Hem okullarda hem akademik çalışmalarda var olan bilgiler tekrarlanıyor. Üretken bir kafa için sıra dışı düşünme teknikleri öğretilmiyor. Bilgi üretmek değil yansıtmak marifet olarak algılanıyor.
Nasıl oluyor da “Adaleti uyguluyoruz!” derken, çoğu yerde adaletsizlik yapıyoruz? Adaletsizlik ne olabilir? Adaleti gözetmeme; adaletsiz olan hâl ve hareketleri görmezlikten gelme mi, acaba?
Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin'in, İslam Düşünce Enstitüsü'nün (İDE) "Nehri Yeniden Akıtmak" isimli kapanış konferansında yaptığı konuşmadan hareketle birkaç hususun altını çizmekte fayda görüyorum.
Biz de bir deyim var. “Babamın adı Hıdır, elimden gelen budur.” Elimizden gelenin en iyisini yapmak diye bir kavram yok. Biz sorunların kavşağında dolaşırken onlar mevcut durumu geliştirerek mesafe alıyor.
Üzerimde bıraktığı etki bağlamında bu yıl izlediğim en çarpıcı film olan Holy Spider kaderci, taklitçi ve dogmatik bir mü’min tipini işliyor. Önemli bir meseleyi ele alan filmi biraz yakından incelemekte fayda var.
"Rasyonel" akılcı, akla yatkın, mantıklı, gerçekçi demek. Uzunca bir süredir rasyonel zeminden uzaklaşmış olan, irrasyonel, politikaların mutlaka “rasyonel bir zemine” oturtulması gerekiyor, hem de hiç gecikmeksizin.
Türkiye’de, teorik olarak tersine dönüş sürecinin uhrevî dinî kutsalın sekülerleşmesi olarak değil ulvîleştirilmiş dünyevî siyasî kutsalın sekülerleşmesi olarak formüle edilmesi gerektiği anlaşılmaktadır. Bir adım daha atarak kültürün sekülerleşmesi başlığı altında anılan iki temel sürecin (desacralization & rationalization) dinde değil siyasette gerçekleşmesi çok daha temel bir önem arz ettiği söylenebilir.