Tevazu, Vakar, İlim: İsmail Cerrahoğlu (1929-2022)

29 Kasım 2022

Sebilürreşad ve İslam Dergisi’nde ilk yazılar (1959); ilk tefsir doktoru (6.7.1960), Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nin ilk tefsir hocası, Eylül 1963 -Mayıs 1965 arası Tunus’ta eğitim; 1967’de doçent; 1967-68 arası Kayseri Yüksek İslam Enstitüsü’nde tefsir hocası; 1973’te Londra’da araştırmalar; alanında ilk profesör (1975); 1976-78 yıllarında Atatürk Ü. İslami İlimler Fakültesinde dekan; ilk Tefsir Usulü ve Tefsir Tarihi kitaplarının yazarı; yüzlerce lisans öğrencisine hocalık, onlarca lisansüstü öğrencisine danışmanlık; 1996’da 67 yaşında emekli; 10 yıl kadar daha fakültede lisansüstü dersler; kardeşi, annesi Hatice hanımın (2002) ve karısı Saniye hanımın (2003) vefatıyla başlayan hüzünlü yalnız yıllar; Hendek’e yerleşme (2008) ve 25.10.2022 tarihinde Hendek’te vefat. Dile kolay, doksan üç yıllık ömrün altmış yıla yakın kısmı ilim yolculuğunda geçmiş, dolayısıyla Ankara Üniversitesi Çınarı unvanını çoktan hak etmişti.

Image

İlmi ve hocalığı kadar seciye ve ahlakı da öğretici ve yol göstericiydi. Belki başlıkta onun kişiliğini tanımlayan kelimelere ilaveten ön plana çıkmamak, görünür olmayı istememek, minnet altına girmemek, makam ve mevki sahibi olma yerine ilmi faaliyetlerde bulunmayı yeğlemek, emeğinin dışında kuruşa tamah etmemek, uygun yer ve zamanda nüktedanlığı sergilemek, tenkit etmek sataşmamak, tenkidi olgunlukla karşılamak, şikâyet yerine faydalı taraftan bahsetmek gibi hasletlerini ilave edebiliriz. İki yıl dekanlık ve anabilim dalı başkanlığı hariç Din İşleri Yüksek Kurulu üyeliği, Diyanet İşler Başkanlığı, milletvekilliği gibi resmi görev ve makam tekliflerini kabul etmemesinin sebebi kendi ifadesiyle ilme olan aşkıdır. Bunları ve daha fazlasını Cerrahoğlu’nu tanıyanların hakkında söyledikleri ve yazdıklarının şahitliğine bırakıyoruz.

Peki! İsmail Cerrahoğlu’nu ‘hocaların hocası’ yapan, sadece onun alanın ilki olması mıydı? Kesinlikle değil. Bu kıdemiyet sadece halef-selefliği belirleyen bir kriterdir. Lakin bir alime ilgili alanda saygınlık kazandıran şey, onun açtığı ufuk, gösterdiği yol ve bıraktığı mirastır. Ayrıca öğrencilerinin onun ufuk-yol çizgisinde durup durmadığı ile doğru orantılıdır. İlmi kişiliğine, özellikle tefsir ilmine verdiği emeğe, bu yolda bıraktığı eserlerine, fikri mirasına ve öğrencilerinin tercihlerine baktığımızda bunu rahatlıkla görebiliriz. Türkiye tefsir akademisinde kendisinden saygıyla bahsedilmesine neden de budur.

Kamil odur ki her yerde koya bir eser
Eseri olmayanın yerinde yeller eser

Image

Muhammed Tayyib Okiç’in danışmanlığında yaptığı Kur’ân Tefsirinin Doğuşu ve Buna Hız Veren Âmiller adlı doktorasında olaylar, müfessirler ve eserler için açtığı pencere, çizdiği çerçeve ve tefsir tasavvuru, onun tefsir tarihi ve usulüne dair ufkunu şekillendirmiştir. Sonraki çalışmalarında ve derslerinde bu ufku daima korumuştur. Kitap halinde de yayımlanan (Ankara 1968) doktorasında ‘ilk ortaya çıkışı sırasındaki tefsir anlayışının ne olduğu’na dair genel bir resim çizmiş, ‘Peygamber, sahabe ve tabiîn devirlerinde tefsirin durumunu derinlemesine’ işlemeye girişmiş, bu ilk hareketi kendi ifadesiyle ‘tefsirin inkişaf ettiği devreye yani Taberî’ye kadar’ getirmiştir. Diğer çalışmaları doktora tezinin açılımı ve devamı mahiyetindedir. İster onun öğrencisi olsun ister olmasın sonraki yıllarda tefsir alanında araştırma yapan birçok kişi bu tezdeki konuların her birini ayrıntılı ele almış, tabiri caizse ilk devrin kılcal damarlarına girilmiştir, girilmeye devam edilmektedir. Onun tefsir ilmi tasavvurunda asıl hareket noktası ilk asırlardaki gelişmelerdir. Ona göre tefsir bu devirlerden ibaret değildir, fakat tefsir ile ilgili temel hususlar bu kesitte ortaya çıktı, şekillendi, bir anlamda karara bağlandı. Kendisi ağırlıklı olarak bu kesitteki tefsirleri ve müfessirleri araştırmış ve yazmış, tez yapacakları da oraya yönlendirmiştir. Ben de kendisiyle tez konumu müzakere ederken ilk önerisi bu dönemle ilgili bir çalışmaydı. Nitekim kendisi Yahyâ İbn Sallâm (ö.200/816) ve Tefsirdeki Metodu başlıklı doçentlik tezinde tefsirin ilk devrine bu defa Afrika cenahından bakmıştı. Onun tefsir tarihinde iz bırakan müfessir ve eserleri işlemesinin sebebi belki şu tarz sözlerinde yatar: ‘Her tefsir devrinin rengini taşır, taşımalıdır.’ Hocamızın zaman zaman dile getirdiği bu fikirleri, tefsirlerin ve müfessirlerin değerlendirmesinde esaslı bir bakışı yansıtır.

Image

Onun Tefsir Usulü ve Tefsir Tarihi adlı kitapları, geleneksel tefsir zihniyetini ve bilgi birikimini 1970’lerin bakış açısıyla yansıtır. Belki bu kitaplarda yeni bir tasnif ve teklif yapılmamıştır, fakat tabakât tarzı yazımdan tarih yazımına geçişi temsil etmesi, Türkçe’de derli toplu hale kitaplar olmaları, güncel tartışmalara ve teorilere girmemesi tefsir ilmine dair tavır alışta büyük rol oynamış, kendisinin arzuladığı gibi ‘ilerideki çalışmalara mütevazı bir rehber’ (Tefsir Tarihi, 7-8) olmuştur.

Tefsir ilmi ile ilgili ilk çalışmaları başlattı. İlkler sonrakilere örnek olduğu kadar bazı eksiklikleri de barındırırlar. "Tefsir Tarihi" kitabı hocanın yıllarca verdiği dersleri için biriktirdiği, zaman zaman makalelere dönüştürdüğü notlarının hasılasıdır. Kendisine, “Hocam kitapta bazı eksikler, yanlışlar var, şurayı şöyle yazsaydınız” gibi teklifleri söylediğimizde, “Oğlum! Ben bu kadarını yapabildim, siz onu daha ileri götüreceksiniz” demişti. Bu hoş görüsünden cesaretle son asırda tefsir alimlerinin geliştirdiği tefsir tarihi nazariyesine eleştiriler yaptım, kendisine de bunu söyledim, hatta 2017 yılındaki anma toplantısında da dile getirdim, her zamanki olgunluğu ile karşıladı.

Tefsir Usulü açısından baktığımızda İsmail Cerrahoğlu’nun Kur’an’ı anlamada dikkat edilmesi gereken zihniyet ve pratik esaslara dair önerisini şöyle özetleyebiliriz:

  • En mühim esas Kur’an’ı iyi tanımaktır
  • Dünya ve ahiret saadetini temin eden Kur’an esasları insan fıtratı ile uyumludur
  • Kur’an, bütün ön yargılardan soyutlanarak kendi iç bütünlüğü ile anlaşılmalıdır
  • Kur’an’a bir hidayet rehberi olarak yaklaşılmalı, onun kudsiyetine halel getirmemeli
  • Kur’an’ın tertibi bizim alıştığımız gibi değildir
  • Kur’an’ın kendini tasvir ediş biçimine dikkat edilmelidir. Dolayısıyla indiği sıradaki söylem tarzı, ifade yapıları, mana ve maksat, indirildiği sıradaki ortamı, muhatapları ve durumlarını vs. bilinmelidir
  • Ayetler bir biriyle iç içedir, bağlantılıdır
  • Siyâk-sibâk çerçevesi daima göz önünde bulundurulmalıdır
  • Kur’an kendi kavram ve prensipleriyle bir bütünlük oluşturur. Konuları etraflı bir şekilde anlayabilmek için Kur’an’ın tamamı defalarca gözden geçirilmelidir
  • Kur’an’ı anlamada rivâyet ve dirâyetin beraberce yürütülmesi gerekir
  • Kur’an’ı anlamada en sahih, en dinamik, en sağlam ve her zaman geçerli yol, onun kendini tefsir ediş biçimidir (Kur’an’ın Kur’an’la tefsiri)
  • Arap dili, hadisler, sahabe ve tabiîn sözleri, nüzul sebepleri ve tarih kaynaklarına başvurulmalıdır
  • Konulu tefsir çalışması, Kur’an’ı kendi bütünlüğü içinde daha iyi anlama şansına sahiptir

(İsmail Cerrahoğlu, “Kur’an-ı Kerim Nasıl Bir Kitaptır, Nasıl Anladılar, Nasıl Anlıyoruz, Nasıl Anlamalıyız”, Diyanet İlmi Dergi, 1991, 27/4, 33-53; Kur’ân Tefsirinin Doğuşu ve Buna Hız Veren Âmiller (1968), 22; Tefsir Tarihi (Giriş)).

Bu usulün, Cerrahoğlu’nun, Talat Koçyiğit’le birlikte başlayıp ikinci ciltten sonra özel nedenlerle bıraktığı Kur’an-ı Kerim Meal ve Tefsiri’nde (Ankara 1984) uygulandığını söyleyebiliriz.

Kısaca Cerrahoğlu, Türkiye’de tefsir ilminin gelişiminde öncü ve önder olmuş birisidir. Derslerinde ve sohbette hemen her fırsatta sözel olarak gösterdiği yol, eserlerinde mündemiçtir. Söz konusu eserlerinde çizdiği şema, genel anlamda Türkiye’de Kur’an ve tefsir çalışmalarında benimsenmiştir. Lakin alınacak daha çok yol vardır. Nitekim kendisi de Kur’an ve tefsir araştırmalarının geleceğine dair perspektifini dillendirirken bu gerçeği görmüştür: “İnsani, ahlaki, itikadi ve amele taalluk eden prensibleri sabit kalmak şartıyla zaman ve mekan şartları ve cemiyetin kültür seviyesi değiştikçe Kur’an’ı anlayış ve tefsir ediş de değişecektir. Cemiyet ihtiyaçlarının artması, Kur’ân’ın bu ihtiyaçlara cevap verecek şekilde tefsirine yol açacaktır. Bu itibarla şimdiye kadar tefsir hakkında söylenenler, ileride söylenecek olanlar yanında bir hiç mesabesinde kalacaktır.” (Kur’ân Tefsirinin Doğuşu ve Buna Hız Veren Âmiller (1968), 167; Tefsir Usulü, 8)

Türkiye’de tefsirin ulu çınarı, Tefsir Anabilim Dalının mimarı, hocaların hocası, mütevazı bir tefsir yolcusu olan Profesör Dr. İsmail Cerrahoğlu dâr-ı bekâya irtihal edeli yaklaşık bir ay oldu. Hocamıza, onu bu yola teşvik eden babaannesi Ayşe hanımefendiye ve tabii ki bu dünyada ilim yolundan geçenlere rahmet olsun!

Cerrahoğlu bir isim değildir artık, bir tarihtir, bir markadır.

Not: Hocamız hakkında bilgi sahibi olmak isteyenler İsmail Cerrahoğlu Kitabı (Fecr Yayınları, Ankara 2019) adlı yayına bakabilir.

Yeni yorum ekle

Plain text

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Web sayfası adresleri ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantılara dönüşür.
  • Satır ve paragraflar otomatik olarak bölünür.

İstatistikler

Bugün Toplam Toplam
0 kez görüntülendi. 629 kez görüntülendi. 0 yorum yapıldı.