SOSYOLOJİ

Bir Şehir İsminin Bize Anlattıkları

25 Mart 2018

Bugün artık Leningrad yok. Havari Aziz Petrus adeta mitolojik bir karakter olarak 2000 sene öncesinde unutuldu sanılırken 21. Asrın önemli bir şehrinin isminde yaşamaya devam ediyor. Peyami Safa, “Objektif 8: 20. Asır Avrupa ve Biz” başlıklı kitapta toplanan makalelerinden birisinde şunu söylüyor:

"İnsanın mezar karşısındaki acılarına korkularına ve sorularına cevap ve teselli koşturamayan ideolojilerin dine hücumları nafiledir. İlim de bu sorulara kendisinin veremediği cevabı veren dinlere saygı gösterecektir. İnsanın sorulara beklediği cevap, elbette, bir maymunun fezadaki seyahatinden daha önemli ve aceledir."

Was sind Sie von Beruf?

17 Mart 2018

Cemaatte herkes her işe koşulurken (ne iş olsa yaparız ağabey) cemiyette yoğun bir uzmanlaşma beklentisi söz konusu olacaktır. Bu da cemiyette insanların “meslekleri” üzerinden tanımlanması neticesini doğuracaktır. Köyde, “ağanın oğlu olmak”, “asker arkadaşı olmak”, “çok kuvvetli olmak” gibi “özellikler” önemliyken şehirde insanı kıymetli yapan ancak “bir konunun uzmanı olmak” olacaktır. Tönnies Gemeinschaft ve Gesellschaft’ı birbirlerini dışlayan kavramlar olarak kurguladığı için eleştiriliyor ama en azından Almanya’da işler büyük ölçüde onun öngördüğü çerçevede ilerlemiş görünüyor. İşte bu yüzden Alman’ların yeni tanıştıkları kişiye sordukları ilk sorulardan birisi “Was sind Sie von Beruf?” oluyor. İşte bu yüzden Alman televizyonlarında görünen hemen herkesin adının yanında mutlaka mesleği yazılıyor. Peki, biz neden yeni tanıştığımız kişinin hemen mesleğini, uzmanlığını değil de memleketini, akrabalarını -hatta çaktırmadan sorabiliyorsak ırkını, mezhebini- soruyoruz?

8 Mart Günyüzü Görmeyenler Günü

08 Mart 2018

Türkiye'de erkeklerin kadın algısı, hayal ile gerçek arasında gider gelir. Türkiye'de herşey değişir; değişmeyen birşey yoktur: Ekonomik şartlar değişir. Siyasal ortam değişir. Toplumsal hayat değişir. Her iktidar ile birlikte doğru-yanlış değişir. Bu süreçte tabii erkekler de değişmiştir ama kadınların değişmesine kimse razı değildir. Bu gerçek yüzyıllar boyu değişmez; önümüzdeki yüzyılda da değişme ihtimali pek azdır. Yüzyıllardır aynı kaderi Almanya'da yabancılar paylaşıyor. Tarım toplumundan sanayi toplumuna, sanayi toplumundan iletişim toplumuna geçilmiştir, hatta postmodern veya posthistory çağa eriştiğimiz söylenmektedir ama ne Türkiye'de 'kadın'ın ne de Almanya'da 'yabancı'nın konumu değişir. Hep aynı kalır. Acaba bu benzerlik nereden kaynaklanmaktadır?

Kadın Tasavvurumuzu Düzeltmek

08 Mart 2018

Ben şahsen içinden çıktığım toplumun, kadını sadece cinselliği üzerinden tanımlama anlayışından son derece rahatsızım. Benim gibi rahatsız olanların sayısının gün be gün arttığını gözlemliyorum. Sosyal medyada, gazetelerde, televizyonlarda yükselen itirazlar, benzer rahatsızlıkların izlerini taşıyor. Toplumumuzda hem dindar kadınların hem dindar erkeklerin kafalarındaki kadın tasavvurunda düzeltilmesi gereken ciddi çarpıklıklar olduğunu düşünüyorum.

Demir Kafes Kırılınca

26 Şubat 2018

Max Weber, rasyonelleşmenin somut yansıması olarak gelişecek bürokratik kurumların, birer “demir kafes” haline gelerek insanlığı hapsedeceği öngörüsünde bulunmuştu. Ülkemizde batı taklidi bir modernleşme çabasının doğuda çok aşina olduğumuz “zorbalıkla idare etme” anlayışıyla kol kola girip çatısını çattığı, o bize mahsus bürokratik demir kafes kırıldı. Ancak bu kafesin kırılmasının kitlelere gerçek bir özgürlük sağladığı iddiası çok su götürür…

Siyasetçiler görmüyor olamaz: Kamu düzeninin tesisi ve idamesi halk kitlelerinin memnuniyeti için olmazsa olmazlar arasındadır. Koyulan kuralları ihlal eden kişiye göz yumulması belki o kişinin oyunu kazandırabilir ama öte yandan mağdur olan çok sayıda başka kişinin oyunu kaybettirir. Hukukun kişiye özel olarak uygulanması, kuralların “sevgili dostlarımız için” birkaç kez “esnetilivermesi” aynı ayrıcalıklara erişemeyen geniş kitlelerde zaman içinde infiale sebep olur.

Tahayyül İle Tasavvur Arasında - 3

30 Eylül 2017

Muhafazakarlık kavramının kökeni Latince 'conservare', yani 'muhafaza etmek' ya da 'korumak' tan gelmektedir. Eskiyi veya gelenekseli korumanın ilk bakışta siyasal zihniyetle ilgisi, hatta felsefi bir derinlik taşıyor olması mümkün gözükmüyor. Daha çok bilineni bilinmeyene karşı tercih etmek gibi psikolojik bir dürtü öne çıkıyor. Bu nedenle muhafazakarlık kavramının ismiyle orantısız bir mana taşıdığını söyleyelim. Alman sosyolog Karl Mannheim muhafazakarlığın zor tanımıyla ayrıntılı biçimde ilgilenmiş ve sosyolojik kavram ile tarihsel kullanımı arasında ayrım yapılması gerektiğini belirtmiştir.

Tahayyül İle Tasavvur Arasında - 2

23 Eylül 2017

Çağdaşlık artık farklı bir boyutta seyredecektir. Hobbes'in 'Behemoth' ve 'Leviathan' benzetmesini temel alırsak bu değişim iki kutup arasında, ve büyük olasılıkla özgürlük ve demokrasi ile asayiş ve düzen arayışları arasında cereyen edecektir.  Özgürlük özlemi en ileri aşamada 'anarşi' (Behemoth); asayiş ise -  asayiş ve huzurun sağlanması bakımından - anarşinin bastırılması(Leviathan) ile sonuçlanır. Siyasetin özgül ağırlığı  Behemoth yönüne dönmüş; Leviathan, siyasal ideolojilerin gözünden düşmüş durumdadır. Dünyadaki gelişmeler güçlünün haklı olduğu uluslararası bir düzene doğru ilerlediğimizi; ulusal düzeyde de yalnızca çıkar ilişkilerinin baskın olduğu 'aşiretler toplumu'na yöneldiğimizi işaret etmektedir. Kısaca; insanlık tekrar geriye gitmektedir.  

Bedevilik ve Mücerret Düşünce

10 Eylül 2017

Dünyadaki insanların çoğu ister dini ister seküler tarafta olsun aslında gerçekten inanacak bir şey bulamıyorlar. Bunun sebepleri çeşitlendirilebilir. Bazen soyut olanı kavramak için gereken zihni olgunluğa erişememiş olmak, bazen de dünyayı vahşi bir cangıl, kendisini her türlü ahlaki sınırlamadan muaf, hayatta kalmak için öldürmeye mecbur vahşi bir hayvan gibi görmektir sebep. Bu hali benimseyenler durdukları noktayı -bazen kendilerine bile- itiraf etmekte çok zorlanıyorlar. Çünkü soyut kurallara, ideallere inanmayan, hayatını onlara göre tanzim etmeyen kimselerden kurulu bir sosyal toplulukta hayatta kalmak neredeyse imkânsız. Böyle olunca da gerçek kimliklerini saklayan bir maske takıyorlar. Köprüyü geçene, artık kendilerini gizlemeye mecbur olmayacakları güce erişene kadar her türlü yalanı söylemeye başlıyor, gerçekten inanmadıkları ideallere -hem de yürekten- inanır görünüyorlar. Toplumu saran iki yüzlülüğün, ne olduğu gibi görünmenin, ne göründüğü gibi olmanın altında biraz da bu yatıyor.

Şerif Mardin'in Ardından

07 Eylül 2017

Şerif Mardin; Türkiye’de din ve modernlik, sivil toplum, ideoloji, merkez-çevre ve mektep-mahalle üzerine çığır açıcı bilimsel çalışmalar yaptı. Türkiye siyasetinde etkisini ve güncelliğini yitirmeyen ''merkez-çevre ilişkileri” konusu Mardin'in Türk sosyolojisine kazandırdığı yeni bir ufuktur. Bu paradigma ülkemizde ilk kez onun analizlerinde kullanıldı.(1973) Örneğin; onun nazarında, Milli Görüş ve MSP bir taşra hareketiydi. Ve Türkiye'de - Batılı manada - bir sivil toplum inşa etmek adeta imkansızdı.(Religion, Society and Modernity in Turkey-2006) Osmanlı Devleti'nin yöneten(Seyfiye-İlmiyye-Kalemiyye) ve yönetilen(Reaya-Tebaa) biçimindeki ikili yapısı hem sermayenin belli ellerde toplanmasına hem de sınıflı toplum oluşmasına engel olmuştu. Mardin, bu zaviyeden bakarak 'ulus-devlet' ekseninde bile olsa Türkiye'de rejimin devamlılık arz ettiğini ve köklerinin Jön Türklere dayandığını göstermiştir.