmaktadır. İşin Türkiye’yi ilgilendiren tarafı şudur: PKK açık bir şekilde ve yüzlerce kilometre Türk sınırından uzakta olduğu halde bu şehre gelip Türkmenleri taciz etmeleri, Türkmenleri zayıflatmak ve kendilerine Irak içlerinde yeni bir üs oluşturmaktır.
İşte Türkmenlerin siyasi süreçten dışlanmalarının ana sebebi bu üç konu gündeme geldiğinde Türkmenlerin yetki sahibi olmalarını engellemektir. Türkiye içeride Paralel Yapı ile uğraşırken, dışarıda lehimize iyi gelişmeler olmamaktadır. Aslında Paralel Yapı ile mücadele ederken Hariciyemizin de bu konuyu sadece izlemekle kalmamalı Dışişleri Bakanına, Başbakana ve özellikle de Cumhurbaşkanına bu tehlikeyi arz etmeleri gerekmektedir. Bu üç tehlike gerçekleştiği takdirde Türkiye’nin Irak Türkmenleriyle ve Sünni Arap bölgesiyle karasal bağlantısı tamamen yok olacak ve her zaman ümidini anavatanı olan Türkiye’ye bağlayan Türkmenleri iyice kaderlerine terk etmiş olacaktır.
Bilenler bilmeyenlere duyursun...