Kapitalizmle İlgili Kafası Karışıklar İçin Bir Kılavuz: 21. Yüzyılda Kapitalizm

01 Temmuz 2024
Image

Kapitalizm, hiç kuşkusuz, çoğumuzun günlük hayatında en sık atıfta bulunduğu, konuşup tartıştığı ya da tartışılmasına şahit olduğu kavramlardan biridir. Sağcı olsun solcu olsun, ülkücü olsun sosyalist-komünist ya da Marksist olsun, İslamcı veya Kemalist olsun hemen herkesin kapitalizmle bir alıp-veremediği vardır. Teorik-entellektüel tartışmalarda olsun, günlük sosyal etkileşimlerimiz sırasında olsun kapitalizm, kapitalist sistem, kapitalizmin faydaları ya da zararlarını konuşmakla, sağından solundan bir şekilde kapitalizmi çekiştirmekle meşgulüz. Böyle olmasında da şaşılacak bir şey yoktur; zira özellikle SSCB’nin dağılması ve sosyalist sistemin çökmesinden sonra fiilen kapitalizm tüm dünyada iktisadi faaliyetleri organize etmenin neredeyse alternatifi olmayan yegâne iktisadi modeli haline gelmiş durumdadır.

Kolayca tahmin edilebileceği gibi, kapitalizmin dostları kadar düşmanları, taraftarları kadar karşıtları da vardır; hatta eleştirmenleri taraftarlarından çok daha fazladır! Sadece SSCB’nin dağılması ve sosyalist sistemin çökmesiyle moralleri bozulan, Marx’ın kehanetlerinin gerçekleşmediğini görmekten üzgün, her ekonomik krizde heyecanlanıp “işte bu sefer kapitalizmin sonu geldi!” diye ayağa fırlayan, ama şimdiye kadar bu hevesleri hep kursağında kalmış mahcup komünistler ve Marksistler değil, sağcı muhafazakâr kesim dâhil olmak üzere yelpazenin her kanadından insanın da eleştiri oklarının hedefinde kapitalizm yer almaktadır.

Bitti mi, bitmedi, dahası var: Bu ülke, yani Türkiye, (bu satırların yazarının kişisel gözlemleriyle yıllar önce fark ettiği üzere) dünyada anti-kapitalist, anti serbest piyasacı duyguların en kabarık, serbest piyasa karşıtlığının ve devletçiliğin en fazla prim yaptığı ülkelerden biridir. Nitekim, yakın geçmişte dünya çapında yapılmış bir alan araştırmasının da aynen teyit ettiği üzere, bu ülkenin sağcısı da solcusu da, İslamcısı da Kemalisti de, genci de yaşlısı da, kadını da erkeği de, zengini de fakiri de ağırlıklı olarak anti-piyasacıdır, devletçidir, merkeziyetçidir, anti-kapitalisttir. 

Dünya üzerinde her kıtadan otuzdan fazla ülkede halkların gözündeki kapitalizm algısının yanı sıra, (eşitsizlik, yoksulluk, çevre tahribatı, savaşlar, vb.) çeşitli konularda kapitalizm hakkında ileri sürülen iddiaların ne ölçüde doğru olduğu, bunların tarihsel gerçekler ve verilerle uyuşup uyuşmadığı konusunu tartışan kayda değer bir çalışma olan Anti-Kapitalist Safsatalar[1] bu gerçeği çarpıcı biçimde teyit etmektedir. Dünyada neredeyse bütün toplum kesimlerinin bu kadar kapitalizm aleyhtarı olduğu başka bir ülkenin olmaması ilginç, manidar, düşündürücüdür. Daha da manidar olanı, bir yandan her birkaç cümlesinde bir kapitalizmi yerden yere vururken aynı zamanda senden benden markalı giyinip pahalı ürünler tüketen, girişimci kapitalizmin üretip piyasaya sürdüğü teknolojik aletlerin son modellerini elinden düşürmeyen, şairin deyişiyle “bu ne yaman çelişki anne” dedirten tiplerden bu ülkede de mebzul miktarda mevcut olmasıdır...

21. Yüzyılda Kapitalizm[2], kapitalizmin deyim yerindeyse “nalına da mıhına da” vuran, yerine göre kapitalizmi yerden yere vururken yerine göre göklere çıkaran, kapitalizm konusunda kafası karışıklar için kılavuz niteliğinde bir kitaptır. Güney Kore doğumlu, ABD’nin prestijli üniversitelerinden UCLA’da finans doktorası yapmış, halen Asya Kalkınma Bankası’nda aktif görevde kalemi kıvrak bir meslektaş olan Donghyun Park, kapitalizmin üç türüne dikkatimizi çekmekte, bunlardan ikisini eleştirirken birini övmektedir: ahbap-çavuş kapitalizmi, finans kapitalizmi, girişimci kapitalizm.

Ahbap-çavuş kapitalizmi başarısını siyasilerle, hükümetle ve devletle kurduğu yakın ilişkilere ve devletin kendilerine sağladığı torpil ve kıyaklara borçlu olan işadamlarının güdümünde olan kapitalizmdir. Bu ülkede öteden beri baskın kapitalizm türü bu olmuş; her iktidar kendi milyonerini yaratmak istemiş; kamusal kaynaklarla ve rant aktarım mekanizmaları üzerinden yandaşlar zengin edilmiştir. Belki de bu ülkede kapitalizm karşıtlığının bu kadar baskın olmasının belirleyici sebebi budur: ne yazık ki bu ülke insanı, aşağıda değineceğimiz, asıl takdire değer kapitalizm türü olan girişimci kapitalizmle hemen hiç muhatap olmamıştır.

Finans kapitalizmi, finans sektörünün varoluş amacına uygun biçimde, elindeki kaynakları yatırımları finanse etmek üzere reel sektöre aktarmak yerine, finansal mühendislik ürünü türev araçlara aktaran, adeta “finans aşkına finans” yapan, topluma ya da reel ekonomiye değil kendine hizmet eden, (yüksek kârlar şeklinde) nimeti kendisi yerken (ekonomik kriz şeklinde) külfeti topluma yükleyen ensesi kalın finans kodamanlarının başrolü oynadığı kapitalizmdir.

Ahbap-çavuş kapitalizmi de, finans kapitalizmi de bireysel olarak kârlı ama toplumsal olarak zararlı, reel ekonomiye ve topluma hizmet etmeyen, kötü kapitalizm türleridir.

Kapitalizmin üçüncü ve takdire değer türü olan “girişimci kapitalizm” ise risk alan, yenilikçi, değer yaratan, insanların hayatını kolaylaştıran ürünler üretip teknolojik aletler icat eden, istihdam yaratıp refahı artıran, yararlı kapitalizmdir. Modern iktisadın kurucu babası Adam Smith’in öngördüğü, kişisel çıkar peşinde koşmanın esasen topluma da hizmet etmeyi sağladığı, orijinal, refah yaratan, sosyal açıdan faydalı kapitalizm vizyonu işte budur. O halde toplumsal refah artışı, istihdam ve zenginlik yaratılması, küresel sorunlarımızın çözümü için yapılması gereken, ahbap-çavuş kapitalizmi ile finans kapitalizmine dur demek, devletin ekonomideki rolünü gözden geçirmek, girişimcilerin önünü tıkayan değil, önünü açan bir işlev görecek şekilde ehil ve tarafsız bir hakem rolünü öne çıkarıp, girişimci kapitalizmi teşvik etmektir.

Argümanları, gözlemleri ve tespitlerine büyük ölçüde katıldığım yazarın katılmadığım bir görüşü, kitabın bir yerinde, muhtemelen kendi anti-kapitalist geçmişinden getirdiği tortuların etkisiyle, “fairness” kavramına yüklediği “eşitlikçi” anlamı üzerinden kapitalizmin adil bir sistem olmadığı yönündeki iddiasıdır. Maalesef bu mesele entellektüel mahfillerde sık sık karşımıza çıkan bir yanılgı ve kafa karışıklığı olup, mutlaka üzerine gidilmelidir.

Altını önemle çizmek gerekir ki, “eşitlik” (equality) ile “adalet” ya da “hakkaniyet” (justice, fairness) aynı şey değildir. Eşitlik bir şeyin herkeste aynı miktarda olması iken, adalet ya da hakkaniyet herkesin hak ettiğini alması, eşyanın yerli yerine konması, bir şey nerede bulunması gerekiyorsa oraya konulması, bir hakkın sahibine verilmesi demektir. Bu bağlamda eşitliğin dört türünden söz edilebilir: fırsat eşitliği (kamusal imkânlardan herkesin eşit şekilde yararlanabilmesi), kanun önünde eşitlik (yasaların/yargının kimseye torpil geçmemesi), Tanrı önünde eşitlik (bütün insanların eşit yaratılmışlığı, Tanrıdan torpilli bir kavim ya da milletin olmaması), sonuç eşitliği (sonuç itibariyle herkesin aynı konumda, herkeste aynı miktar şeyin olması).

Bunlardan ilk üçü adaletin gereği iken, dördüncüsü yani sonuç eşitliği (örneğin gelir eşitliği, herkesin bir yarışı birinci bitirmesi, bütün öğrencilerin bir sınavdan aynı notu alması vb.) adil değildir, eşyanın tabiatına ve doğal düzene aykırıdır. Çünkü insanların hem doğuştan getirdiği, hem de sonradan kazandığı bilgi ve beceriler sonucu yetenekleri, eğilimleri, çalışma şevkleri ile tüketim ve tasarruf alışkanlıkları, verimlilikleri, yaşam tarzları farklıdır. Sonuçta insanlar kendi haline bırakıldığında, özgür olduğunda sonuçlar farklı olacaktır. Nitekim herkes aynı çizgiden ve aynı anda başlasa bile herkes bir yarışı aynı anda bitiremez; aynı sınava giren ve aynı sorulara muhatap olan her öğrenci sınavdan aynı notu alamaz. 

Image

Konumuzla daha doğrudan ilgisi olan bir sonuç eşitliği olarak gelir eşitliği de eşyanın doğasına aykırıdır: toplam üretime (milli gelire) herkes aynı oranda katkıda bulunamaz, dolayısıyla milli gelir üzerinde eşit oranda pay sahibi olamaz. Bu bağlamda iktisadın evrensel yasalarından biri “eşit insanlar özgür değil, özgür insanlarsa eşit değildir” der.[3] Bu gerçeğin göz ardı edilmesi gelir eşitliğinin adaletin gereği olduğu yanılgısına yol açar ve insanları yeteneklerine, çalışkanlıklarına, girişimci becerileri ve yaratıcılıklarına göre ödüllendiren, dolayısıyla eşitliksiz bir gelir dağılımı sonucu doğuran serbest piyasa kapitalizminin adaletsiz, hakkaniyetsiz, gayri-adil olarak suçlanmasına sebep olur. Nitekim kendisi de bir yerde bu yanılgıya düşen yazar, başka bir yerde yanlışının kısmen farkına varmakta ve durumu toparlamaya çalışmaktadır. Tekrar söyleyelim, “sonuç eşitliği” adil değildir, eşyanın tabiatına uygun değildir, gelir dağılımında mutlak eşitlik aramak hem gerçekçi değil, hem âdil değildir.

Sonradan kısmen düzeltilen eşitlik-hakkaniyet konusundaki dil sürçmesini bir kenara bırakırsak, 21. Yüzyılda Kapitalizm adlı eserin kapitalizmin türleri, alternatifleri, zenginlik yaratılmasında girişimciliğin önemi, serbest piyasanın ülkelerin ekonomik durumunu iyileştirme gücü, sıradan insanlar için karın doyurma ve iki yakasını bir araya getirmenin önceliği, dönüştürücü liderliğin ülkelerin kaderini değiştirmedeki rolü vb. gibi konularda son derece isabetli, yararlı, üzerinde düşünmeye değer gözlemler ve tespitleri vardır. Bu çerçevede 21. Yüzyılda Kapitalizm kitabı kapitalizmin ne olup ne olmadığı, alternatiflerinin tercihe değer olup olmadığı ve yoksulluktan kurtulmanın, zenginlik yaratmanın yolunun ne olduğu konusunda kafası karışıklara yardımcı olabilecek bir kılavuz niteliğindedir. Açık, anlaşılır ve sade bir dille kaleme alındığı için sadece meslekten iktisatçıların değil, herkesin kolayca anlayabileceği bu önemli eser başta akademisyenler, yüksek lisans ve doktora öğrencileri olmak üzere, şu tür sorular üzerine kafa yoran herkese yararlı olabilir:

  • Tarihin kaydettiği insan ürünü en büyük felaket nedir?

  • Kapitalizmin kalbindeki kanser nedir?

  • Vergi mükelleflerinin parasının en iyi kullanımı nasıl olur?

  • Yoksullara yardımın en iyi yolu nedir?

  • Avrupa sosyalizmi bir mit midir, gerçek mi?

  • Lebron James, Messi ve süperstarların astronomik kazançları adaletsizlik midir?

  • Yaratıcı yıkım nedir, kapitalizm özü olarak rekabetle ne ilgisi vardır?

  • Kapitalist açgözlülüğün polisi devlet olabilir mi?

  • Yolsuzluğa batmış polis olarak devletin gökten inen Japonlar ve İsviçre banka hesaplarıyla ne ilgisi vardır?

  • Demokratik kapitalizm mi, elit kapitalizmi mi? Liyakat kapitalizmi mi, ırsi kapitalizm mi?

  • Başarısız devletler, soykırımcı hükümetler, Boko Haram ve Beşar Esad,

  • Bedava sağlık hizmetleri efsanesi,

  • Zehirli devlet okulları, toksik öğretmen sendikaları ve eşitsizlik üzerindeki zararlı etkileri,

  • Sanayileşme politikası miti, Sahra Çölü’nü geçen ekonomik mülteciler,

  • Dış yardımın laneti,

  • Aylan Kurdi’nin trajedisi ve gelişmekte olan ülkelerde iyi yönetimin anlamı,

  • Batılı idealler karşısında Üçüncü Dünya’nın gerçekleri,

  • Hugo Chavez, Fidel Castro ve Latin Amerikalı Muz Cumhuriyetleri,

  • Mao’yu aşan piyasalar,

  • Singapur devlet kapitalizmi, G. Kore ve Singapur’dan alınacak dersler,

  • İşadamlarının sırtındaki asalak olarak devlet bürokratları, devletin sırtındaki asalak olarak işadamları,

  • 2008-2009 küresel finansal krizi,

  • Bedava kurtarma paketleri, batamayacak kadar büyük şirketler ve kundakçı bankacılar,

  • Bireysel nimet, toplumsal külfet: Wall Street’in bariz açgözlülüğü ve kibirliliği,

  • Elon Musk, Boyan Slat ve Yeşil Büyüme.


[1] R. Zitelmann, Çev. M. Acar, Serbest Kitaplar, 2023; https://www.kitapyurdu.com/kitap/antikapitalist-safsatalar-kapitalizm-hakkinda-dogru-bilinen-yanlislar/641292.html

[2] Donghyun Park, 21. Yüzyılda Kapitalizm, Çev. M. Acar,, https://www.kitapyurdu.com/kitap/yirmi-birinci-yuzyilda-kapitalizm-kuresel-kapitalizm-neden-tekliyor-nasil-tamir-edilebilir/685794.html

[3] Daha geniş bilgi için bkz. İktisadın Evrensel Yasaları, M. Acar, Literatürk-Academia, 2018. https://www.kitapyurdu.com/kitap/iktisadin-evrensel-yasalari-ve-kadim-sorunlari/469526.html

ismail yurdakök

Sayın Mustafa Acar'ın iki isabetli, vurgusu: "kapitalizmi yerden yere vururken, aynı zamanda senden benden markalı giyinip pahalı ürünler tüketen, girişimci kapitalizmin üretip piyasaya sürdüğü teknolojik aletlerin son modellerini elinden düşürmeyen bir yığın insanın bu ülkemizde de var olması" ve "kapitalizmin üç türü: Ahbap-çavuş kapitalizmi de, finans kapitalizmi de bireysel olarak kârlı ama toplumsal olarak zararlı, reel ekonomiye ve topluma hizmet etmeyen, kötü kapitalizm türleridir. Kapitalizm üçüncü ve takdire değer türü olan “girişimci kapitalizm” ise risk alan, yenilikçi, değer yaratan, insanların hayatını kolaylaştıran ürünler üretip teknolojik aletler icat eden, istihdam yaratıp refahı artıran, yararlı kapitalizmdir."

Sa, 07/02/2024 - 12:27 Kalıcı bağlantı

Yeni yorum ekle

Plain text

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Web sayfası adresleri ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantılara dönüşür.
  • Satır ve paragraflar otomatik olarak bölünür.

İstatistikler

Bugün Toplam Toplam
1 kez görüntülendi. 198 kez görüntülendi. 1 yorum yapıldı.