Antikçağdan itibaren tüm düşünürler ve filozoflar zihinsel etkinliklere ilgi ile bakmış, hayal edilebilir olanla gerçek olan arasındaki farkı anlamak için yoğun gayret harcamışlardır.
Atomist filozof olarak bilinen Demokritos bile zihin konusuna gelince duraklamış, ‘zihin atomları hareket kabiliyeti olan atomlardan oluşmuştur’ gibi bir ifade kullanarak atoma madde üzeri bir yetkinlik vererek aslında onu temel ruh anlayışına yaklaştırmaya çalışmıştır.
Biz bu yazımızda zihinsel etkinliklerden kabul edilen akıl, zekâ, fikir, kuruntu, düşünce, hayal, gayret, irade gibi kimilerine göre bedensel, yine kimilerine göre bedenin çok ötesinde gerçekleşen eylemler ve etkinlikler hakkında yorumlarımızı ortaya koymaya, paylaşmaya çalışacağız.
Zihinsel etkinliklerin zirvesinde yer alan ve gerektiğinde diğerlerini düzenleme kudretine sahip olan etkinlik akıldır. Diğer etkinliklerin kesişme noktası, özümseme ve analiz etme noktası akıldır. Bu nedenle doğacı ilkçağ filozofları akıl üzerinde bu kadar durmuşlar ve aklın varlığı anlamada devreye sokulmasını devrim olarak nitelendirmişlerdir. Akıl diğer zihinsel etkinlikleri kendi etrafında döndürecek kadar çekicidir.
Akılsal etkinlik anındaki eski bilgilerin kullanılabilecek şekilde hazır edilmesi, hatırlanması akla dayalı bir eylemdir. Bellekteki sayısız verilerin süzülerek neyin gerekli olduğu bilinci aklın tasarrufundadır. Kimi zamanda gerekli bilgiye ulaşamama anı ise, yani hatırlanamama konusu ise çok daha enteresandır. Aslında hatırlayamamanın sebebi o bilgi ya da belgenin yokluğu değil, bellekteki o an itibariyle yaşanan bir uyuşmazlık sebepli olduğu görüşü hakimdir. Aslına bakarsak bellek öyle bir hafızaya sahiptir ki, doğumdan ölüme başımızdan geçen en küçük ayrıntının bile orada kaybolması imkansızdır. Bazı şeyler hatırlanamıyorsa bellek ile iletişim ağlarında olan irtibatsızlık nedeniyledir.
Hatta bu hatırlama konusunda daha ileri gidilerek reenkarnasyonu kabul eden Hintliler gibi bazı insanlar ve düşünürler ruhla bağlantı kurarak, aslında ruhun var olduğu andan itibaren her şeyi kaydedebilme özelliğine sahip olduğunu söyler. Aynen Platon’un idealarında olduğu gibi sorun o bilgilerin hatırlanmasındadır. Eğer bu teori doğru olacak olursa her bir bellekte geçmişe ait inanılmaz derecede bilgi birikimi vardır. İnsan o bilgi birikimlerine erişme noktasında mesafe kaydettikçe, çağları hızlı bir şekilde atlama imkanına sahip olacaktır. Belki dünyamız ötesi evrenle ilgili hayal dahi kuramayacağımız bilgilere ulaşacaktır.
Zihinsel etkinliklerden önemli bir etkinlik olan düşüncenin önüne gelen her hangi bir meseleyi derinlemesine araştırması, onunla ilgili yan bilgilere ulaşabilmesi, onunla ilgili tasarımları hayal edebilmesi onun gücüne bağlıdır. Düşünce aklın denetiminde olduğu gibi kuruntunun da etkisindedir. Düşünceden hareketle fikir etme ise düşüncenin bir alt eylemidir. Düşünceye endeksli çalışır. Fikir, aklın liderliğinde düşünceye nasıl ilerleyeceğini söyler. Düşünce ekseninde yeni ufuklar açar. Düşünceyi o tarafa yönlendirebilir. Fikir kuruntunun emrine girerse olumsuz eylemlere de kılavuzluk, öncülük yapabilir. Fikir düşünceyi etkilemesi yönüyle hem olumlu hem de olumsuz eylemlerde zirve kabul edilen işleri yaptırabilir. Bu onun düşünceyi nasıl etkilediğine bağlıdır. Bunu reel hayatta üretilen ileri teknolojilerin insanlığa verdiği zararlarla anlamak mümkün.
Yine önemli zihinsel eylemlerimizden birisi de zekadır. Zekayı güncel sorunlarla baş edebilme refleksi olarak ta anlatabiliriz. Zekâ karşılaşılan sorunlar karşısında yol, çözüm arayışıdır. Zekâ zihinsel etkinlik olma bakımından düşüncenin dolayısıyla aklın yönlendirmesiyle çalışır. Aynen fikirde olduğu gibi hem olumlu hem de olumsuz davranışlar sergilemede düşünceye hizmet eder. İyi bir polise hizmet edebileceği gibi, kötü bir caniye de hizmet edebilir.
Tüm bu zihinsel etkinliklerin zihinde resmedilmesi, onlara gerçeklik kazandırılması, canlandırılması, ruh katılması, anlamlı hale getirilmesi ise hayaldir. Hayal önemli bir etkinliktir. Anlamsız değildir. Boş değildir. Kavramsal, işlevsel, teknolojik, ruhsal tüm tasarımlarımızın temelinde hayal vardır.
Tüm bilimsel gelişmeler teori planına ulaşmadan evvel hayaldir. Hayal akıl vasıtası ile düşünceyi etkileyerek onu eyleme yönlendirir. Hayal öyle bir şeydir ki hiçbir şey olmadan evvel ki var olandır. Hayal istemeyi isteme halidir. Hayal istemeyi hayal etme halidir.
Sezgi bizim önemli bir algılama ve kavrama yetimizdir. Sezgi ile sanki uzaklardaki ışıkların süzmelerini görürüz. Sezgi irademizi yönlendirerek düşüncemize etki eder. Olabileceklerin ilk habercisi, ilk fısıldayanı olur. Belki duygularımızı etkiler.
Duygularımız etrafımızdakileri anlamlandırmada bize ışık tutar. Onları değerlendirmede ilk ipuçlarını verir. Sağlıklı ya da sağlıksız kararlarımızın belirleyicisidirler. Bazen sadece onlarla düşünür, onlarla konuşuruz. Zihne, akla dair kapılarımız kapanır, duygularımız konuşur.
Kuruntuya gelince işler değişir. Kuruntu bilgiyi, gerçekliği bastırır. Aklı bitirir. Kurutur. Yok eder. Felç eder. Kuruntu güneşi engelleyen kara bulutlar gibidir. Doğru düşünmeyi engeller. Kuruntu kişiliği bitirir. Hayalleri söndürür. Amaçların önüne çıkar, set olur. Hedeflerin önüne çıkar engel olur. Kuruntu öyle bir saplantıdır ki, insanı içten içe yer bitirir. Düşüncelerini yer bitirir, hayallerini yer bitirir.
Hayal etme ile bilimsel keşifler arasında bağ kurulmasının sebebi de budur. Hayalsiz bilimsel keşif olamayacağı ortadadır. Hayalsiz Anadolu Rönesans’ına ulaşılamayacağı gerçeği ortadadır.
Anadolu Rönesans’ıyla hedeflediğimiz noktaları kuruntuya kapılmadan hayalimizde resmedebilmemiz gerekir. Somutlaştırabilmemiz gerekir. Deneysel bilgilerle sezgisel bilgilerin laboratuvar ortamlarında bile buluşmaya başladığı bu çağda hayal kurmayı Truva atına benzetirsek, Truva atına binip, evreni dolaşmamız gerekir.
Yeni yorum ekle