Açıkça dile getirmek, itiraf etmek kimselerin işine gelmese de inançlarımızı hızla yitirip, nihilizme kayıyoruz.
Bunu, yakın zamanlara kadar çok dindar olan kimselerde bile gözlemliyorum.
Nihilizm, Tanrı'nın varlığını, ruhun ölümsüzlüğünü, iradenin özerkliğini, aklın otoritesini, değerlerin nesnelliğini, bilginin imkanını reddetmeye ek olarak, bir de umutsuzluk ve düş kırıklığı duygusu ihtiva eden görüş olarak tanımlanıyor.
Latince “hiçlik” anlamına gelen “nihil” kelimesinden türetilmiş felsefî ve siyasî bir terim olan “nihilizm”, siyasi literatürde her türlü sosyal ve siyasi düzeni reddeden görüşleri ifade ediyor.
Nihilizm, genel bir psikolojik ya da felsefi hal olarak;
- her tür ahlaki, dini, siyasi ve toplumsal değerden yoksun olma,
- varlık/yokluk, gerçeklik/gerçek dışılık, doğru/yanlış, bilgi/kanaat türünden tüm ayırımları reddetme durumunu ve tavrını ifade ederken,
epistemolojik açıdan bakıldığında;
- gerçek ve nesnel bir doğru olamayacağı,
- bilinebilir olan hiçbir şeyin bulunmadığı,
- bilginin yanılsamadan başka şey olmadığı,
- her tür bilginin değersiz, göreli ve anlamsız olduğu,
- hiçbir şeyin bilinemeyeceği,
- bilginin imkansız olduğu inancı olarak tanımlanıyor.
Metafizik anlamda ise, nihilizm, bir tür tanrıtanımazlıkla birlikte;
- evrenin anlamsız ve amaçsız olduğu,
- hayatın ve insanın faaliyetlerinin hiçbir değer ya da anlam taşımadığı,
- uğrunda yaşamaya değer hiçbir şeyin bulunmadığı,
- tabiatın bütünüyle anlaşılmaz olduğu,
- insanın ihtiyaç duyduğu değerlendirme biçimlerini ve varoluşa dair manaları bulabileceği hiç bir yerin mevcut olmadığı düşüncesi olarak geçiyor.
Nihilizm bir taraftan derin bir umutsuzluğa ve depresyona, diğer yandan bir öfkeye, yıkma arzusuna yol açıyor.
Çünkü derin bir acziyet hissini içinde barındırıyor.
***
Şunu tespit edelim: Nihilist kafa yıkabilir ama yeniden inşa edemez!
Hiçbir şeye, hiçbir değere inanmayanlar nasıl kurucu olabilir? Neyin kurucusu olabilir?
Şu an derme çatma binamız nihilizm yangınıyla yanıyor, çatır çatır çöküyor.
Bütün iddialarımız kül oluyor.
"İktidarı elde etmek", daha çok kazanmak, en üst makamlara tırmanmak binamızı güçlendirir sandık ama tüm bunlar bilakis onun çöküşünü hızlandırdı.
Çocuklarımıza berbat bir miras bırakıyoruz.
Bizi maddi hırslarının peşinde koşarken perişan olmuş akılsız, açgözlü kimseler olarak hatırlayacaklar.
Aramızdaki iyice kalın kafalılar zaten kendileri ile nasıl çeliştiklerinin, söyledikleri ile yaptıkları arasındaki makasın nasıl açıldığının farkında bile değiller.
Binanın temellerinden gelen çatırtıları duymuyor, dökülen sıvaları, kopup düşen tuğlaları görmüyorlar.
Ya da görmezden geliyorlar...
Vicdan ve akıl sahipleri, inançlarını, değerlerini -Mekkeli müşriklerin kendi elleriyle yaptıkları helvadan putları yemesi misali- hoyratça tükettiklerini fark edip acı çekiyorlar.
Maddi çöküş aslında manevi çöküşün son safhasındaki bir tezahürü.
Kastettiğim "maneviyat" geleneksel bir dini inancın muhafazası değil.
Uğrunda yaşamaya ve hatta ölmeye değecek hiçbir değer üretememiş olmanın getirmiş olduğu bir çöküş bu.
Ben her şeye rağmen gelecekten umutluyum. Kerim olan Allah'tan ümit kesilmez.
İncik boncuğun peşine düşüp, gerçek kıymetleri üretmediğimiz için başımıza gelecek acıları çekmeyi hak ettik.
Ama gelecek nesillerimiz inşallah bu çukurdan çıkmak için kendi yollarını bulacaklardır.
Yeniden kurucu bir irade doğacaktır.
Belki bize düşen, -kendimizi kurtarmak için değil de- çocuklarımızın çıkışına fayda sağlamak için ne yapabileceğimizi düşünmektir.
Yazınız için Teşekkür ederim…
Yazınız için Teşekkür ederim. Bu bataklığa bende saplamak üzereyim bir hocayım hemde. Mutsuzum. Anlam yok, Allah çok uzakta ona ulaşamıyorum. Dünya de çok anlamsız. Ölmek zor. Yaşamak daha zor.
Yeni yorum ekle