LATİN AMERİKA NOTLARI
Latin Amerika’da Popülizm Krizi
Bugünlerde Latin Amerika kaynayan bir kazan. Bir “boom” olayı var ama bu edebi -1970’lerde olduğu gibi- değil politik. Kaynayan kazanı neresinden tutalım ki politik bir analiz girişimi için doğru bir ağırlık noktası olsun..? Doğrusu bu oldukça zordur, Latin Amerika araştırmalarının az ve sığ olduğu Türkiye’de ise zorun da zoru.
1978 Yılının Kübasında Ne Gördüm? Bir Ön Değerlendirme
Küba’ya sosyalist fikrin kendisinde çürümeye yol açan bazı olumsuzluklar üzerine düşünürken gittim. Bunlar arasında en başta politik otoriterciliği geliyordu onun, işte merkezileştirme eğilimi yüzünden. (Bu konular hakkında çok okuduğumdan değil, sosyalist mücadeleye çocuk denecek yaşta atılıp, örgütlü yapıya da buna göre erken girmemden dolayı oluşmuştu bu düşünceler. Hani ne derler, pratiğim sayesinde içeriden görüyordum bir şeyleri.)
Tinsellik Arayışında Latin Amerika Gezileri
1978 yılında, yirmi yaşımda, Küba’ya gidecek bir heyete seçilmiş olduğumu öğrendiğimde de şaşırmamıştım. Bakarsanız şanslı bir tesadüf, beş parasız ve mesleksiz bir genç için. Lakin içten içe bunun tesadüf olmadığına hükmediyordum. Elbet gidecektim, zaman meselesiydi sadece.
Latin Amerika'da İlk Bestseller Dalgası ve Hz. Ali
Gezginci şövalye anlatıları/romanları İspanya'nın olduğu gibi Latin Amerika'nın da ilk bestseller dalgasıdır. Böyle olunca da kıtaya Avrupa'dan taşınan edebiyatın epik tarzı ortaya çıkıyor. Latin Amerikalı edebiyat araştırmacıları bu tarza "Arabigo-Cristiano" diyorlar, cesaretle. Bunu da bilelim!
Endülüs'ten Yola Çıkan Aşk
Arap edebiyatı Latin Amerika'ya ilkin İspanyol edebiyatı ile gitti, onun içine sızmış olarak. 1514 yılında Küba'da, İspanya Kraliyeti'nin gözbebeği olacak Havana şehrini inşa etmeye koyulan Endülüslü askeri mühendisler, yurt özlemi içinde Arap şiir tarzlarından dönüşmüş şarkılar söylüyorlardı. Taş ustalığını Katalanlara bırakan Endülüslüler mimari tarz olarak en iyi bildikleri "mudejar"dan şaşmıyorlardı. (Mudejar, Arap-İspanyol karışımı Endülüs mimarisine verilen ad, terim olarak da Arapça "mudayyan" sözcüğünden geliyor.) İspanyol sömürgeciler her ne kadar Katolik İspanya için kalesi ve katedraliyle örnek bir şehir inşa etmekte olsalar da Arap edebiyatı -tabii İslam sanatı da- Latin Amerika'ya tarihin bu noktasından giriş yaptı diyebiliriz.
Borges'in Yoğurt Olayı
Borges'in peynir sevdiği bilinir ama yoğurt sever miydi orası meçhul. Şu peynir meselesini Miroslav'a sormuş doğrulatmıştım. Maxim Restoran'daki şef garsonu hayal kırıklığına uğratan o ünlü servis hikayesini bir daha dinlemiştim. Hikaye şu: Bir gün, hikayelerinin tutkunu olan aristokrat bir aileden gelme zengin mi zengin bir bankacı büyük ustayı buraya yemeğe götürür. Şef garson hatırlı müşteri bulanların şevkiyle zengin menöyü sunar. Borges, tereyağlı pirinç pilavı, yanında da peynir ister. Sadece bu kadar. Bankacı hayranın şaşkınlığı, şef garsonun hayal kırıklığı bir yana bir Borges klasiği daha doğrulanmış oluyor. Son eşi Maria Kodama'nın, onun ölümünden sonra, verdiği kimi röportajlarda bu "cılız" menö öylece belirtilir.