A. Özdemir adlı “sanal âlem”den tanıştığımız bir dostumuz var. Sağolsun, hiç üşenmez, hemen her gün bir mesaj gönderir. Kimi âyet, kimi hadis, kimi çok güzel dualar içeren mesajlar. Her birinden alınması gereken bir ders, bir öğüt, bir uyarı vardır. Kimi mesajlar da daha çok kişisel gelişim ve hayat dersleriyle ilgilidir. Bunlardan biri, aşağıda detaylarını göreceğiniz gibi, beynimizi ömrümüz boyunca aktif tutmanın ve geliştirmenin yollarıyla ilgilidir. Kendisine teşekkürlerimle, yaşı yarım asrı devirmiş, yaşlanmaya yüz tutmuş bir kardeşiniz olarak, yaşlılık ve beyni kullanmak üzerine bazı mitler ve gerçekleri, hafifçe yeniden düzenleyerek, sizinle de paylaşıyorum. Bunların teyidini de, bir başka dostumuz, N-beyin uzmanı Sinan Canan’a havale ediyorum!
1. MİT: Beyin hücrelerimizi doğduğumuz andan itibaren yıldan yıla ve düzenli olarak kaybederiz.
GERÇEK: Beyin hücrelerimizin (nöronlar) sayısı ille de azalmaz, duruma göre çoğalabilir de. İnsan beynindeki “kök” hücreler, belirli bir süreyle kısıtlı olmaksızın yeni nöronlar yaratabilir ve nispeten yararsız olan nöronlar, uygun koşullar altında ve süresiz olarak, diğer nöronlarla sinyal alışverişi sağlamak için, dallanıp budaklanır.
2. MİT: Yaşlandıkça daha zeki olamayız.
GERÇEK: Yaşlandıkça beynimiz gelişebilir, daha zeki olabiliriz. Farelerle yapılan bir deneyin ilginç sonuçları var. Enteresan oyuncaklar ve oyun arkadaşları ile dolu bir ortamda bulunan fareler, beyinlerinin bellek ve öğrenme açısından kritik olan hippocampus bölgesinde 4.000 yeni nöron geliştirmiştir. Öte yandan, hiçbir oyuncağın ya da oyun arkadaşının bulunmadığı kontrol grubunda, bu rakam 2.400 olmuştur. Ayrıca, yaşlı farelerin beyinleri de hızla büyüyüp gelişmiştir! (Referans: Diamond ve Rosenzweig, Elizabeth Gould, Princeton)
3. MİT: Yaratıcılık, yaşla birlikte azalır.
GERÇEK: Yaratıcı yeteneklerimiz yaşlandıkça azalmaz. “Bir Yaşamınız Olsun: İyi Durumda Emekli Olmak İçin Çok Paraya İhtiyacınız Yok” kitabının yazarı Ralph Warner’a göre, yaşlı ressamlar, genel olarak gayet güzel işler yapar; 65’inden sonra, sürekli ve heyecan verici bir yaratıcılık patlaması yaşarlar.
4. MİT: Alzheimer hastalığından kaçınmak için yapabileceğiniz fazla bir şey yoktur.
GERÇEK: Beyni aktif olarak kullanmak son derece önemlidir. “Keyifle Yaşlanmak” kitabının yazarı Dr. David Snowden’a göre, çalışkan beyinler, yaşam boyu yeni şeyler öğrenmek için kullanılan beyinler gayet iyi çalışır; çünkü, uyarılmış hücreleri, sık sık dallanıp budaklanır ve milyonlarca yeni bağlantı (sinaps) kurar. Böylece, beyin daha da büyür. Daha büyük bir beyin, Alzheimer ve inme gibi beyin hastalıklarının etkileriyle daha iyi başa çıkar. Teorik olarak, daha çok aktif dokusu vardır ve bu yüzden, hastalıklı ya da zarar görmüş alanlarda etkili olmanın daha fazla yolunu bulur.
5. MİT: Şu anda elinizde ne varsa, gelecekte de o kadarı olacaktır.
GERÇEK: Beynimizi kendi gıdasıyla besleyerek geliştirmek, kullanılabilir kapasitesini artırmak mümkündür. Rutgers Üniversitesi Nörobilim Uzmanı Paul Tallal’a göre, “Beyninizi, bilgiyle besleyerek yaratırsınız.” Başka bir deyişle, zihinsel uyarılma, beyni güçlendirir; zira yaşamın normal akışı içinde beynimiz sürekli olarak kendini yeniden düzenler. Bu işlem, beynimize giren yeni bilginin miktarı ve karmaşıklığı ile birlikte hızlanır.
6. MİT: Yaşlandıkça yeni şeyler öğrenmek çok zorlaşır; bu yüzden, bildiklerinize sıkı sıkıya tutunun.
GERÇEK: Yeni malzemeler beyni geliştirir, öğrenme yaşlılıkta da devam eder. UCLA Beyin Araştırma Enstitüsü Başkanı Arnold Scheibel’e göre, beyindeki akson ve dendritler (mesajları gönderen ve alan uzantılar), yeni malzemeyle birlikte müthiş bir hızla büyür. Daha İyi Bir Beyne Sahip Olmak adlı kitaplarında Golden ve Tsiaras bu konuda şunu vurgulamaktadır: “Önemli olan, size tamamen yabancı alanlar ile aktif bir biçimde ilgilenmektir. Zihinsel açıdan sizi zorlayan bir şey, dendritik büyüme için bir tür katalizör görevi görebilir. Bu da beyninizdeki hesaplama rezervlerini artırır.”
7. MİT: Discovery Channel’ı seyretmek, uyarılmak için yeterlidir.
GERÇEK: Televizyon seyretmek beyni pasif olarak kullanmayı sağlayabilir, önemli olan onu aktif olarak kullanmaktır. Dr. Robert Friedland, beyni uyaran hobilere sahip 70 yaş üzeri yetişkinlerin Alzheimer hastalığına yakalanma risklerinin, boş zamanlarını çoğunlukla TV seyrederek geçiren yaşıtlarına göre 2,5 kat daha az olduğunu belirtmektedir.
8. MİT: Beyni uyarmak ve geliştirmek için, temel eğitimden geçmeniz gerekir.
GERÇEK: Beyni uyarmak için ille de eğitimli olmak gerekmez. Warner’a göre, geleneksel akademik konular beyni uyarmanın tek yolu değildir. İşin sırrı, sizin için yeni ve zorlayıcı bir şey bulmaktadır. Warner, şöyle yazmaktadır: “Bir Latince profesörü, Cicero’nun konuşma sanatını ayrıntılarıyla ele alan akademik bir makale yazmak yerine, meyve ağaçlarını nasıl budayacağını, arabanın frenine nasıl basacağını veya zor bir yap-bozu nasıl çözeceğini öğrense daha iyi eder.”
9. MİT: Bir süre için onu görmezlikten gelebilirim; geri döndüğümde nasılsa o hâlâ orada olacak.
GERÇEK: Yanlış! Kullanılmayan beyin körelir, yıpranır, işlevsizleşir. Nörolog Oliver Sacks’e göre, beyin çok fazla enerji ve kan kullanır. Bunlar da amaçsız ve boş yere sarf edebileceğimiz şeyler değildir. Şayet belli bir beceriyi yerine getirmeye adanmış nöronlar kullanılmıyorsa, ya körelirler ya da başka bir fonksiyonu yerine getirmekle görevlendirilirler.
10. MİT: Zihinsel uyarılma yeterlidir.
GERÇEK: Yalnızca zihinsel uyarılma yetmez, hareket de gereklidir. Marion Diamond’a göre, yüzme ve hafif koşu gibi aerobik egzersizler, yaşlı insanlarda beyin fonksiyonu açısından özellikle yararlı olabilir; çünkü kan damarlarının daha iyi bir durumda olmasını sağlar. Salk Enstitüsü’nün çalışmasına göre, dönen bir tekerlek üzerinde sürekli egzersiz yapan fareler, yine hippocampus bölgesinde olmak üzere, diğer farelerin iki katı kadar yeni beyin hücresi geliştirmiştir.
Kıssadan hisse: Demek ki neymiş? Beyni israf etmek yok, atıl bırakmak yok, göz göre göre ölmesine seyirci kalmak yok! Beyni uyaracak, nöronları kullanacak yeni oyuncaklar, meşgaleler ve oyun arkadaşları edinmek için harekete geçmeliyiz. Ancak onu kullanarak daha sağlıklı bir beyne ve dolayısıyla daha güzel bir hayata kavuşabiliriz. Hemen işe koyulursak, asla geç kalmış sayılmayız...