DÜŞÜNCE

Eksen Çağı ve Frankfurt Kitap Fuarı

20 Ekim 2018

Uluslararası Frankfurt Kitap Fuarı kapsamında verilen Barış Ödülü sahiplerini buldu: Jan ve Aleida Assmann çifti. Din ve kültür alanındaki araştırmalarıyla tanınan Assmann çiftine verilen Almanya'nın bu en büyük kültür ödülünün siyasi bir mesaj olduğundan kimsenin şüphesi yok, zira Almanya'da toplumsal zemin – mülteci akımı tartışmaları bağlamında – hızla aşıra sağa doğru kayıyor. Prof. Dr. Jan Assmann ise Almanya'nın artık bir göçmen ülkesi olduğunu savunuyor...

Alternatifsiz Doğrular, Muhalefetsiz Siyaset, Allah’a Emanet...

08 Ekim 2018

“Muhalefet yok” veya “oy verip iktidara getirilecek alternatif yok” ya da “mevcut muhalefet halktan oy alamaz” gibi teranelerle iktidarın alternatifsizliğini yücelteceğinize, “muhalefeti sadece siyasî değil, bütün sosyal varoluşa yayılmış bir ‘alternatif doğrular arama hakkı’ olarak nasıl mümkün, meşrû ve gerçek kılabiliriz” diye kafa yormak için ne bekliyorsunuz! Demokrasilerde gerçek muhalefet, önce “artık muhalefet beceri ve başarısı gösteremeyecek” karton muhalefetleri silip süpürerek iktidardakilerin yüreğini titretip aklını başına devşirmeye zorlar.

Hakim doğrusuna mahkum bir halk, o doğrunun toslayacağı kayalıklarda tuz buz olmaya müstehaktır!

Petris Dağı'nda Sartre ile başbaşa

06 Ekim 2018

Yirminci yüzyıl, aydınları düşünmekten alıkoymadı ama 'düşünmek' hiçte öyle kolay olmadı. Emmanuel Levinas, “Hiçbir çağda, tarihi tecrübe, fikirler üzerine bu kadar ağır yük bindirmedi” diye yazdı. Bernard-Henri Lévy, o cümleyi Jean-Paul Sartre hakkında yazdığı otobiyografik kitapta birkaç kez alıntılar. Orijinal başlık 'Le Siècle de Sartre' yazarın çok büyük düşünür olduğuna da işaret etmez, zira kitapta çelişkili fikirler açık şekilde okura yansıtılır.

Dad Ey Dad Ey!

26 Eylül 2018

Ankara dışındaydım uzun süredir. İş, güç, hastalık… Fiyatlarla karşılaşmam neşemi kaçırdı. Kendime biraz zaman tanımam lazım. Alışırım mutlaka. Etiketlerle birbirimize dik dik bakıyoruz. Bir iki esnafa diklenecek oldum, dövizden girip akaryakıttan çıktılar. Ağzımın tadı kaçtı.

Aaa şu benim cevizci kız değil mi ? Diyetime de uygun. Biraz ceviz almalı. Sakın fiyatı sorma ! Hiçbir şey yokmuş gibi davran.

Sonra biraz köfte biraz sarma…

Bu halden nasıl çıkarız?

04 Eylül 2018

Yeryüzünde yalnızca sığındığımız değil, bize yeni hayat alanları açan üç aşkın güç mevcut: Tanrı-Tabiat-Toplum. İlahi olanla iletişimimiz, günlük düşünme ve konuşma tutumumuza benzer şekilde değişiyor. Düşündüğümüz gibi yaşıyor ve ilişkilerimizi nasıl sürdürdüğümüzü konuşuyoruz. Eğer İlahi olanla ilişkimizi geliştirmek istiyorsak, o zaman önceliğimiz insanlarla uğraşmak olmalıdır. Çünkü din toplumsal zeminde karşılık bulur ancak. İyiliği emretmek, kötülükten sakındırmak kendimizi tanımak ile mümkün olur. Tabiat ise kendimizle yüzleşmek için mükemmel bir vasıtadır.

Nasıl bu hale geldik?

30 Ağustos 2018

Şerif Mardin yıllar önce II.Meşrutiyet devri entelektüel islamcılığı ile MSP'nin bir ilgisi olmadığını, İslamcılık olarak ortaya atılan şeyin aslında taşralılık olduğunu vurgulamıştı. Bugün geldiğimiz noktada müslüman aydınlar da Türkiye'deki islami hareketin teorik temelden yoksun olduğunu ve rüzgar nereden eserse o yöne savrulduğunu itiraf ediyorlar. Ancak bu savruluşta yeni bir sorun ortaya çıktı: Solcu aydınların bir türlü kuramadıkları 'sosyalizm ve milliyet' bağıntısını islamcılık temelinde müslüman aydınlar kurmaya kalktı.

Kedicikler Kültü

18 Ağustos 2018

Mesele gerçekten bu kadar basit midir? Çoğu yüksek tahsilli, iyi eğitim almış, dil bilen, dünyayı tanıyan genç insanların beynini yıkamak kolay mıdır? Bu insanlar cemaate nasıl katılmakta, neden ayrılmamaktadırlar? Onlara maddi yahut manevi olarak vaat edilen nedir? Bu insanlar ne karşılığı mallarını mülklerini feda etmektedir? Tahsilli insanların, kendileri yanında cahil sayılabilecek, lisan bilmeyen, zikzaklar yapan, tutarsız bir lidere sorgulamadan tabi olmalarını sağlayan psiko-sosyal mekanizmalar nasıl kurulur? Cemaat içindeki sosyal dinamikler nelerdir? Dostluk, düşmanlık, sadakat, ihanet, suiistimal, istismar, sevgi, dayanışma gibi sosyal ilişkiler “dış dünyadan” farklı mı yaşanmaktadır? Devlet bu “sapkın” olduğu söylenen gruba neden bu kadar uzun süre ses çıkartmamıştır. O uzun süreden sonra yapılan operasyonu tetikleyen gerekçe nedir?

Beton ve Şehir

05 Ağustos 2018

Mekansal dönüşümün(spatial turn) odağında bir felsefe, psikoloji ve estetik bulunmalıdır. Onun şehir planlaması ile etkileşimi hem zorlu hem de yaratıcı bir süreçtir. Ve kurumsal bir disiplin gerektirdiği aşikardır. Şehir planlamasında teorik olarak çalışılmamış kör noktalar ilerde mutlaka su yüzüne çıkacaktır. İnsanı merkeze alan, ölçeği ve algısı yine insan olan bir kentsel dönüşüm, aynı nedenle teknik ve ekonomik düşünen mütaahitlere karşı Batı'da bir çare olarak kabul edildi.

Son Nokta

08 Temmuz 2018

Selim Temo; son yazısında yerleşik muhafazakar ve seküler kültürün Kürt nüfusu 'asimile' ettiğini söylerken dönüşümün asıl gücünü göz ardı ediyor. Son çeyrek yüzyılda kapitalist ilişkiler ağında karmaşıklaşmış, hatta yalnızca tüketime odaklanmış bir toplumu gözlemlediğini unutuyor, dolayısıyla ortaya çıkan sorunları kültürel ve toplumsal değişimin üzerine yıkıyor. Aslında bu tepkisel tutum - romantizm ağına düşmüş - solcu aydınların sıklıkla başvurdukları bir yöntem. Ancak yazılar içerik bakımından tutarsız olduğu için uzak bakışla yetinip, yazarın neden bu yaklaşımı sergilediğini açıklamaya çalışacağım.

Postmodern Etik

01 Temmuz 2018

Bauman çivisi çıkmış bir dünyayı tarif ediyor. Aslında Bauman, dünyanın hiçbir tarihte bir çivisinin olmadığını, aklı yavaş yavaş eren insanın, önce dinlerde, sonra bilimsellikte aradığı “çivinin” bir illüzyon, hatta zorla kabul ettirilen bir tahakküm aracı olduğunu gördüğünü ve nihayet postmodern dönemde modernitenin çivisini söküp attığını anlatıyor. Bauman, eleştirdiği modernitenin kalıplarını takip ederek rasyonel, insan mamûlü bir “çivinin” anlamsızlığına, temelsizliğine ulaşıyor ve o noktada çaresizlik içinde kaybolduğumuzu, kaosa teslim olmaktan başka çaremiz olmadığını haykırıyor.