DÜŞÜNCE

Çünkü Cennetten Kovulduk...

16 Mayıs 2018

Toplumsal ve siyasal düzenlerin yalnızca büyük sorunlar yüzünden değil, aynı zamanda tarihçilerin 'kriz' dedikleri endişe fırtınaları nedeniyle yıkıldıklarını dikkate almamız lazım. Din, bilim ve ekonomi alanında verilen sözler boşa çıktıkça siyaset giderek daha fazla zorlanmaktadır. Haklı gerekçelerle, toplumun şimdiye dek görmediği bir refah seviyesine eriştiği dile getiriliyor. Bunu araştırmalar da doğruluyor. Ancak insanlar gelecekten endişe duyduklarını artık saklamıyorlar. Politikacılar, o endişeleri azaltmaya çalışırken bilmeden yoğunlaştırıyor. Bugün içine düştüğümüz bu ikilem hem toplumu yoruyor hem siyaseti geriyor. Ve muhtemelen o ikilemden kurtulmak hiçte kolay olmayacak!

İdeolojiyi Beklerken

Ali K. Metin
04 Mayıs 2018

İdeoloji, küresel sisteme karşı bir milleti temayüz ettirecek en önemli koşullardan biri sayılabilir. Burada tabii ki ödünç, kopya ideolojileri kast ediyor olamayız. Her halükarda geçmişin yanlışlarıyla tarihi tekerrür ettirmeyecek bir akla ve uyanıklığa sahip olarak hareket etmemiz lazım. Bu toprakların ruhu ve değerleriyle buluşabilmiş, evrensel bir öze ve iddiaya sahip, tarihsel gerçekliğe muvafık bir ideoloji, bizim bugün muhtaç olduğumuz “gelecek ufku ve tasavvuru”dur.

Kopyala Yapıştır

15 Nisan 2018

Kolayca kopyalanabilir -ve dolayısıyla kolayca ulaşılabilir- olmak metinlere gösterilen özen ve saygının altını oymaya başladı. Düşünürlerin ömürlerini verdikleri külliyatlarını, sözlükleri, ansiklopedileri, insanlığın tüm yazılı entelektüel birikimini dakikalar içinde kopyalayıvermek işten bile sayılmıyor artık. Bugün sıradan bir bilgisayarın hafızasında bir hayat müddetince okunsa bitirilemeyecek on binlerce eseri saklamak mümkün. Orwell’in 1984’te anlattığı, bilgiye erişimin neredeyse tamamen sınırlandığı distopya gerçekleşmedi ama bugün Huxley’in “cesur yeni dünyasında” yaşıyoruz denilebilir. İnsanların sonsuz bir veri denizinde boğulduğu, iyiyi kötüyü, kaliteliyi kalitesizi, faydalıyı faydasızı ayırdedemedikleri bir dünya bu. Kopyala yapıştır kolaylığı entelektüel hırsızlığın kapısını da ardına kadar açtı. Bir bilgi okyanusundan bir fincan su alıp az öteye boşaltmanın hükmü nedir? Kopyalana kopyalana sıradanlaşmış, değersizleşmiş, anlamsızlaşmış, tepeleme yığılmış bilgilerden irfan damıtmak mümkün müdür?

Küçük İnsana Karşı: Büyüklüğün Atlıları

Ali K. Metin
03 Nisan 2018

Kapitalizm küçük insanları sever, küçük insan psikolojisiyle dünyayı kendinin gül bahçesi kılmak ister. Bu psikoloji kendisini aşarak faziletin basamaklarını tırmandığı takdirde kapitalizmin tekerine çomak sokmak işten bile değildir. Zira merhamet ve sevgi kapitalizmin en büyük düşmanlarıdır. Efendiler o yüzden bu düşmana yüz vermek istemezler. Düşmana düşman diyemez ama ona bütünüyle kucak açamazlar. Merhametin ve sevginin hakim olduğu yerde efendiler efendiliğini yapamazlar. Küçük insan psikolojisinden her zaman mutludurlar. Zihinsel bütünlüğün görkemi ve önemi buradadır. Bütünlük temel değerlerin belirleyiciliğiyle kaim ve koşulludur. Aksi halde küçük insanın zihin dünyasındaki eklektik yapıyla örtüşme halinde bir tarz-ı hayata boyun eğmeye başlarız: faziletin değil, kurtların dünyasına. 

Şehrin Geri Dönüşü*

27 Mart 2018

Bugün artık şehirleri aylaklar gibi dolaşmıyoruz. Bir zamanlar flanörlerin gözbebeği olan yerler, müzeler, pasajlar, kütüphaneler birer 'City'e dönüştüler. Tüketim toplumunun rüzgarına kapıldılar. Şehir hayatını gözlemleyerek keşfetmek ve tanzim etmek peşine düşen yeni 'Flanör'ler türedi zamanla. Onları; bir bakıyorsunuz Tüyap Kitap Fuarı'nda, bir bakıyorsunuz İstanbul Sinema Günleri'nde, bir bakıyorsunuz Boğaziçi Koşusu'nda görüyorsunuz...Avrupa'da da durum farklı değil. Eksiği yok, fazlası var! Street Day, Love Parade, City Fest olarak sürüp gidiyor bu silsile... Flaneur yerine Passerby kullanılması, müzik ve sanat festivalleri ile spor etkinliklerinin düzenlenmesi olayın yönünü - gerek biçim gerek içerek olarak - tamamen değiştirmiş gözüküyor. Kısaca, flanör için şimdiden başka bir isim aranılsa yeridir.

Bir Şehir İsminin Bize Anlattıkları

25 Mart 2018

Bugün artık Leningrad yok. Havari Aziz Petrus adeta mitolojik bir karakter olarak 2000 sene öncesinde unutuldu sanılırken 21. Asrın önemli bir şehrinin isminde yaşamaya devam ediyor. Peyami Safa, “Objektif 8: 20. Asır Avrupa ve Biz” başlıklı kitapta toplanan makalelerinden birisinde şunu söylüyor:

"İnsanın mezar karşısındaki acılarına korkularına ve sorularına cevap ve teselli koşturamayan ideolojilerin dine hücumları nafiledir. İlim de bu sorulara kendisinin veremediği cevabı veren dinlere saygı gösterecektir. İnsanın sorulara beklediği cevap, elbette, bir maymunun fezadaki seyahatinden daha önemli ve aceledir."

Was sind Sie von Beruf?

17 Mart 2018

Cemaatte herkes her işe koşulurken (ne iş olsa yaparız ağabey) cemiyette yoğun bir uzmanlaşma beklentisi söz konusu olacaktır. Bu da cemiyette insanların “meslekleri” üzerinden tanımlanması neticesini doğuracaktır. Köyde, “ağanın oğlu olmak”, “asker arkadaşı olmak”, “çok kuvvetli olmak” gibi “özellikler” önemliyken şehirde insanı kıymetli yapan ancak “bir konunun uzmanı olmak” olacaktır. Tönnies Gemeinschaft ve Gesellschaft’ı birbirlerini dışlayan kavramlar olarak kurguladığı için eleştiriliyor ama en azından Almanya’da işler büyük ölçüde onun öngördüğü çerçevede ilerlemiş görünüyor. İşte bu yüzden Alman’ların yeni tanıştıkları kişiye sordukları ilk sorulardan birisi “Was sind Sie von Beruf?” oluyor. İşte bu yüzden Alman televizyonlarında görünen hemen herkesin adının yanında mutlaka mesleği yazılıyor. Peki, biz neden yeni tanıştığımız kişinin hemen mesleğini, uzmanlığını değil de memleketini, akrabalarını -hatta çaktırmadan sorabiliyorsak ırkını, mezhebini- soruyoruz?

8 Mart Günyüzü Görmeyenler Günü

08 Mart 2018

Türkiye'de erkeklerin kadın algısı, hayal ile gerçek arasında gider gelir. Türkiye'de herşey değişir; değişmeyen birşey yoktur: Ekonomik şartlar değişir. Siyasal ortam değişir. Toplumsal hayat değişir. Her iktidar ile birlikte doğru-yanlış değişir. Bu süreçte tabii erkekler de değişmiştir ama kadınların değişmesine kimse razı değildir. Bu gerçek yüzyıllar boyu değişmez; önümüzdeki yüzyılda da değişme ihtimali pek azdır. Yüzyıllardır aynı kaderi Almanya'da yabancılar paylaşıyor. Tarım toplumundan sanayi toplumuna, sanayi toplumundan iletişim toplumuna geçilmiştir, hatta postmodern veya posthistory çağa eriştiğimiz söylenmektedir ama ne Türkiye'de 'kadın'ın ne de Almanya'da 'yabancı'nın konumu değişir. Hep aynı kalır. Acaba bu benzerlik nereden kaynaklanmaktadır?

Kadın Tasavvurumuzu Düzeltmek

08 Mart 2018

Ben şahsen içinden çıktığım toplumun, kadını sadece cinselliği üzerinden tanımlama anlayışından son derece rahatsızım. Benim gibi rahatsız olanların sayısının gün be gün arttığını gözlemliyorum. Sosyal medyada, gazetelerde, televizyonlarda yükselen itirazlar, benzer rahatsızlıkların izlerini taşıyor. Toplumumuzda hem dindar kadınların hem dindar erkeklerin kafalarındaki kadın tasavvurunda düzeltilmesi gereken ciddi çarpıklıklar olduğunu düşünüyorum.

Sıradanlığın Öldürücü Çekiciliği

Ali K. Metin
05 Mart 2018

Peygamberler bizi böylesi bir özne olmaya çağırırlar. Taşıdıkları dert şüphesiz ki insanlığın derdidir. Sıradan insanların hayatlarını ilahi iradeye bağlayacak bir teslimiyeti ve şevki gösterememesi karşısında seslerini yükseltir, putları birer birer kırmaya başlarlar. Putlar haddizatında sıradanlığın serencamıdır. Bağlanamayışın; bağlanamayacak nispette aciz ve iradesiz varlıklar olmanın günlük hayattaki karşılığıdır. Putperestlik aslına bakılırsa bir hayat tarzından, dahası gerçek (dünyevi) hayata tapınmanın ifadesinden başka bir şey sanılmamalı. Lat, Menat, Uzza bu tapınışın cisimleşmiş sembollerinden başka bir şey değildir. Sadece ve sadece Allah’a ibadet etme iradesi ortaya koyamayacak kadar dünyevileşmiş varlıkların halet-i ruhiyesini tecessüm ettirirler.