Meselelere ilkel kabile mensubu perspektifinden, kesin inançlı cemaatçi zaviyesinden bakarsak, her şeyi biz-onlar karşıtlığı içinde anlamaya çalışırsak, hayırlı, doğru, faydalı bir neticeye varamayız.
Bu satırların yazarına göre Türkiye'de “devleti ele geçirme” ve “devleti kötü adamlara kaptırmama” kavgasının neden bir türlü bitip tükenmek bilmediği konusunda en belirleyici nedenlerden biri, devlet anlayışımızın çarpıklığıdır. Hemen bütün toplum kesimlerimizde egemen devlet anlayışı, kutsal, la-yüs’el, hesap vermez, aşırı yetkilerle donatılmış, kolları her yana uzanan, sınırsız devlet anlayışıdır.
Artık eski nesil sayılan 40 yaş üstü anne babalar, genç çocuklarının kullandıkları iletişim sembollerini, emojilerini, kavramlarını bilmiyorlar. Kurguyla gerçeğin birbirine karışıp iç içe geçtiği, birazı sanal gerçeklikte birazı konvansiyonel gerçeklikte kurulan dünyalarını tanımıyorlar.
Bizi “insan” kılacak olan, içindeki tartışmaları susturmuş berrak bir zihin değil, o tartışmaları dinleme becerisine sahip sağlıklı bir ruhtur. İç sesleri susturulmuş toplumlar, canavarların kol gezdiği karanlık ormanlardan farksızdır.
Riba ile faiz aynı şey midir? Değilse, birini diğerinden ayıran şey nedir? Hangisi yasak hangisi değildir? Ne zaman riba yasağını çiğnemiş oluruz? Bütün bunların enflasyon ve paranın satın alma gücüyle ilişkisi nedir? Bu yazıda kısaca bu sorulara cevap aranmaktadır.
Ramazan olmasaydı ya da oruç tutuyor olmasaydım, görünürde kendilerinden farklı olmayacağım şu güruhun ne kadarı, günah işlediğinin bilincindeydi acaba? Ya da yılın on bir ayı hemen hepimizin de içinde bulunduğu gayet olağan bir yaşam biçimi değil miydi bugün benim yadırgadığım?
Son zamanlarda artık biraz basitleşmiş, klasikleşmiş, anlamını yitirmiş bir cümle olarak karşımıza çıkan "Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak" önermesine aşinalığımız ve bu cümleyi kulak arkası etmemiz, uzun zaman öngörülebilir bir dünyada yaşamış olmamızdan kaynaklanıyor. Fakat bu öngörülebilirlik durumu bizim için bile tarih olmaya başladı.
Konumuzun merkezini teşkil etmekle birlikte “ben nedir" sorusunun deruni tartışmalarına girmeden “ben”in aslında bildiğimiz “ben” olmadığına değinmek suretiyle yeni bir yazı serisine başlamayı umut ediyorum.
Demokrasi dönekler rejimidir. Hiçbir tekâmül sürecine tabi olmayan, değişip, dönüşmeyen insan, zaten düşünmeyen canlılardan öte bir özellik taşıyamaz. İnsan her aşamada düşünüp, taşınarak, eski ezberlerini sorup sorgulayarak tekemmül eder. Ve her süreçte yeni kabulleri benimser. Bundan dolayıdır ki, kişinin politik tercihleri de zamanla değişim gösterecektir.