Akademi genel bir laçkalaşma yaşıyordu zaten. 2020’de buna bir de pandemi eklendi. Eğitimsiz doktorlar, mühendisler, hukukçular, öğretmenler, hemşireler gibi pek çok yetersiz meslek erbabı üzerinden pandeminin etkisini en az on yıl uzattık.
Bu yazıda ben çok temel düzeyde ve sınırlı ölçüde meselenin mana boyutuna odaklanmayı düşünüyorum. Başka söyleyişle, insan ve değeri perspektifinden bazı hatırlatmalar yapmaya gayret edeceğim.
Bu sefer farklı olmalı... Önce sakince durup düşünmeliyiz. İçi boş, göz boyayıcı acil eylem planlarını değil, yaraya dokunan gerçekçi, bilimsel, akılcı eylem planları yapmalıyız. Acele ile enkazları kaldırmak yerine uzun uzun bakmalı, incelemeli, delilleri toplamalı, hepimiz suçumuzu, suçluları tespit etmeliyiz.
6 Şubat’ta meydana gelen depremler nereden baksanız büyük bir yıkım, büyük bir facia, sık sık söylendiği üzere, yüzyılın depremi. Bu yazıda yüreklerimizi dağlayan yaşadığımız son deprem faciası çeşitli açılardan ele alınmakta ve bundan çıkarılması gereken dersler üzerinde durulmaktadır.
Malesef eğer kamu çalışmıyorsa yurttaşların kendi başlarının çaresine bakmaktan başka seçenekleri kalmıyor. Buradan hareketle, yapı denetimi ve tahkimi konusunda yurttaşların yapabilecekleri kimi işleri burada anlatmaya çalışacağız.
Son günlerde bestesi Mustafa Erses, güftesi Nâdide Buluç’a ait “felek beni kul eyledi, yaktı yıktı kül eyledi” şarkısı dilime pelesenk oldu. Farklı yorumculardan onlarca defa dinlediğim şarkıyla birbirinden farklı ruh haline girip çıktım. Bir defasında ucundan yakaladığım bir duygu beni böylesi bir yazıya sürükledi.
Yaşadığımız büyük deprem felaketiyle ilgili deneyim ve gözlemlerime dayanan görüşlerimi, bir sosyolog ve amatör bir dağcı olarak metne yansıyan mesleki bakış açımı ve önerilerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.
Elimizle yaptığımız o araç olan devlet, zamanla bazı insanların gözünde canlanıyor, bir ejderhaya, bir tanrıya dönüşüyor. O araçtan artık bir “şey” gibi değil, irade sahibi, saygıdeğer, hürmet gösterilmesi gereken yüce bir varlık gibi bahsetmeye başlıyorlar. Kendileri de o put karşısında nesneleşiyorlar...