Balıkçıdan Belediye Başkanı Olur mu?

11 Haziran 2024

"Balıkçı Başkan" filmi şu aralar Netflix'te gösterimde. 7.2 İMDP puanıyla da zaten dikkat çekiyor . Yerel yönetimlerdeki yozlaşmayı ve çürümeyi anlatan ve çözüm yollarını gösteren bir film olan İtalyan yapımı Balıkçı Başkan filmi, çevre sorunlarına duyarlı olanlar ve ideal bir kentsel planlamanın yönetiminde siyaseti bir imkan olarak görenler için çok uygun bir film.

Image

Yerel yönetimlerdeki ve bürokrasideki yozlaşma ve çürümenin boyutlarını ele alan nitelikli filmler oldukça nadirdir. Bu konuda akla ilk gelmesi gereken filmlerden birisi de "The Fool" olsa gerek. Türkçeye “Durak” adıyla gösterime giren, gerçekte "Enayi/Aptal" olarak çevrilmesi hikayesine ve orijinaline daha uygun düşen, 2014 Rus yapımı bu film tam bir ders mahiyetindedir. Bu filmin bu minvalde içerdiği bu derslerin mahiyetine ilişkin detaylar ayrıca okunmaya değerdir.[1]

Çevre sorunlarını, kentsel mekanların talan edilircesine rant devşirmek için yeniden üretimini ve nüfuzlu kent seçkinlerine peşkeş çekilmesini kentsel çarpıklıklar üzerinden ve yerelden ulusala bu kötülüğün nasıl organize olabildiğini anlatan “Balıkçı Başkan” filmi ise 2016 yılına ait bir İtalyan yapımı.

Bu filmin, özellikle sahile kıyısı olan belediyelerimizin yönetim vizyonlarını yeniden gözden geçirmeleri ve halihazırdaki çarpık politikalarını deşifre etmek için izlenmesi oldukça gereklidir. Bu tarz filmlerin sayılarının artması; kent, çevre sorunlarına farkındalığı artıracağı gibi halkta da yönetime iradi katılım bilincinin artmasını teşvik edecektir. Dere yatağına imar izni ve ruhsat veren yöneticilerin bolluğunda, denizlerdeki salya krizlerinin ortasında, deprem kuşağındaki ülkemiz genelinde yaygın imar usulsüzlüklerinin ve beceriksiz yöneticilerin cirit attığı ortamlarda bu tarz filmler oldukça onarıcı ya da umut gibi geliyor.

Filmde, İtalya'da belli bir dönem, yerel yöneticilerce sık yaşanan gerçek sorunlardan birisinin örnekliği yansıtılmış, yani, kısaca, yaşanmış olaylardan bir uyarlama yapılmış. 

İtalya’da, bulundukları beldelerin çevresel, kültürel, tarihi anlamda korunmasına kendisini adamış idealist 155 yerel yöneticinin bu beldedeki suç ve çıkar örgütlerince öldürüldüğü mafyatik bir düzen hakkında da farkındalık oluşturan bu filmde, Balıkçı Angelo Vassallo belediye başkanlığı performansı ile bu mafyatik düzenin hedefi haline geliyor.

Senaryosunu Salvatore Basile’nin yazdığı, Maurizio Zaccaro’nun yönetmenliğini yaptığı filmin hikayesi, İtalya'nın Palermo yakınlarındaki Acciaroli kıyı kasabasında geçiyor. Balıkçı Angelo Vassallo (Sergio Castellito), hayatını balık tutmakla kazanan, kasabasına aşık, doğa dostu bir çevrecidir. Fakat kasabasını çevreleyen kıyılarda ve balık avladığı denizdeki kirlenmeye, kasabadaki yerel yönetim tavrındaki yozlaşmaya ve çürümeye şahit olmaya ve bu konuda pasif kalmaya artık daha fazla dayanamamaktadır.

Kasabayı mülk sahipleri, yerel ve bölgesel çıkar odaklarıyla, mafyayla birlikte ve ondan nemalanan çevresiyle yöneten mevcut yönetim, bu olumsuzlukların baş müsebbibidir.

Çevredeki mülk sahiplerinin tesislerinden denize akıtılan kirli atıklara göz yumulmaktadır. İçme suyu şebekesi berbat vaziyettedir ve arıtma tesisinin trafosu da kullanılamaz haldedir. Üstüne üstlük belediye çalışanları da 14 aydır maaşlarını alamadıkları için çalışmaz, çalıştırılamaz haldedir. Yine de mevcut yönetim, halkı ikna etmek için seçimlerde oldukça şaşaalı mitingler düzenlemekte ve bazen tehdit bazen şantajlarla koltuğunu korumak derdindedir. 

Vassalo daha fazla dayanamaz ve kendisi gibi düşünen, idealist birkaç dostunu da arkasına alarak büyük bir yükün altına girer. Adaylığını koyar ve bu üç-beş yakın dostu ile riskli bir yolculuğa, bilmediği bir dünyaya doğru yelken açar. Rakiplerinin şaşaalı miting ve gösterilerine, cafcaflı konuşmalarına, nutuklarına, presentable görünümlü giyim kuşamlarına karşın kürsüde konuşmayı beceremeyen sosyalfobik halleriyle, sivil ve pejmürde kıyafetiyle başta komik durumlar yaşar. Alışıldık görüntü ve imajın uzağında bir beden diline ve görünüme sahip Vassalo’ya rakipleri başta olmak üzere seçmen kitlesince de dudak bükülür. Bu yüzden, “Balıkçıdan Başkan mı olur?” Sorusu cevabını bulmuş gibidir. Fakat Vassalo, vazgeçmez, canla başla mücadele eder ve seçimi büyük bir sürprizle kazanır. 

Artık Vassalo, bütçesi iflas etmiş bir kurumu, yani, belediyeyi, çalıştırılamayacak maaş verilemeyecek haldeki personeli ile siyasetin kirli dalgalarında temiz kalmanın da mücadelesini ortaya koymaya çalışırken kaçak yapıları yıkmakla işe başlar, başta babasının türlü zahmetlerle yaptırdığı kaçak verandasını yıkmakla. Kendisine oy verenlerin minnet içerikli taleplerine, rüşvet tekliflerine, tehditlere, eski dostlarının usulsüzlük içeren imar taleplerine onları kırmak pahasına kulağını tıkar ve bildiği inandığı şeyleri yapar, ilkelerinden ödün vermeden yürümeye devam eder. Yanına aldığı dürüst, yaşlı, emekli bir mali müşavir ve birkaç iyi dostuyla beraber dalgalara karşı gemisini yüzdürmeye çalışır. Geceli gündüzlü ailesini ihmal etme pahasına çalışır ve başarır. Artık kasabasındaki denizi temizlemeyi, sahilde sırf yayalar için geniş bir meydan açmayı, giderek İtalya'nın Mavi Bayrak alan en temiz sahilini ortaya çıkartmayı da başarır. Kasaba artık ciddi bir cazibe merkezidir. Büyümesi, gelişmesi kasabanın demografik yapısını, ziyaretçi çeşitliliğini, dolayısıyla sosyal kültürel dokusunu değiştirir. Vassalo’nun artık uğraşmak zorunda olduğu yeni sorunları vardır: Uyuşturucu, trafik ve eğlence sektörü... En önemlisi, haliyle, artık daha tehditkar güçteki mafyatik düzenle uğraşmak zorundadır. İlk dönem ortaya koyduğu bu destansı performans onu ikinci dönem için neredeyse oyların tamamını almasıyla tekrar belediye başkanlığına taşıyacaktır. Fakat Vassalo, bu ikinci döneminin daha zorlu geçeceğinin işaretlerini kısa sürede görmeye başlar. Çünkü her yerde olduğu gibi büyüme, ilerleme beraberinde daha yüklü ve farklı sorunlar getirmektedir.

Şehirlerin Kalkınması Cennet mi Cinnet mi yaratır?

Yıllar önce 15-20 arkadaşla Siirt'in yerel yönetimleri ve bürokrasisini dışardan, bağımsız bir gözle denetleyecek bir STK olarak kurulan platformumuzda, üyelerle, Siirt'in sorunlarını ve bunların çözümlerini istişare ediyoruz. Üyelerin büyük çoğunluğu, Siirt'in nasıl ilerleyeceğini, kalkınıp büyüyeceğini, bunun önündeki büyük engellerin, sorunların ne olduğu ve çözüm önerilerini hararetle dile getiriyorlardı. Platformun kurucu üyelerinden ve şehrin eşraflarından, bilgisi ve görgüsü oldukça sağlam olan sevgili kadim dostum Dr. Serkan Arslan'ın "-Siirt neden büyümeli? Mevcudu koruması, tarihsel-kültürel kimlik ve kodlarını koruması daha elzem değil midir?" şeklinde ifade ettiği ufuk açıcı bir soru sormuş ve kalkınma, büyüme, ilerleme gibi hedeflerin şehirleri asli kimliklerinden, sakinlerini de aidiyetten uzaklaştırdığını belirtmişti. Tabii olarak Dr. Serkan Arslan kardeşimin dile getirdiği bu düşünce o sıralar şehrin büyümesi, ilerlemesi, kalkınması konusunda oldukça iştahlı olan arkadaşlarımız tarafından pek de dikkate alınmamıştı.

Geçen 10 yıla yakın süre, Siirt için bu dostumun ifade ettiği handikaplara şahit olmakla geçti. Büyüyen her şehir gibi Siirt de aynı kaderle yüzleşmek zorunda kalmış, eski kimlikli kodlarından hızla uzaklaşmıştı. Türkiye genelinde kimliksiz, tarihsiz, kültürel kodlarından kopuk birbirine benzer şekilde üretilen tekdüze şehirlerin çoğalması bu şehirlerin yerel yönetim vizyonunun sadece şehirlerin kalkınması büyümesi ile ilgili olduğu da bir gerçek. Oysa büyüyen her şehir türlü sorunlar üretiyor asli kimliğinden kültürel kodlarından uzaklaşıyordu. O şehre dair aidiyetler de kopuyordu. Bunlara bir de yerel yöneticilerin beceriksizlikleri, usulsüzlükleri de eklendikçe içlerinde yaşanmaz hale geliyorlardı.

Bizim "balıkçı başkanımız", Dr.Serkan Arslan dostumuza benzer öngörüleriyle içinde yaşadığı sahil kasabası tarzı şehrinde, şehrinin karanlık geleceğine razı olmayarak, üstelik, "balıkçıdan başkan mı olur" tarzı aşağılayıcı tavırları, engelleri göğüsleyerek duruma el atar.

Balıkçı Başkan, şehrin yeşilini ve denizin mavisini tehdit eden mevcut düzenin zengin yöneticilerinin nüfuzlu, boyalı, imaj ve piar ürünü seçim stratejilerine, konvansiyonel iletişim tarzı ile ve sadece ona inanan 3-5 yakın arkadaşı ile yola koyulur.

Yasin Aktay’ın Yenişafak’taki köşe yazısında, şehirleri yönetecek yerel yöneticilerden beklenen niteliklerle ilgili sıraladığı cümleler, aslında ideal bir şehir ve şehircilik anlayışının sadece şehri yönetenlerin değil aynı zamanda yönetilenlerinin de yüklenmesi gereken bir dizi sorumluluk ve hatta ödenmesi gereken bir borç olduğunu vurguluyor. Halkın seçtikleri yöneticilerin tasarruflarına dikkat kesilerek, denetleyici olmak yanında, sadece kendi çıkarlarını kollamayan, şehir hayatını paylaştıkları başkalarının da haklarını gözeten bir nitelikle daima yönetime iradi bir müdahil olma borç ve sorumluluğu da taşımaları gerektiğini söylüyor. 

Yasin Aktay’a Göre; 

“Şehir yönetimi sadece bilimsel ve teknik yöntemlerin en iyi şekilde kullanılarak, mükemmel geometrik şekillere ulaşılan bir uygulamalar dizisinden ibaret değildir. Hatta şehir ahalisinin su, aş, ulaşım ve temizlik ihtiyaçlarının mükemmel bir mekanik organizasyonla görüldüğü bir performanstan ibaret de değildir. Şehrin barındırdığı ekonomik sınıfsal, kültürel ve etnik farklılıkların iyi ve adil yönetimidir esas olan. Bu açıdan bakıldığında bugünün şehirlerinin ahvali elbette farklı klasmanlara ve değerlendirmelere konu olabilir. Her şeyden önce, şehirliliğin içerdiği borcu hatırladığımızda konunun sadece “yönetim”le sınırlı olmadığını da görmüş oluruz. Şehir tabiatı itibariyle karmaşık bir ilişkiler ağı, büyük şehir ise karmakarışık bir ilişkiler ağının oluşturduğu bir sosyal yapıdır. Bu ağ içinde yönetenler kadar yönetilenlerin de kalitesi çok önemlidir. Çok yakındığımız dikey yapılanmalar, içinde insan bulunmayan ama lüks mekanlar, komşuluk ilişkilerinin azalması, steril güvenlik sitelerinin oluşumu gibi sorunlar sadece yönetenlerin ürettiği sorunlar değil insanlık durumumuzun trajik bir gelişimiyle ilgili bir sorundur.”[2]

Balıkçı Başkan filmindeki balıkçı başkan adayımız Angelo Vassallo, yaşadığı sahil kasabasındaki çarpık yönetim anlayışı kaynaklı sorunları çözme iradesi gösteren, Yasin Aktay’ın da tam da tarif ettiği gibi sorumluluklarını bir borç öder gibi yüklenerek, zorlu bir yola koyulan ideal yönetilen tiplemesini de temsil etmektedir. Sonrasında da ideal bir yerel yönetici tiplemesini de…

Sonuç Olarak;

Filmin hikayesi, kent sosyolojisi, değişim sosyolojisi, yerel yönetimler gibi sosyal bilim konularını ilgilendiren yönleriyle, ilgili akademi dünyası için oldukça dikkat çekici. Türkiye’de son 10 yıldır, gezdiğim, dolaştığım sahil kasabalarındaki yerel yönetim performansları ile ilgili bu filmdeki hikayeyi andırır bir çok örnekle karşılaşmam dolayısıyla, filmin bende oluşturduğu intibalar, benim için filmi ayrıca cezbedici kılmıştır. Sakarya’nın Sapanca ve Karasu, Balıkesir’in Edremit ve Güre, Yalova’nın Armutlu, Fıstıklı ilçelerinde; ayrıca, kadim dostum Taşkın Işık’ın sıklıkla sosyal medya üzerinden, yerel yönetiminin ve bürokrasisinin çevre duyarsızlıkları ile ilgili politikalarını, uygulamalarını şikayet ettiği memleketi Kırklareli’nin İğneada ilçe sahilinde ve ülkemizin pek çok kıyı şeridindeki yerleşim yerlerinde durum aslında bu filmde anlatılanlardan çok daha kötü. Çevre, doğa koruma bilincinin gelişmesi ve sağlıklı, sürdürülebilir kentsel planlama stratejilerin hayata geçirilmesi için gerekli adımların atılmasını sağlayacak bir farkındalık oluşturmak anlamında film faydalı mesajlar da veriyor.


[1] Aydın Aktay, “Deprem ve Toplum-Sosyalbilimsel Projeksiyonlar” Kitabı içinde, (Der :Fahri Çakı-Kadir Canatan), “Zoraki Bir Birliktelik: Yıkıcılık ve Yapıcılık Arasında Deprem ve Sanat”, sh.479,491, Çizgi Kitabevi Yay. İstanbul,2023

[2]https://www.yenisafak.com/yazarlar/yasinaktay/sehir-yonetimine-talip-olanlardan-ne-bekliyoruz-4600860 Erişim Tarihi:04-06-2024

Yeni yorum ekle

Plain text

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Web sayfası adresleri ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantılara dönüşür.
  • Satır ve paragraflar otomatik olarak bölünür.

İstatistikler

Bugün Toplam Toplam
0 kez görüntülendi. 160 kez görüntülendi. 0 yorum yapıldı.