DİN
Cemaatlerin Krizi: Sivilleşememe Sorunu
Retrospektif Düşünceler ya da Revizyonist Oryantalistler
Burada Revizyonist Oryantalistlerin materyalist-pozitivist, evrimci ve Judeo-Christian kültürel ortak değerlere sahip olduklarına işaret etmekle yetinelim. Bunun yanında bütün bu çalışmalar göstermektedir ki, Revizyonist Oryantalistler, fıkıh, tefsir, hadis gibi İslami ilimlerin başlangıcını hicri üçüncü asra çekerek hem bu ilimleri Hz. Peygamber döneminden uzaklaştırmaktalar, hem de sonraki dönemlerden başlayarak geriye doğru yapılandırıldığını iddia etmek suretiyle ilk üç asrı belirsiz, güvenilmez ve hatta hayali-mitolojik bir dönem haline getirmektedirler
Kur'an'ın Anlamıyla Buluşma
Arapçayı da herhangi bir kavmin dili değil, Allah’ın son din İslam için seçtiği dildir. Eğer Arapçayı bir kavmin dili olarak ele alırsanız ümmet değil, ulus olursunuz. Böylece de ‘Araplara,’ Arapçaya, dolayısıyla da bir anlamda Allah’ın dinine düşmanlık-kin beslersiniz… Bu anlamda ona bir kavmin diliymiş gibi bakmak bir yandan kompleks bir yandan da ırkçılık, ayrımcılık ve fitnedir.
Dine Mensubiyet İle Dinin Sahibi Olma Farkını Gözetmeme Hastalığı
Üzülerek belirtmek isterim ki, birçok müslüman, gayr-i müslimlere gösterdiği nezaket ve hassasiyeti kendi dindaşlarına göstermekte çok cimri davranıyor. Kendisi gibi düşünmeyen, yaşamayan, kendisi gibi hareket etmeyen Müslümanlara haşin ve yobazca tutum sergileyebiliyor.
Liyakat ve Ehliyetin Önemi
Ehliyet sahibi insanda aranan liyakat özellikleri ise belli ölçütlerle belirlenir. Liyakat, dar, belli bir ideolojik veya siyasal grubun belirlediği sınırlarla tanımlanamaz. Liyakati belirleyen ölçütler, geneldir ve o ölçütlerde de ahlâkî vasıflar çok önemlidir. Kişilik sahibi, sağlam karakterli, güzel ahlâklı, emin, sadık bir insan, hangi görüş ve düşünceden, hangi inançtan olursa olsun liyakat sahibi demektir.
Namaz Kılmanın Dayanılmaz Hafifliği
Çok açıktır ki, Allah nezdinde dini ibadetler, dünyevi hiçbir anlam taşımaz. Dini ibadetlerin, ibadet eden kişi açısından manevi bir anlamı ve sonucu olabilir. Dolayısıyla bir Müslüman ibadet edince, (haşa) rabbini büyütüp, ibadet etmeyince küçültmüyor. İbadetin Yaradana değil, yaradılmışlara faydası var. (Mutlak varlık) Allah’ın Müslümanların ibadetine ihtiyacı yok. (Muhtaç varlık) Müslümanların Allah(cc)’a ibadet etmeye ihtiyaçları var. Şunu da bilmek lazım: Daha çok ibadet edince daha fazla dünya nimetine mazhar olunmuyor. Makam, para, statü için ne kadar çok yalvarılırsa, kullara bu dünyalıklar o kadar fazla bahşedilmiyor.
İslam Ekonomisinin Yeniden İnşası
İslam ekonomisi günümüzde katılım bankaları aracılığı ile somutlaşmaktadır. Katılım bankaların insanı finansal olarak güçlendirdiği doğrudur. Ancak, insanın sadece faydasını, firmaların da karlarını maksimize ettiği bu model islam ekonomisinin nihai hedefi olamaz. İslam bankacılığı insanların birikimlerini daha aktif olarak kullanmak suretiyle özgürleştiği ve güçlendiği sosyal temelleri olan bir bankacılıktır. İnsanın özgürleştirilmesi makasıd-ı şeriadandır ki; makasıd-ı şeria sadece tarafların değil insanın da içerisinde yer aldığı bütün paydaşları muhatap alır. Hangi ekonomik ve finansal aktivite yapılırsa yapılsın bundan etkilenecek her şey hesaba katılır.
İman ve Hayat İçin Güvenin Anlamı
Kur’an’ın geniş söz dünyasına göz gezdirdiğimizde insan-güven-toplum ilişkisini anlatan birçok kelime ile karşılaşırız. İman, mü’min, tevekkül, vekîl, velî, İslâm, silm-müslim, sulh, ıslâh, sâlih, sıdk, sâdık, tâ‘at, ittibâ, ‘adl, vüdd, mevedde, rahmet, birr-hasene vs. (Bakara 177, 197, 237; Mâide 2, 8; Enâm 151-153; Hac 30-32; Müminûn 1-11; Hucurât 13). Güven ve barış ortamının doğmasına ve yaşamasına katkı veren bazı nitelikler ise şunlardır: Rahmet, afv-mağfiret (bağışlamak, affetmek), yardım etmek, ahde vefa, sekîne vs. Güven ve güven toplumunun mana ve ruhunu işaret eden bu konulara ilişkin ayetleri tahlil ettiğimizde, kulların Allah ile ilişkisinin mana ve ruhunu aydınlattığını görürüz.
Sadreddin Konevî’de Felsefe Tasavvuf İlişkisi
13.asırda Anadolu’da kurulan Osmanlı Devleti’nin düşünce dünyasını anlayabilmek için Anadolu Selçuklu Devletinin son yıllarında düşünsel anlamda tartıştığı konulara ve üzerinde durdukları ilim dallarına bakmak zorunluluğu vardır. Yeni kurulacak bir devletin en önemli adımlarından birisi kendi düşünce eksenini çizmek olacaktır. Bu anlamda Davudi Kayseri ele aldığı konularla ve Anadolu Selçuklu mirasıyla yeni devletin oluşum sürecinde önemli katkıları olmuş bir düşünürümüzdür. Biz bu yazımızda onun tasavvuf ve felsefe konularındaki düşüncelerini irdelemeye, salt tasavvuftan ziyade sorgulayıcı felsefe temelinde düşünsel çalışmalarını ortaya koyduğu konusunda yazımızı şekillendirmeye, görüşlerini ortaya koymaya gayret edeceğiz.
Sayfalama
- Önceki sayfa
- Sayfa 2
- Sonraki sayfa