Orada Bir Ülke Var Uzakta, Orta Asya’da: Gitmesek de Gelmesek de…

10 Nisan 2023

Peşinen söyleyelim, bu aslında biraz gecikmiş bir seyahat yazısı. 

2022 Ekim ayı başlarında gerçekleşmiş bir seyahatin anıları, hatırlattıkları, bıraktığı izlenimler normalde seyahat dönüşü, Ekim ortalarında yazılmalıydı. Ama Âşık Mahsuni Şerif’in bir türküsünde “İşten güçten, dertten gamdan kederden, benim ‘Allah bir’ deyişim yılda bir defa!..” dediği gibi, araya giren başka şeyler, doğal olarak dersler, sınavlar, makaleler, çeviriler, tebliğler, kitap bölümleri vs. derken başımızı kaşıyacak zamanı ancak şimdi, yeni yılın başında, derslerin sona erdiği, iş yoğunluğunun biraz hafiflediği bir sırada bulabildik. 

Bu satırları bile yazalı üç ayı geçti, ondan sonra da yine araya giren başka işler oldu: bir çalıştayda sunulan tebliğ, bir kitap çevirisi vs. Böylece geldik bugünlere, Nisan 2023 ortalarına. Merhum Akif’in deyişiyle, “Adam, aldırma da geç git..” diyemiyor insan, “Unut gitsin, eskiden anılarını kaleme almak mı vardı?” diyemiyor. “Yazmamaktan, seyahat izlenimlerini paylaşmamaktan kim ölmüş?” diyemiyor. İlle de zihninin bir köşesinde asılı kalıyor bazı satırlar, sözler, gözlemler; her şeye rağmen, gecikmeli de olsa bir seyahatin düşündürdüklerini paylaşmak istiyor insan. 

Biraz da sonradan düşüyor insanın jetonu: şimdiki aklım olsa, bugün yapmaya çalıştığım şeyi bundan çeyrek asır önce yapmaya başlar, gittiğim gördüğüm gezdiğim bütün ülkelerle ilgili izlenimlerimi yazardım; böylece şu anda elimizde kırkı aşkın ülkeyle ilgili bir anılar, gözlemler, izlenimler külliyatı olurdu… Evliya Çelebi önümüzde ne güzel örnek: 17. Yüzyıl Osmanlı coğrafyasıyla ilgili bugün elimizdeki en değerli hazine onun seyahatleri sırasında gördüklerini yemeyip içmeyip, üşenmeyip yazmasıyla oluşan o muhteşem külliyat değil mi?...

Her neyse, araya giren acil işlerin nispeten aradan çekilmesiyle, on bir ayın sultanı mübarek Ramazan’ın manevi ikliminin sunduğu şöyle bir geriye yaslanıp düşünme, gözden geçirme, muhasebe ortamında yeniden kaleme sarılmak, altı ay sonra bile olsa akılda kalanları kâğıda dökme imkânı doğuyor. Eskilerin deyişiyle “el hâsılı vel kelâm,” kısaca sevgili dostlar, bu yazının konusu, bir uluslararası konferans vesilesiyle 1-8 Ekim 2022 tarihleri arasında Türkiye'den, Konya’dan İstanbul’dan, hatta Balkanlardan Üsküp’ten Makedonya’dan, birçok değerli dostumuz ve arkadaşımızla birlikte Özbekistan’a yaptığımız bir seyahatin bizde bıraktığı izlenimler.

Image

Ana Hatlarıyla Özbekistan ve Türkiye-Özbekistan İlişkileri

Özbekistan Cumhuriyeti, Orta Asya’nın tam ortasında yer alan, yaklaşık 449 bin km2 yüzölçümüne sahip, 2022 yılı itibariyle tahmini 35,3 milyonluk nüfusa sahip bir ülke. 2021 yılı itibariyle GSYH’sı 61,2 milyar dolar, kişi başına geliri 1.775 dolar. Kuzeyde Kazakistan, kuzeydoğuda Kırgızistan, güneydoğuda Tacikistan, güneyde Afganistan ve güneybatıda Türkmenistan ile çevrili. Dünyada sadece “denize kıyısı olmayan” komşu ülkelerle çevrili, yani komşularının da kendisi gibi denize kıyısı olmadığı yalnızca iki ülkeden biridir Özbekistan (diğeri Lihtenştayn). Seküler (laik) ve üniter bir devlet olan Özbekistan, idari olarak 12 il ve (Karakalpakistan adlı) 1 özerk cumhuriyete  ayrılmıştır. Tacik ve Kazak azınlıkların da bulunduğu ülkede nüfusun yüzde 85’i Özbekçe konuşmaktadır. Halkın büyük çoğunluğu Müslüman olup, Ortodoks Hristiyanların oranı tahminen yüzde 5 civarındadır.

Coğrafi olarak Orta Asya’nın kalbi konumunda olup zengin bir tarihsel ve kültürel mirasa sahip olan Özbekistan, tarihi Mâveraünnehir ve Turan bölgelerinin parçası durumundadır. Daha önceki devirlerde önce Doğu İran kökenli İskitlerin (MÖ 8-MS 6. yüzyıl), ardından Perslerin, Greklerin ve Sasanilerin egemenliğinde kalan bölge, MS. 7. Yüzyılda Müslümanların İran’ı fetihleriyle birlikte İslam uygarlığının parçası haline gelmiştir. Türk-İslam medeniyetinin beşiği sayılabilecek Semerkant, Buhara ve Hive gibi şehirler İpek Yolu’nun sağladığı imkânlarla gelişmiş; İslam medeniyetinin altın çağında Buhari, Tirmizi, Maturidi, Biruni, İbn-i Sina, Bahauddin Nakşibend gibi mümtaz şahsiyetler, alimler, filozof ve mutasavvıflar bu coğrafyada yetişmiştir.

Harezmşahların egemenliğindeyken, 13. Yüzyılda bütün Orta Asya ve Anadolu gibi, bu bölge de Moğol istilasına yenik düşmüş, Moğol ordularına katılmış olan Türk boyları zamanla Özbekistan’ı Türkleştirmişlerdir. Timur İmparatorluğu’nun başkenti Semerkant özellikle Uluğ Bey devrinde önemli bir bilim ve kültür merkezi haline gelmiştir. Timurlu İmparatorluğu 16. Yüzyılda Şeybaniler tarafından yıkılmış, yerine Buhara, Hokand ve Hive hanlıkları kurulmuş; Timurlu hanedanından Babür Şah ise Hindistan üzerinde hâkimiyet kurmuştur. 19. Yüzyılda Orta Asya bölgesi tümüyle Rus İmparatorluğunun kontrolüne geçmiş, bugün Özbekistan’ın başkenti olan Taşkent, Rus Türkistanı’nın da başkenti olmuştur. 1917 Bolşevik Devrimi’nden sonra kurulan SSCB 1924’te Orta Asya’yı parçalayarak burada Özbekistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’ni kurmuştur. Nihayet SSCB’nin dağılmasıyla birlikte de Özbekistan 1991 yılında bağımsızlığına kavuşmuştur.[1]

Türkiye-Özbekistan ilişkileri kabaca üç döneme ayrılabilir. İlk dönem, Özbekistan’ın bağımsızlığını ilan etmesi ve Türkiye tarafından tanınmasıyla başlayan, ilişkilerin nispeten iyi olduğu, çeşitli alanlarda işbirliği yapıldığı, Türkiye'ye binlerce öğrencinin gönderildiği, Özbekistan’da Türk okullarının açılıp ticari yatırımların yapıldığı dönemdir (1991-2005). 2005-2016 yıllarını kapsayan ikinci dönem ise ilişkilerin nispeten kötüleştiği ve durgunlaştığı bir “fetret dönemi” olarak anılabilir. Bu dönemde Türk işadamları Özbekistan’dan atılmış, Taşkent’teki ünlü Turkuaz alış-veriş merkezi kapatılmış, Türkiye'ye öğrenci gelmez olmuş, ilişkiler minimum düzeye inmiştir. 2014’te Soçi’de iki ülke liderlerinin mutabakatıyla yeniden yumuşamaya başlamış olan Türkiye-Özbekistan ilişkileri 2016’da iki ülke Cumhurbaşkanlarının Semerkant’ta bir araya gelmesiyle yeniden canlanmaya başlamış, karşılıklı ziyaretler ve doğrudan temaslarla ivme kazanmıştır. 2017 yılında Özbekistan Cumhurbaşkanı Mirziyoyev’in Türkiye’yi ziyareti sırasında havacılık, ulaşım, yatırım, diplomasi, eğitim, sağlık, savunma, ticaret, kültür ve bankacılık gibi çeşitli alanlarda işbirliğini öngören 26 anlaşma imzalanmıştır. 2000-2021 döneminde Türkiye-Özbekistan arasındaki dış ticaret hacmi 17 kat artarak 196 milyon dolardan 3,4 milyar dolara yükselmiştir. İyi değerlendirilebildiği takdirde iki ülke arasında çok daha fazla işbirliği imkânları vardır.[2]

İpek Yolu Konferansı Hazırlıkları

Bir Yol Bir Kuşak: Fırsatlar ve Zorluklar (SIRCON2022) konferansının hazırlıkları aslında aylar öncesinden başlamıştı. Önce yazışmalar, ardından yönetici-akademisyenler arasında karşılıklı buluşmalar, temaslar ve toplantılar gerçekleştirildi. Bu akademik, kültürel, entellektüel yolculuğun bir ucu Türkiye, bir ucu Özbekistan’dı. Bir ucu Mevlâna diyarı Konya’dan Necmettin Erbakan Üniversitesi, bir ucu İmam Buhari ve İmam Maturidi diyarı Özbekistan’dan Alfaraganus Üniversitesi. Sadece bunlar da değil. TİKA, Türk Dünyası Belediyeler Birliği (TDBB), Ahmet Yesevi Üniversitesi (Kazakistan), Özbekistan Bankacılık ve Finans Akademisi ile Mirza Uluğbey Üniversitesi gibi başka üniversiteler ve kuruluşların da işbirliği ve katkılarıyla güzel bir akademik etkinlik düzenlendi. Türkiye'den bu konferansı organize eden dostların kaygısı belliydi: Orta Asya ata yurdumuzdu. Özbekistan Orta Asya’nın kalbiydi. O diyara bizim bir gönül borcumuz vardı. Orta Asya hem ata yurdumuz, hem gönül coğrafyamızdı. Gitmeli, gelmeliydik; oralar için bir şeyler yapmalıydık; yan gelip yatmamalıydık; eldeki imkânları hayırlı amaçlarla kullanmalıydık...

Her ciddi etkinlikte olduğu gibi, SIRCON2022 Konferansı için de aylar süren ön hazırlıklar yapıldı. Önce organizasyon komitesi, sekreterya, bilimsel değerlendirme, danışma ve hakem heyetleri teşkil edildi. Ardından ilanlara çıkıldı, yurtiçi ve yurtdışından tebliğler toplandı. Bunu müteakip gönderilen tebliğler ilgili heyetler tarafından süzgeçten geçirildi, kabul edilen bildiriler ilan edildi. Daha sonra Taşkent, Buhara ve Semerkant’ı kapsayan bilimsel etkinlik ve gezi programının detayları belirlendi, önceden bizim için ayırtılmış biletlerin başka yolculara satılması gibi bazı son dakika sorunları yöneticilerin yoğun gayretleriyle aşılarak biletler alındı. Sonunda yolculuk günü gelip çattı, 1 Ekim 2022’de yola çıkıldı.

(Yazı serisi devam edecek.)


[1] https://tr.wikipedia.org/wiki/%C3%96zbekistan

[2] Alfaraganus Üniversitesi’ndeki açılış programında yapılan sunumdan derlenmiştir.

Yeni yorum ekle

Plain text

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Web sayfası adresleri ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantılara dönüşür.
  • Satır ve paragraflar otomatik olarak bölünür.

İstatistikler

Bugün Toplam Toplam
0 kez görüntülendi. 272 kez görüntülendi. 0 yorum yapıldı.