Bugün bir avukat arkadaşımla telefonda sohbet ettik. Evlerde zorunlu kalmanın getirdiği gerginlikle birçok aile içinde sorunlar yaşandığını, boşanmaya ilişkin ya da hukuki olarak ne yapılacağı konusunda birçok soruya muhatap olduğunu söyledi. Korona virüsü salgını için alınan tedbirlerden evde kalmanın psikolojik ve sosyal bir takım yan etkilerinin de olduğu, bunun hukuk alanından ziyaden öncelikle aile danışmanlıklarınca ele alınması gerektiğini vurguladı.
Ben de öfke konusunda eğitim kurumlarında yeterince bilinç aşılanmadığı bu nedenle öfkenin hem psikolojik hem de sosyal hasarlara sebep olduğunu söyledim.
Zorunlu olarak evde kalışımız sonucu öfke nasıl oluşuyor? Buradaki tetikleyici olay nedir? Öncelikle stres oluşturan nedenler devreye giriyor. Zor durumda kalmak. Alışkanlıklarımıza ket vurulması, hareketsiz kalınması, konuştuğumuz insanların daralması, boş durmanın getirdiği can sıkıntısı genel bir stres havası oluşturuyor. Stres arttıkça öfkeye dönüşüyor. Kişi biriken bu öfkeyi kendinden daha zayıf kişiye aktararak rahatlayacağını sanıyor. Kişi bunu bilinçli olarak yapmıyor. Örneğin fabrikada patron işçiye kızar, işçi patrona kızamaz, kızarsa işinden olur. O gelir, akşam karısına kızar, karısı kocasına kızamaz, kızarsa yuvasından olur, Kadın hıncını çocuktan çıkarır, çocuk da oyuncaklarından. Kim kimi zayıf bulursa ona kızıyor. Çünkü öfke kontrolü konusunda bir farkındalık ve bilinç yoktur. Kişi farkında olmadan öfkeyi başkalarına aktararak o negatif duygudan kurtulacağını zannediyor. Öfke de korona virüsü gibi bulaşıcıdır.
Öfke doğal bir duygu durumudur ancak kontrol edilmediği takdirde insanın işinden olmasına, yuvasının bozulmasına, hapse girmesine ve ölümüne yol açabilir. Bu nedenle özellikle insanların çaresiz ve zor durumda kaldığı günümüzde öfke kontrolü ile ilgili insanların bilgilendirilmesi ve farkındalık oluşturulmasında büyük yarar var.
Öfke genelde elimizde olmayan bir etkenle başlıyor. Bizim kişisel özelliklerimiz ve mizacımız bu tetikleyici etkenle sentezleniyor. İç dünyamızda oluşturduğumuz bir karar ve yorumla bir tepkide bulunuyoruz. Dış etkiler inisiyatifimiz dışında gelişiyor. Kişisel özelliklerimiz, genlerimizin ve mazimizin bir ürünüdür. Bir anda değiştirebileceğimiz bir yapı değildir. Sadece tetikleyici etkeni yorumlama ve karar verme aşaması bizim bilgimize ve tercihimize bağlıdır. İşte öfke kontrolü dediğimiz şey bu değiştirebileceğimiz inisiyatif alanımızla ilgili bir konudur.
Zorunlu evde kalma günlerinde bir gerginlik ve öfke hali yaşamadan nasıl geçirebiliriz? Bu durum bazı ülkelerde aile içi şiddet ve boşanma oranlarını artırıyor. Ülkemizde bunu önlemek için basit bazı stratejik davranışlarla öfke katsayımızı aşağı düşürüp bu riskli dönemi atlatabiliriz.
Konunun çok uzun ve detaylı olması nedeniyle ben sadece birkaç hususu vurgulamak istiyorum.
Ebeveynlerden biri öfkelendiği zaman bir avukattan ziyade öncelikle sevdiği ve akıllı bir dostunu aramasında fayda var. Bazen insan kendi durumunu tam değerlendiremez. Kendine dışardan bakan bir göze ve akla ihtiyacı vardır. Bu kişi senin iyiliğini isteyen aklına güvendiğin bir dostundur. Konuşarak rahatlamak, öfkenin tazyikini azaltmak mümkündür. Konuşmamak büyük stres oluşturur. Bugünlerde dostlarımızı aramak öncelikle kendimize yapacağımız bir iyilik halidir.
Evde televizyon ve internetten komik videolar izleyebilirsiniz. İnsanı güldüren durumlar ve hareketler bizdeki stres hormonlarınızı düşürür, bağışıklık sistemini güçlendirir. Bizim ruhsal direncimiz ne kadar yüksek olursa, öfkeyi oluşturan tetikleyici unsurun etkisi de o ölçüde azalmış olacaktır. Komik video bulamadıysanız başınızdan geçen komik bir olayı hatırlayabilirsiniz. İzlediğiniz bir komedi filminde sizi en çok güldüren kısım da olabilir. Gülme duygusu endorfin salgısını artıracaktır. Sizi negatif duygu halinden pozitif duygu haline taşıyacaktır.
Öfke kontrolünde en önemli yöntemlerden biri de empati kurmayı öğrenmektir. Bizler bir olay karşısında olayın gerçekliğini öğrenmeye çalışmaktan ziyade kendi kuruntumuz, önyargımız ve kurgularımızla karar veriyoruz. Örneğin sokakta giderken biri size omuz vurup geçiyor. Bir anda içinizde bütün hayvan isimleri sıralanır. Ancak adam üç metre gittikten sonra geri dönüp geliyor. Mahcup biçimde “kusura bakmayın babamın vefatını yeni duydum, hızla hastaneye gidiyorum.” Diyor. Hemen içinizden bütün hayvan isimleri silinir, merhamet duygunuz öne çıkar. Hatta “Yapılacak bir şey var mı?” diye yardım etmek bile isteriz. Bizi öfkelendiren şey o kişinin bunu kasıtlı olarak yaptığı düşüncesidir. Oysa o kişi açıklayıncaya kadar bu sadece bizim kurgumuzdur. Gerçeği öğrenince kurgu da öfke de ortadan kalkıyor.
Bizi öfkelendiren sebeplerden biri de beklentilerimizin boşa çıkmasıdır ve düşüncelerimizin hayatta karşılık bulmamasıdır. Burada dikkat edeceğimiz şey, eğer beklentilerimiz sürekli boşa çıkıyorsa, bu mantıklı beklentiler içinde olmadığımız anlamına gelir. Düşüncelerimizle hayatın gerçekliği örtüşmüyorsa, bu durumda gerçekçi düşünemiyoruz demektir. O zaman yapılacak şey, öfkelenmekten ziyade beklentilerimizi ve düşüncelerimizi mantıklı ve gerçekçi hale getirmemizdir. Biz beklentilerimizin ve düşüncelerimizin sahibiyiz, kölesi değil. Onları nasıl içimizde inşa ettiysek, aynı zamanda değiştirebiliriz ve ortadan kaldırabiliriz.
Öfke kontrolünde bunlar gibi basit bir düşünme ve davranma biçimi bizim yuvamızı kurtarabilir hayatımızı daha güzel hale getirebilir.
Hocam elini'ze,yüreğini'ze…
Hocam elini'ze,yüreğini'ze sağlık,çok doğru ve güzel öneriler,tavsiyeler vererek bizleri bilgilendirdiniz,öfke ile kalkan zarar ile oturur diye atasözümüzde var.Bir anlık öfkeyle birilerini öldürebiliyoruz.Bağışık sistemimiz için yazılanlarıda yeni öğrenmiş oldum.Çok teşekkür ederim.🌷❤🌷
Hocam lütfen daha çok insan…
Hocam lütfen daha çok insan ulaşsın bu güzel yazılarınıza tesekkurler
Yeni yorum ekle