Nijer Darbesi: Fransa Batı Afrika'daki Son Kalesini Kaybetti

21 Ağustos 2023

26 Temmuz Nijer Darbesi 

26 Temmuz günü Nijer'in seçilmiş Cumhurbaşkanı Muhammed Bazum, kendisini korumakla görevli başkanlık muhafızları tarafından alıkonuldu. Başkanlık Muhafızlarının başında yıllardır General Abdulrahman Tchiani var. Kendisi darbenin başındaki isim. Bazum, Nijer'in 1960 yılında Fransa'dan bağımsızlığını kazanmasından bu yana seçimle iş başına gelen ilk lideriydi. Darbe, Nijer’in de üyesi olduğu 15 üyeli ECOWAS, Afrika Birliği, Avrupa Birliği ve ABD tarafından kınandı. Kısaca batı dünyası darbenin karşısında yer aldı diyebiliriz.

Bölgenin en büyük otoritesi olan Batı Afrika Devletleri Ekonomik Topluluğu, yani ECOWAS, darbecilere durmaları için 1 haftalık süre tanımıştı. Ülkenin seçilmiş lideri Barzoum’un sadece serbest bırakılmasını değil, aynı zamanda görevinin başına dönmesini istemişlerdi. ECOWAS’ın verdiği 1 haftalık süre doldu. Yapılan açıklamaya göre ECOWAS, anayasal düzeni yeniden sağlamak adına İhtiyat Kuvvetleri’ni hazırda tutma, konuşlandırma talimatı verdi. Fakat darbenin arkasındaki halk desteği ve başka nedenlerden dolayı ECOWAS askeri anlamda harekete geçemedi. Başta Fransa ve ABD olmak üzere tüm batı dünyası darbeyi kınadı ve Bazum’un göreve dönmesini istedi. Fakat darbeyi destekleyenler de var. Mali ve Burkina Faso, askeri müdahalenin Nijer halkına ‘’savaş ilan etmek’’ anlamına geldiğini ve yeni kurulan cuntayı savunduklarını söylediler. Rus paralı asker şirketi Wagner’in patronu Prigojin’de darbeyi destekleyenler arasında. ECOWAS ülkeleri askeri harekattan bu hafta da bahsettiler fakat herhangi bir tarih vermediler. ECOWAS’ın müdahale etmesi durumunda, Batı Afrika’daki tansiyon iyice yükselebilir. Nijer, Batı Afrika’da kritik bir konuma sahip. Ülkenin uranyum madenleri Avrupa için önemli. Bu nedenle başta Fransa, darbeye karşı çıkıyor ve ECOWAS’ın askeri müdahalesi için bastırıyor. ABD ise müdahale konusunda daha tedbirli yaklaşıyor. Bir bakıma işleri uzaktan kontrol etmeye çalışıyor. 

Darbeler ülkesi

Nijer 1960 yılında, Fransa’dan bağımsızlığını kazandı. İlk darbe 1974 yılında, bağımsızlıktan sadece 14 yıl sonra gerçekleşti. General Seyni Kountche, Nijer'in kurucu Cumhurbaşkanı Hamani Diori'yi devirip iktidarı ele geçirmişti. İkinci darbe 13  yıl sonra, 14 Nisan 1987 tarihinde oldu. Albay Ali Saibou liderliğindeki bir askeri konsey, Kountché'nin yönetimini sona erdirdi ve Saibou kendini cumhurbaşkanı olarak atadı. 1996 yılında Albay İbrahim Baré Maïnassara liderliğindeki bir grup askeri subay, darbe yaparak devlet başkanı olarak iktidara geldi. 9 Nisan 1999 tarihinde Albay Daouda Malam Wanké liderliğindeki bir grup askeri subay, İbrahim Baré Maïnassara'yı devirerek iktidarı ele geçirdi.

Sistematik şekilde gerçekleşen darbeler Nijer halkının kronik sorunlarından sadece bir tanesi. Ülkede ortalama 12-13 yılda bir darbe gerçekleşiyor.

 

‘’Nijer’liler bu darbeyi Fransa’nın ve Batı’nın sömürüsüne karşı yapılan bir darbe olarak gördüler.’’

Nijer’de yapılan darbenin ardından ülkedeki Fransız temsilciliklerin önünde protesto gösterileri düzenlenmeye başlandı. Ülkedeki Fransız üssü Nijer halkı tarafından kuşatıldı. Başkent Niamey’de yer alan Fransız askeri üssünde toplanan binlerce cunta destekçisi, Fransa’yı ve ECOWAS’ı protesto etti. 

Nijer halkının bir kısmının, seçilmiş cumhurbaşkanı karşısında askeri darbeye destek vermesi Türkiye’den bakılınca yadsınacak bir durum gibi görünebilir. Fakat bu, Batı Afrika’da ilk kez olmuyor. Halkın büyük bir bölümü, yer altı zenginliklerine sahip olmalarına rağmen, neden yıllardır fakirlik çektiklerinin farkındalar. Sömürü Nijer’de fiilen devam ediyor ve halkın büyük bir kısmı, bu düzenin seçimlerle değişmeyeceğini görüyor. Son iki yıl içerisinde Burkina Faso, Mali ve Gine’de darbeler gerçekleşti. Ardından Fransız güçleri ülkeden çıkmak zorunda kaldılar. Fransa’nın bu ülkelerden çıkmak zorunda kalması, Nijerya’ya örnek oldu. Nijer halkı bu darbeyi batının, özellikle de Fransa ve ABD’nin sömürüsüne karşı bir darbe olarak görüyor. 

 

Batı karşıtlığı nasıl güçlendi?

Fransızlar 1950’li yılların sonlarında Afrika ülkelerinin bağımsızlaşacağını farkındaydı. 1958 yılında Fransa, Sahra Altı ülkelerine Fransa şartlarına göre bağımsızlık vermeyi önermişti ve süreç referanduma taşınmıştı. 1960’tan sonra devam eden süreçte Fransa, elini Batı Afrika ülkelerinin üzerinden hiç çekmedi. Sömürü, yeni isimler ve yeni şekillerle devam etti. Mesela Gine, bağımsızlıktan sonra kendi parasını basmak istediğinde Fransa ülkeye kabus gibi çökmüş, ülkeyi istikrarsızlaştırmak için elinden geleni yapmıştı. Sabotajlar düzenleyip gizli ajanlar göndermişti. Sahte paralar basarak ülke ekonomisini alt üst etmişti. Kısaca Gine’nin tüm sistemini karmakarışık etmişti. Bölgedeki Fransız etkisi 1960 yılındaki bağımsızlaşmadan sonra da devam etti. Avrupa sömürüsü, kapitalist sistemin bir parçası olarak kendini yenileyerek devam etti. Batı Afrika ülkeleriyle Fransa’nın kurduğu ekonomik bağ, karşılıklı olarak bir bağımlılığa dönüşmüş durumda. Bu bağımlılığın kazananı ise hep Fransa oldu. 

Nijer’e dönecek olursak: Nijer, tarihinde Fransız kolonisi olarak uzun bir dönem geçirdi. Koloniyal dönemde, Nijer halkı sömürüldü, kaynakları yağmalandı ve kültürel kimliği baskı altına alındı. Bu tarihi izler, Nijer’deki Fransız ve Batı karşıtlığını giderek güçlendirdi. Nijer, Fransız’dan bağımsızlığını kazandıktan sonra bile bağımsızlık sürecinde dış müdahalelerle karşılaştı. Özellikle ekonomik ve siyasi alanda Batı ülkelerinin Nijer üzerinde etkili olması, bağımsızlık mücadelesinden sonra dahi dış müdahalelere karşı sürekli tetikte olan bir Nijer yarattı. 

Uranyum 

Nijer, nükleer enerji için hayati öneme sahip olan Uranyumun dünyadaki 7. Büyük ülkesi. Uranyum, ülke ekonomisinde o kadar önemli bir yer tutuyor ki, Başkent Niamey’deki caddelerden birinin ismi Uranyum Caddesi. En büyük ortakları ise tabi ki Fransa. Nijer, uranyum bakımından zengin olduğu için Fransa’nın nükleer enerjisine büyük katkı sağlıyor. Fransa, toplam enerji ihtiyacının %70’ini nükleerden sağlıyor. Uranyum, nükleer enerji üretmek için en önemli maden. Fransa, kendisine ait olan toplam 18 nükleer enerji santralinde 56 reaktörü işletebilmek için yıllık ortalama 7800 metrik ton uranyuma ihtiyaç duyuyor. Nijer’de faaliyet yürüten iki  büyük Uranyum firması var ve 50 yıldır bölgede bu işi yapıyorlar. Bu iki Fransız firma, 1950’lerin sonlarında Nijer’deki maden sahalarını keşfettiler ve burayı kurutmak adına yıllar içerisinde kuvvetli bir endüstrinin altyapısını inşa ettiler. Bunlardan bir tanesi Somair, diğeri Cominak. Bu iki şirketin işlettiği madenlerde sadece 2019 yılı içerisinde 2.982 ton uranyum üretildi. Faaliyete geçtiği 1971 yılından bu yana 70.000 tonun üzerinde üretim yaptı. 

‘’Somair’ın %85’i Fransa Atom Enerjisi Komisyonu’na ve iki Fransız şirketine ait. Sadece %15’i Nijer’e ait. Bu nedenle buna sözde ortaklık da diyebiliriz.’’

Nijer, Fransa’nın Uranyum ihtiyacının kabaca %15’ini karşılıyor. AB’nin toplam Uranyum ithalatının ise 5’te birini gerçekleştiriyor. Uranyum zengini Afrika ülkesi Nijer 24.4 milyon nüfusa sahip. Her beş kişiden ikisi günde 2.15 dolardan az bir gelirle yoksulluk içerisinde yaşıyor. Nijer ise bu kadar önemli bir kaynağa sahip olduğu halde uranyum GSYİH’na yalnızca %5 katkıda bulunuyor. Nijer’liler buradaki adaletsizliğin farkındalar. 

Bu iki madenin çatı firması olan Orano, Fransa tarafından yönetiliyor. Darbeden sonra Fransız şirketlerin işlerine devam edip edemeyeceği soru işaretiydi. Fakat şirketin sözcüsü darbeden sonra faaliyetlerini sürdürdüklerini açıkladı. 

‘’Orano, bu yılın başlarında, ülkenin kuzeyindeki Arlit bölgesindeki bir uranyum sahasında yeni çıkarma keşfetmek için Nijerya hükümetiyle birlikte çalıştığını duyurmuştu.’’

Fransız hükümeti Nijer’den alınan kaynakların durması halinde iki yıl yetebilecek kadar stoklarını olduğunu söyledi. Fakat uzun vadede Nijer’den alınan uranyuma bir alternatif bulmak yerine Fransa ve diğer Avrupa ülkeleri ellerinden gelen diplomatik tüm yolları kullanacaklardır. Paris'teki Jacques Delors Enstitüsü'nden bir enerji uzmanı olan Phuc-Vinh Nguyen, Nijer’deki gerilimin Rusya’ya uygulanan yaptırımları gevşetebileceğini söylüyor.  Çünkü Avrupa’nın Nijer’den aldığı uranyum kesilirse yeni tedarikçiler bulmak zorunda kalacaklar. Bu tedarikçilerin başında ise Rusya geliyor. Avrupa Atom Enerjisi Topluluğu Tedarik Ajansı'na göre 2021'de Nijer AB'nin en büyük uranyum tedarikçisiydi, onu Kazakistan ve Rusya izliyordu. Uranyum, hatta genel olarak nükleer enerji, Avrupa’nın uyguladığı yaptırımlara henüz tabi değil. Bunun için uzun süredir yürütülen bir süreç var. Nijer’deki madenlerin el değiştirmesi veya Avrupa’ya giden uranyumun azalması, Rusya’ya yönelik uranyum yaptırımlarının kabul edilmesi zorlaştıracaktır.

İşin sadece ekonomik kısmı değil, çevresel bir boyutu da var. Nijer’de faaliyet gösteren Fransız maden şirketi Orano, Arlit kenti yakınlarındaki Akokan yer altı maden sahasında geride bıraktığı radyoaktif atıklarla gündeme gelmişti. Akokan sahasından toplamda 75 bin metrik ton uranyum çıkartmışlardı. Rezervin bitmesiyle 2021'de kapanan maden sahasında, 20 milyon ton radyoaktif atığın ortada bırakıldığı tespit edilmişti.

Fransa 2013’ten sonra bölgedeki etkinliğini arttırdı

2014 yılında dünyada DAEŞ terörü gündemdeydi. El Kaide ve DAEŞ’e bağlı militanlar, Sahra çölünde güçleniyorlardı. Radikal örgütlerinin güçlenmesi, öncelikli olarak Batı Afrika ülkelerinin iktidarlarını tehdit ediyordu. Paris yönetimi 2013 yılında Mali’de, radikal örgütlere karşı Several operasyonunu başlattı. 2014 yılında Burkina Faso, Mali ve Nijer’i kapsayan Barkhane operasyonu ile bölgedeki gücünü konsolide etti. Fransa bu sürecin sonunda 5000 asker konuşlandırarak Sahel’e ağırlığını koydu. Bölgede bulunan 5000 asker sözde terörle mücadele kapsamında oradalardı. Fakat bu askerlerin sahadaki kontrolü sağlama, istihbarat toplama gibi faaliyetler yürüttüğü de biliniyordu. Fransa Sahel bölgesindeki askeri ve güvenlik operasyonlarına yıllık ortalama 700 milyon euro para harcıyordu. Fakat bölgede bulunan Fransız kuvvetleri, çöldeki tehdide karşı gereken önlemleri alamadılar. Bu da halk tarafından daha da nefret edilmelerine yol açtı. Nijer, çöldeki terör tehdidini Mali ve Burkina Faso’dan daha iyi idare etmişti. Fakat bitmeyen huzursuzluk ve çatışma ortamı, halkın bu işi ancak ordunun çözebileceğine olan inancın artmasına sebep oldu.

Fransa Batı Afrika ülkelerine asker gönderdiğinde protestolar başlıyordu. Nijer’de Cumhurbaşkanı Bazum’un Fransa’nın kuklası olduğunu söyleyenler artıyordu. Ülkedeki Fransız ve ABD üsleri de uzun zamandır halkın tepkisini çekiyordu. Geçtiğimiz 2 sene içerisinde yaşananlar ise işlerin seyrini değiştirdi. Mali, Gine ve Burkina Faso’da 2021 yılına kadar Fransız askerleri vardı. Fakat bu ülkelerin üçünde de askeri darbeler gerçekleşti. Fransa’nın bu ülkelerden çekilmesi, Nijer halkının önünde güçlü bir örnek olarak duruyor. 

2013 yılında terörle mücadele bahanesiyle bölgeye giren Fransa, geçen yıl Mali’den ayrılmak zorunda kaldı. Mali’den çekilen Fransız kuvvetlerinin bir kısmı Nijer’e, diğer kısmı da Gine’ye çekilmişti. Fransız kuvvetleri Mali’den ayrılıp Nijer’e gönderildiğinde, Nijer’de Fransa karşıtı protestolar başlamıştı. Halk, Muhammed Bazum’u Fransız kuklası olmakla suçlamıştı.

Rus varlığı

Bölge ülkeleri ve Batılı aktörler, olası bir müdahale planını tartışırken Nijer'deki cuntanın Wagner'den yardım istediği öne sürülüyor. İddiaya göre, askeri cuntanın Başkan Yardımcısı General Salifou Mody, Mali'ye giderek Wagner temsilcileriyle görüştü. 

Yevgeni Prigojin, darbeyi zafer olarak niteledi. Prigojin'in "Nijer'de olan, Nijer halkının sömürgecilerle mücadelesinden başka bir şey değil" dedi.

Aynı durum Mali’de de yaşanmıştı. Darbe gerçekleştikten hemen sonra batılı askeri güçler ülkeden kovulmuş, yerine Wagner güçleri ile anlaşma yapılmıştı. Batı Afrika ülkelerinin sorunları ve geçmişi ortak olduğu için kaderleri de birbirlerine benziyor. 

Wagner’in Batı Afrika ülkelerine ilgisinin anti emperyalist bir duygudan beslenmediği açık. Rus şirket bu bölgedeki zenginlikleri kullanarak operasyonları için kaynak sağlıyor. Faaliyet gösterdiği diğer yerlerde de olduğu gibi arkasında yıkım ve ölüm bırakacağı açık. 

 

Sonuç

  • Afrika’da artan sömürü karşıtlığı kendini tekrar gösterdi
  • Son üç yıl içerisinde Batı Afrika’daki darbelere 6.’sı eklendi. Gine’den Çad’a kadar uzanan bir askeri yönetim koridoru oluştu 
  • Fransa’nın Sahel’deki askeri varlığı neredeyse sona erdi
  • Rusya’nın ve Wagner’in bölgedeki nüfuzu arttı. 
  • Nijer batının ve başta Fransa’nın yardımlarından artık yararlanamayacak.

 

Yeni yorum ekle

Plain text

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Web sayfası adresleri ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantılara dönüşür.
  • Satır ve paragraflar otomatik olarak bölünür.

İstatistikler

Bugün Toplam Toplam
0 kez görüntülendi. 255 kez görüntülendi. 2 yorum yapıldı.