Monte Kristo Kontu Don Kişot’a Karşı, Ya Behlûl?

10 Ağustos 2022

 

Bugünün dünyasını inşa etmek için yollara düştüğünde, kimse Don Kişot’a inanmadı. Paslanmış zırhı ve kılıcını kuşanıp, kafasında eski bir tencere ile kendisini Lord ilan ettirerek dünyaya adalet ve huzur dağıtmaya başladı. Kendine o kadar inanıp güvenmişti ki bir süre sonra birçok Müridi onunla birlikte yel değirmenlerine savaş açtı. Her türlü kınama, cezalandırma ve lanet okumalara rağmen bir delinin dünyaya hâkim olma hikâyesini yazdı.

Vakit gelip dünyanın hemen her tarafında yel değirmenlerine savaş açan insanlar peydahlandığında, Müritler bu kadar büyük bir topluluğu nasıl yönetecekleri hususunda karmaşık duygulara girdi. Don Kişot’un ruhu herkese ilham vermeye devam etse de dünyanın bütün teknolojik ve maddi imkânları bu Müritler için kullanılsa da bu kadar büyük bir kitlenin idare edilebilmesi güçlü bir irade ve yetenek gerektiriyordu.  

Aynı amaç doğrultusunda yürüyen insanların bir gün, neden yel değirmenlerine saldırıyoruz? sorusunu sormaları bu sistemin en büyük korkusuydu. Bu kadar büyüyebilmek ve küresel bir güç haline gelmek ne kadar zor ise, böylesine çılgın bir kitleyi kontrol edebilmek de bir o kadar imkânsızdı. Zira zihinlerdeki en küçük sorgulama, bu kitlesel camianın senkronize bir şekilde yön değiştirebilme yeteneğini ortaya çıkarabilirdi.

Sistemin tutkular üzerine inşa edilmesi onun en zayıf tarafıydı. Zira sahip olunan maddi ve teknolojik imkânlardan, insanların zihinlerinin yönetilmesine kadar her şey bir yanılsama üzerine inşa edilmişti. Tarifi mümkün olmayan meşakkatli bir süreçte kurulan bu düzenin bekası, Don Kişot’un Müritleri arasında görüş ayrılıkları ortaya çıkardı.

Sistemin ayakları yere basan bir yapıya kavuşması için mücadele veren Monte Kristo Kontu, çektiği büyük acılar sonrasında kendisine miras kalan altınlarıyla oyuna güçlü bir muhalif olarak girdi. Don Kişot’un mirasına sahip çıkabilme adına Kont, yeni bir düzenlemenin yapılması gerektiğine inanmıştı. Sahip olduğu altınlar Kontun yeni bir oyun kurgulayabilmesinin teminatıydı.  Kont sanal bir sistem kurmaktansa gerçek değerlere dayalı bir ekonomik ve siyasal yapı kurmanın gerekliliğine inanıyordu. Bu amaçla gözlerden pek de uzak olmayan bir adada sakladığı altınları kullanmak suretiyle oyuna müdahil olmaya başladı.

Adasında sakladığı altınlar, dünyanın ekonomik sistemini değiştirebilecek boyutta olmasına rağmen Kont, sabırlı bir şekilde yürümesi gerektiğinin farkındaydı. Zira düne kadar birlikte hareket ettiği dostlarına karşı başlatacağı amansız mücadele, onca servete rağmen başarısız olabilirdi.

Ustaca planladığı oyunları sabırla hayata geçiren Kont ve Müntesipleri, bir süre sonra kendilerine engel olabilecek rakipleri yavaş yavaş ortadan kaldırmak suretiyle alternatif bir güç olabilmeyi başardı. Her iki güç aslında aynı hedefi gerçekleştirmeyi arzularken, biri diğerinin bu kutsal amaca ulaşma hususundaki yetersizlikleri ve çelişkilerini gördüğünü düşünerek, alternatif bir yol izlemeyi tercih etti. Zira yüzlerce yıllık bir idealin basit hatalar yüzünden yerle yeksan olmasına göz yumulamazdı.

Müntesipler bir hayal ile başlayan sürecin hayal ile devam edemeyeceğinin farkındaydı. Onların tek amacı yanılsamanın gerçeğe dönüşmesini sağlamaktı. En azından kurgulanan oyunda belirli saç ayaklarının kolayca yıkılmayacak unsurlarla inşa edilmesi sistemin bekasını sağlayabilirdi.

Bu amaçla Kont ve Müntesipleri, Don Kişot’un Müritlerine inat, adada sakladığı altınlarla desteklediği bir ekonomik sistem kurmayı amaçladılar. Aksi takdirde gerçek sistemde ortaya çıkacak bir aksaklığın sanal değerlerle kurtarılamayacağının farkındaydılar.

1976 yılında Mark Rubinstein ve Hayne Leland tarafından geliştirilen bilgisayar programı ne yazık ki 19 Ekim 1987 yılında ABD’deki borsa krizine engel olamadı. Devre kesici yöntemlerin henüz devrede olmadığı dönemde dünya borsaları felaket boyutunda bir krizle karşı karşıya kaldılar. Kara Pazartesi Büyük Buhran’dan daha yıkıcı sonuçlara neden olmasına rağmen FED’in kararlı müdahaleleri ile iki yıl gibi kısa bir sürede kontrol altına alınabildi. 2000’li yıllarda emtia ve tarım ürünlerindeki fiyat artışı 2008’de yeni bir finansal krizin kapısını araladı. Covid 19 pandemisi nedeniyle Mart 2020’de yaşanan daha küçük ölçekli borsa krizi Filipinler’de okulları ve resmi kurumları tatil ettirecek kadar ciddiye alındı. Sermaye ve finans piyasalarında yaşanan her kriz, Müntesiplerin gerçek ekonomi ve bölgesel değerler üzerindeki hassasiyetinin bir yansıması olarak görülmeli. Dün borsalarda yaşanan savaş, bugün borç krizi içindeki ülkelerin iflası, faiz, enflasyon ve durgunluk ile gündeme geliyor. Merkez Bankaları gladyatörler gibi arenada savaşıyorlar.

Düne kadar müritleri dengelemek için gayret sarf eden Müntesipler, bugün egemen güç olma yarışında hatırı sayılır bir büyüklüğe ulaştı. İçinde bulunduğumuz uluslararası politik sorunların bu mücadelenin bir tezahürü olduğunu rahatça söyleyebiliriz. Müntesipler an itibariyle, Müritleri savunmaya ya da savunma kıvamındaki saldırılara mahkûm etmekle meşgul. Bugün böylesi bir anlaşmazlık sadece iki grup arasındaki uzlaşmazlığın temelini oluşturmuyor, aynı zamanda üçüncü ülkelerinin kendi çıkar mücadelesini vermesine veya bu mücadele içinde yok olmasına katkı sağlıyor.

Kontun itiraz ettiği diğer nokta da kurgulanan küresel yapıların sürdürülebilirliğinin zorluğuydu. Zira küresel veya evrensel diye tabir edilen yapının sürekliliği artık tasavvur edilemez bir güç ve enerjiye ihtiyaç duyuyordu. Bu güçte ortaya çıkabilecek en küçük bir aksaklık bütün yapının hatırı sayılır bir şekilde çökmesine neden olabilirdi. Kont sistemin güvenliği için bölgesel alt sigortalar oluşturmak istiyordu. Zira hali hazırda sistemin temelini oluşturan sanal yapıyı tehditlerden koruyabilecek büyülü ve gizemli güçlere ulaşılamamıştı.

Müntesipler ile Müritler arasındaki bu çok basit farklar uygulamada çok büyük çatışmaları ortaya çıkardı. Bütün uluslararası sistemi etkileyen bu durum, Batı zihniyeti açısından dünyanın geleceğinin nasıl tasavvur edileceğine dair bir çelişkiyi de ortaya çıkardı. Birinci ligde oynayacak oyuncuları belirlemek için uluslararası alanda yaşanan çetrefilli bunalımlar netleştikten sonra, alt küme takımları da kendiliğinden ortaya çıkacak.  İçinde bulunduğumuz sürecin belirsizliği ve çelişkileri bu tasarımın sonuçlanmamış olmasından kaynaklanıyor. Bu da Müntesiplerin Müritleri ziyadesiyle zorladığı anlamına geliyor. Ya da tam tersi.

Egemen sistemin kendi içindeki mücadelesi, alt yapıdaki ülkelerin de belirsizlikler yaşamasına neden olmakta. Bu belirsizlik sadece Sri Lanka ve Pakistan gibi ülkelerde iktidar değişikliklerine değil aynı zamanda İngiltere ve İtalya’da başbakan değişikliği, bazılarında ise bu dönüşümlere ilişkin alametleri gündeme getiriyor. Bu çatışmanın bir galibi olur mu? Zaman gösterecek. Lakin bilinen bir şey var ki o da bu savaşın galibinin yaşanacak tufanın niteliğini belirleyecek olmasıdır. Diğer taraftan, dünyada yaşanan belirsizliklerin bir nebze olsun stabil hale gelmesi için, bu mücadelenin her türlü belirsizliklerine rağmen, sürdürülebilirliğe kavuşturulması hususu gündeme gelebilir mi? Hep birlikte göreceğiz.

Kont ve Müntesipleri sanki insanların yaradılışı itibariyle beklenmedik bir anda ruhlarına dokunulabileceğinin farkındaymış gibi ihtiyatla hareket ediyorlar. İnsanları pervasızca köleleştiren zorba bir efendi edasıyla hareket etmenin tehlikesinin farkındalar. Bu kadar kolay yönetilebilen insanların aynı kolaylıkla elden çıkabileceği gerçeği karabasan gibi rüyalarına giriyor. Belki de bir tufan beklentisini ortadan kaldırabilecek bir sahtekârlık ve ikiyüzlülük peşindeler.  Lakin Müritler tufanı cesaretlendirecek kadar umursamazca hareket etmekten imtina etmiyor. Sanki onunla mücadele edecek veya en alasından hesap verecek güçleri varmış gibi.

Kont ve Don Kişot’un zihniyeti yeni bir dünya tasarımı peşinde koşuyor. Bu mücadele her türlü ekonomik, siyasi ve askeri örgütlenmeleri, dinleri ve ideolojileri yeniden şekillendiriyor. En az bir nükleer tehdit kadar yıkıcı sonuçları olabilecek bu savaşın bir kazananından ziyade taraflara intisap edecek veya etmek zorunda kalacak ülkelerin tavırları izlenmeli. Ülkelerin savaşı olmanın ötesine çıkan bu zihniyet mücadelesi, devletleri her geçen gün içinden çıkılmaz bunalımlara sokuyor. Bu da güçlü devlet ve lider algısını ortadan kaldırarak daha kimliksiz fakat yönetilebilir yapıların oluşmasına neden olmakta.

Ya melül melül bakan kul Behlûl? O bir köşede oturmuş umursamazca ve anlamsızca olanları seyrediyor. Yüzlerce yıldır plan yapanların planlarını bilmiş olmak, onda hiçbir şekilde plan yapma arzusu uyandırmıyor nedense. Sanırım Behlûl en büyük plan yapıcıya kendini teslim etmiş olmanın rahatlığı içinde. Ama bu yine de onun hiçbir şey yapmadan bir köşede olanları seyretmesi anlamına gelmiyor. Elbette ki yapması gerekeni yapıyor. En azından, kendisine nasıl olunması gerektiği hususunda tevdi edilen emirlere itaat ediyor. Hepsi bu. Yani kendisi gibi olmak dışında bir planla uğraşmak zorunda olmadığının farkında. Ondan bir başarı hikâyesi bekleyen de yok.

Nihayetinde bu dünya kime kalır dersiniz? Tutkularının esiri olmuş Müritlere mi? Sözde aklıselim Müntesiplere mi? Yoksa kul Behlûl’e mi?

Bu dünya kul Behlûl’e bile kalmayacaksa neyin peşinde koşuyor bu Müritler ve Müntesipler?

Yeni yorum ekle

Plain text

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Web sayfası adresleri ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantılara dönüşür.
  • Satır ve paragraflar otomatik olarak bölünür.

İstatistikler

Bugün Toplam Toplam
0 kez görüntülendi. 306 kez görüntülendi. 2 yorum yapıldı.