Rönesans ve reform süreçlerinde din, Batı’da daha ideolojik bir söylem içinde değerlendirildi. Aksi takdirde ilahi olanın dünyevi olana dönüştürülmesi mümkün olamazdı. Sanırım üzerinde düşünülmesi ve konuşulması gereken husus ideolojilerin “dönüştürücü” yetenekleridir. Siyasi ve ekonomik bir çıkar unsuru olarak din ve kültürün yetersiz kalması, ideolojilerin varlık sebebi oldu. Çıkar gruplarına hizmet eden düşünürlerin kurguladıkları dünyalar, toplumların kitlesel olarak yönetebilmesini sağladı. Daha özgür, adil, eşitlikçi ve güzel bir dünya peşinde sürüklenen insanların sahip oldukları ideolojiler, kısa bir süre içinde insanların din ve kültürlerini bu uğurda kullanabilmelerinin kapılarını araladı.