Kerkük’ü Unutmuştuk
10 Nisan 2003 tarihinde ABD’nin himayesinde Kürt Peşmergeleri Kerkük’e girdiğinde büyük gürültüler koparmıştık. Devrin Dışişleri Bakanı Sayın Abdullah Gül doğrudan ABD Dışişleri Bakanı Paul ile görüşerek Peşmergelerin çekilmesini istemişti. O da birkaç gün içerisinde çekileceklerinin sözünü vermişti. Bugüne kadar çekilmedikleri gibi takriben 700 bine yakın Kürt’ü getirip şehre yerleştirdiler ve şehrin demografik yapısı değiştirildi. 2003 öncesi şehrin %40’ını Türkmenler oluştururken bu çarpık demografik yapıyla seçime gidildi, Kürtler 8, Araplar ve Türkmenler sadece ikişer milletvekili çıkarabildiler. Yani bir zorbalık emri vaki doğurdu ve herkes de bugün bu oldu-bittiyi kabul etmiştir.
Irak Anayasası’nın 140. Maddesine göre 2007 yılının sonunda kadar Kerkük’ün kaderi belli olacaktı ama olmadı ve sürüncemeye girdi. Maliki, Kerkük’le çok ilgilendi ve Kürtlere kaptırılmaması için uğraştı. Türkmenler de Kerkük’te birkaç iyi mevki elde ettiler; mesela İl Meclis Başkanlığı, Mahalli Meclis Başkanlığı, Milli Eğitim Müdürlüğü ve birkaç güvenlik kurumu bunların arasındaydı. Ama DAEŞ’in Irak’a girmesi ile İbadi’nin hükümeti kurması aynı zamana denk geldi ve Kerkük meselesini adete Kürtlere bıraktı. Nitekim Türkmenler bütün bu makamları kaybettiler. Bu da yetmedi. DAEŞ Havice İlçesi’ne yerleşince Türkmenler de kendilerini müdafaa etmek için silahlanmak istedi ama ne merkezi hükümet ne de Kürtler buna izin verdi. Yani Kerkük’te Türkmenler Kürt Peşmergelerine muhtaç hale getirildiler ve onların insafına terkedildiler.
Nedir Bu Havice?
Kraliyet zamanında Kerkük’ü Araplaştırma amacıyla yapay olarak kurulmuş bir ilçedir. Saddam zamanında alanı o kadar genişletildi ki bugün Kerkük’ün %40 topraklarını ihtiva ediyr. Büyük bir zirai alan ve kalabalık bir Sünni Arap nüfusu ve tabi ki çoğu da eski Baas Partili. Bunların önemli bir kesimi DEAŞ’le işbirliği yaparak bu terör örgütünün kolayca şehirde yerleşmesine sebep oldu. Avice halkının önemli bir kısmının Saddam zamanında Kerkük’te evleri bulunurdu. Bu evler genelde şehrin Güneybatısı tarafında olup, Türkmen mahalleleri ile yan yanadır. Bu evler adeta birer uyuyan hücre vazifesi görerek DEAŞ saldırılarını şehir halkına yöneltti. Türkmenlerin silahsız olmaları kolay hedef olmalarına sebep olmuştur.
Irak Türkmen Cephesi Başkanı Erşat Salihi ve onun yardımcısı Hasan Turan defalarca Arap televizyonlarına çıkararak Musul’dan önce Havice’nin kurtarılması gerektiğini söylemişlerdir. Çünkü Irak Ordusu Bağdat civarlarından gelip Musul’a gitmek için Kuzeye yönelmek zorundadır. Peşmergeler de siyasi olarak iki bölünmüş olup, KYB’li Peşmergeler Kerkük ve güneyinde, KDP Peşmergeleri de Erbil’in Kuzeyinde faaliyet göstermektedir. Bu da Havice’nin başı boş kalmasına sebep olmuştur.
Kerkük ve Türkmenleri Ne Olacak?
Bugün takriben 450 bin Türkmen Kerkük’te yaşamaktadır. Güneye doğru uzanan Tazehurmatu, Tavuk ve Tuzhurmatu şehirleri de birer Türkmen yerleşim bölgeleri olup Türkmen Haşd Şaabi tarafından DAEŞ’e karşı korunmaktadır. Buralarda aynı zamanda KYB Peşmergeleri de bulunmaktadır. Buralarda Türkmenler devlette iş bulamamakta ve özel iş yerleri kapanmaktadır. Bundan dolayı varlıklı kişiler Türkiye’ye göç etmeyi tercih etmektedir. Bu da demografik yapının Kürtlerden yana değişmesinde sebep oluyor.
Şehir resmen Bağdat’a bağlı olmakla beraber esas Kürtler tarafından yönetilmektedir. Barzani’ye bağlı az sayıda Peşmerge Kerkük’te bulunmaktadır. Esas şehri kontrol eden KYB Peşmergeleri olup, şehrin güvenliğini tek başlarına sağlamaya çalışıyorlar. Aslında bu bir fedakârlık olarak görülmemelidir. Mesele güç gösterisi meselesidir. Demek ki Kerkük’te ne Bağdat, ne Barzani ne de Türkmenlerin sözü geçiyor. Tek merci KYB görülmektedir. Bu da ister istemez güvenliğin bir sorun olmasına sebep oluyor. Ayrıca PKK özellikle KYB tarafından desteklendiği için, DEAŞ’ın Kerkük’e girişini bahane ederek PKK da bugün Kerkük’e girmiş ve resmi bir binada eğitim görüyorlar, toplantılar yapıyorlar ve sözüm ona DEAŞ’la nasıl mücadele edeceklerini planlıyorlar. PKK’nın Kerkük’te yuvalanması, Türkmenler hariç kimseyi rahatsız etmemektedir.
Bu şehir sıradan bir şehir değildir. Türkmenlerin 1000 yıllık tarihi, çok sayıda şairi ve Türk dünyasına yayılan Kerkük türkü ve hoyratlar bu şehirde neşvünema bulmuştur. Bu şehir Irak’ın %40 ve dünyanın %4 petrolünü üretmektedir. Kısacası bu şehrin kaderi ucuz pazarlıklar neticesinde, ya da güçlünün üstünlük sağlaması ile kolay kolay el değiştirmemelidir. Bu şehir uluslararası bir mekanizme ile Arap, Kürt ve Türkmenler üçte bir haklar elde ederek garanti altına alınmalıdır. Şehir şu ve bölgeye bağlı kalarak değil, özel statülü bir şehir olmalı ve petrol gelirlerinin %50’si harbeye dönen şehrin imarında kullanılmalıdır.
Kerkük, halkıyla, kültürü ile, gelenekleriyle, tarihiyle ve yer altı kaynakları ile zenginliğinin kurbanı olmamalıdır. Kerkük’ün geleceğinden Irak yönetimi kadar Türkiye de sorumludur.