Adnan Tekşen ile Edebiyat ve Toplum İlişkisi Üzerine
"50'li yıllarda görülen toplumcu eğilimler, belirli bir ihtiyacın etkisiyle ve belirli şartların sonucunda ortaya çıktı. Ancak daha ziyade toplumcu/gerçekçi bir felsefenin kendi gerçekliğimize şabloncu uygulamalarını çoğalttı. Bu ideolojik prizma, redd-i miras üzerine kurulmuş bir düzenin ve aydın zümresinin yeni arayışıydı. Yani daha açık söylersek, Türkiye’de sosyalizm bir anti-tezdi, ama Kemalist/devletçi bir anlayışın anti-tezi olarak ortaya çıktı. Dolaysıyla anti-tezi olduğu düşüncenin zaaflarını da metodik olarak içinde taşıdı. Birinci sorunu buydu. İkincisi ise ithal bir ideoloji olmasıydı. Batı tipi bir feodal yapı ve ilişkilerin bu ithal ideolojik şablona yerleştirilmesi çabası söz konusuydu. Sosyal yapı ve dinamik analizinden yoksun bir uygulama olarak kabul görmedi. Bu anlayışın yerli gerçekliğe uygulanması çabaları da yeterli olgunluğa ulaşamadı."