Bazen ayaküstü tanışmalar olur. İsim söylenir ve geçilir. Söylenen isimleri kısa bir süre sonra unuturuz. Hatta bazen hatırlayamadığımızdan mahcup olmamak için kartımızı veririz ki o da kartını verirse ismini hatırlayalım diye.
Söylenen ismi hatırımızda tutabilmek için şu üç şeyi yapmamız gerek.
- Karşımızdaki insana önem vermek gerekir. Önem vermediğimiz bir insanın adını hafıza kayıtlarında tutmayız. Hani Nasreddin Hoca karısının adını, “Neden bilmiyorsun” diye sorana, “geçinmeye gönlüm yok ki adını öğreneyim” der.
- O ismi birkaç kere tekrarlamamız gerek. Adını söylemişse hitap ederken o adı birkaç kere söylemeniz gerek. Hafızaya aldığımız bir şeyi sözel olarak ya da yazı olarak tekrarladığımızda onun kalıcılığı kat kat artar. Bir fıkrayı akılda tutmanın önemli bir yolu da öğrendiğiniz bir fıkrayı birine anlatmaktır. Hafızamızdaki bir şeyi söylerken yeniden kurgu yaparak onun kalıcılığını artırırız.
- O ismi bir şeyle bir şeylerle bağlantılı hale getirmek. Örneğin “adın ne” “Tarık”. Orada hemen gemileri yakmak tabirinin Tarık Bin Ziyad’ın İspanyol’un fethi sırasında uyguladığı bir yöntemden bahsetseniz, Tarık ismini unutmazsınız. Bu hatırlama sistemine Gary Markus “bağlamsal hafıza” demektedir. Bağlamsal hafıza bir şeyi hatırlamamız için bize ipuçları verir.
Hafızamıza bir şeyi kaydederken üzerine nasıl bir şerh düşersek o kayıtla yer alır. Bazen bir şeyi sadece bir amaç için kaydederiz o amaç kalktıktan sonra onu unuturuz.
Prof. Kurt Lewin (1890-1947) bir gün öğrencileriyle birlikte bir restorana gitmiş. Birbirinden çok farklı yemek siparişi verilmiş. Garson not almadan dinlemiş. Sonra eksiksiz bir şekilde siparişleri getirip servis etmiş.
Öğrenciler garsonun hafızasına hayran kalmışlar.
Restorandan çıktıktan sonra biri eşarbını masada unuttuğunu fark ederek geri dönüp garsona eşarbını görüp görmediğini sormuş. Garson “hayır” demiş. Öğrenci şaşırarak “Nasıl olur, o kadar siparişi karıştırmadan aklınızda tutuyorsunuz da benim eşarbı hatırlamıyorsunuz” demiş. Garson, “Ben verilen siparişleri sadece servis edene kadar aklımda tutarım” demiş.
Garson sadece servis edilene kadar siparişleri aklında tutuyor, sonrasında ise kayıtlar gereksiz hale geldiğinden hafızada tamamen etkisini yitiriyor.
Sınav odaklı eğitim, kısa süreli hafıza kaydına yol açmaktadır. Alınan bilgiler sadece sınava kadar akılda kalıyor sonrasında ise hafızanın çöplüğüne atılıyor etkisiz hale getiriliyor. Bu durum ise sağlıklı bir öğrenmeyi doğurmuyor. Zaman boşa geçiyor. Görünüşte bir sınav başarısı var ama gerçekte öğrenme yok. Daha sonraki bir zaman diliminde yani gerekli olduğunda onları hatırlayamıyor. Çöpe atılmış ve geriye dönüşü alabildiğine zorlaşmıştır.
Onun için eğitimde sınav odaklı değil, öğrenme odaklı bir anlayışa geçmemiz gerekir. Sınav odaklı eğitim hem stresi artırıyor, hem de öğrenme sağlıklı bir şekilde gerçekleşmiyor.
Kısa süreli hafıza kaydına yol açan sınav odaklı eğitimle, heba olan beyinsel potansiyelimiz, ne zaman tam kapasite ve doğru kapasite ile çalışacak merak ediyorum.
Yeni yorum ekle