DÜŞÜNCE

“Torn Country”: Asaletini Yitirmiş İrfan veya Öğrenciyi İkna Etmek

29 Mayıs 2020
‘Talebe’de somutlaşan eğitimin ontolojisi ile kitlesel eğitimin genetiği arasındaki yapısal farklılığı yukarıda değindiğim üzere şu aralar uzaktan eğitim kapsamında yürüttüğümüz eğitsel pratikte gözlemlemek mümkün. Burada uzaktan eğitim kapsamında sürdürülen çalışmaları, verilen emeği, gayreti, iyi niyeti vs. tahfif etmek gibi bir niyetimin olmadığını peşinen belirtmeliyim. Alanın doğasına, yapısal karakterine ve onun ilişkiye ve sürece bambaşka istikamet tayin eden niteliğine dikkat çekmek istiyorum. Uzaktan eğitim kapsamında yürüttüğümüz çalışmalardan birisi de şu an öğretmenlerin, okul yöneticilerinin, bakanlık, il, ilçe teşkilatlarının öğrencileri sanal ortamda derse alma gayretidir.

Değişen Dünyada Bayramın Anlamı

27 Mayıs 2020
Fikir Coğrafyasını temsilen bir grup hocamız, çeşitli açılardan bayram olgusunu değerlendirdiler. Bu değerlendirmelerde meselenin tarihsel, ekonomik, kültürel, sosyolojik, dini boyutları ortaya konulurken elbette dünya çapındaki bir salgın ortamında bayramı da göz ardı etmek olmazdı. Bu söyleşi, her konuşmacının kendi açısından yaptığı analizlerle, toplumun, toplumsal ilişki ve iletişimin alacağı yeni şekilleri öngörmesiyle elbette sadece bir bayram için değil, geleceğimiz için de önemli işaretler taşıyor. Bu yönüyle her zaman izlenecek bir sohbet.

Küresel Isınmanın Sorumlusu Karbondioksit mi?

27 Mayıs 2020
İklim değişikliğinin küresel ısınma başlığı altında incelendiği bu söyleşide, atmosfere salınan karbondioksitin etkisi üzerinde duruluyor. Altay Ünaltay bilimsel veriler ışığında karbondioksit salımının değerleri üzerinden atmosferde oluşan ısı artışının insan eliyle olup olamayacağını tartışıyor. Belki de herkesin çok iyi bildiği Güneş'in dünya üzerindeki değiştirilemez etkisini atladığımızı yada atlatıldığımızı anlatmaya çalışıyor. Isı değişimi hafızasını tarihi bulgular üzerinden yeniden hatırlatmaya çalışıyor Ünaltay. Tolga Avşar'ın gerçekleştirdiği söyleşi, görselleriyle bir belgesel tadında.

Ezilen Herkesin Davacısı: Necip Fazıl

27 Mayıs 2020
24 yaşında Kaldırımlar şiir kitabıyla Türk Edebiyatına damgasını vurmuş; hayatı boyunca dev bir şahsiyet olarak edebiyata, fikre, siyasete, yayıncılığa farklı ve aykırı katkılarda bulunmuş Necip Fazıl Kısakürek'i Mehmet Çetin anlatıyor. Türk şiirindeki konumu, yayıncı kimliği, yayınları, siyasetle olan ilişkileri ve tartışmalı kimliğini merak edenler için söyleyişiyi Baha Yılmaz gerçekleştirdi.

Necip Fazıl'ı Nasıl Değerlendirmeliyiz?

27 Mayıs 2020
Adnan Tekşen, bu söyleşide kanaat önderlerini, ifratla tefritten uzak nasıl anlamamız gerektiği konusunu yeniden dikkatlerimize sunarken, bu kez ölümünün 37. yılı münasebetiyle bu bağlamda Necip Fazıl Kısakürek'i değerlendiriyor. Necip Fazıl'ı, içinde doğup büyüdüğü ortamın şartları içinde ele alan Tekşen, Necip Fazıl'ın temel özelliklerini yine bu çerçevede değerlendirmeye çalışıyor. Bu söyleşi konuya ilişkin bir yöntem ve yaklaşım sunması açısından izlenmeye değer. Söyleşiyi Tolga Avşar gerçekleştirdi.

Sahurdan Sehere-4: Beklemek Zor Kavuşmak Huzurdur

25 Mayıs 2020
Ey nübüvvet yolunun iz basarı! Adem’den Muhammed’e tarihteki nebevi yolculuğu tamamladık. Nübüvvet yolunun önderlerini tanıdık, sabırlı ve gayretliydi. İnsanoğlunun uzun geçmişinde İslam’ın yeniden ve yeniden öğreticileriydi onlar. Bu satırlara konuk etmediklerimiz vardı. Kur’an’da az ya da çok anılan İdris, Şit, İlyâs/İlyâsîn, Elyesa, Zülkifl, Üzeyir gibi peygamberler veya salih kimseler. Bir de hikayeleri nakledilmeyenler. Hepsine selam olsun!

Çanları Kim Çalıyor?

25 Mayıs 2020
Milli mensubiyetin, sosyolojik ve psikolojik olmak üzere iki boyutu bulunmaktadır. Bunun, burjuva milliyetçiliği ile alakası yoktur. Ekonomik hegemonyalarını siyasal alanda tebarüz ettirmek amacıyla hayali cemaatler yaratma projelerine ticari burjuvazinin işlerlik kazandırdığı bir vakıadır. Misak-ı milli, hâkimiyet-i milliye, istiklal-i tam sütunları üzerine çatılan ulusalcılığımız böyle bir hevesin ideolojik türevidir. Ama o günün koşulları başka bir alternatife mahal bırakmamıştır.

Boşluğu Ense Kökünde Gezdiren Adam: Necip Fazıl

25 Mayıs 2020
O bir dava adamıydı. O, dinin ve dindarın horlandığı bir dönemde, bir diriliş için ilk kıvılcımı çaktı. Necip Fazıl, dinin toplum hayatından itilmeye çalışıldığı, dini anlayışın çarpıklaştırıldığı, dinin şekle indirgendiği bir dönemde, dindar insanın kendine güveninin kalmadığı, dindar insanın adeta horlandığı bir ortamda  mücadelesini sürdürüyordu. Onun için dini şekle indirerek özünden soyan müslümanı uyarmaya çalıştı. Onun ham softa kaba yobaz tavsifi böyle bir endişenin ürünüdür.

Aliya İzzetbegoviç'te Kadın Anne ve Çocuk

25 Mayıs 2020
Bunları tam 50 küsur yıl önce söyleyen Aliya’dan sonra İslam dünyasında çok değişen bir şey olmadığı gibi Aliya, fikirleri itibariye sekülerleşen Müslümanlar için “demode” söylemlere sahip biri olarak mâhkum edilebilir. Bastığımız yeri kaybettiğimizde bize her yer yurt/suzluk olabilir. Oysa Aliya siyasette, ilimde-eğitimde, toplumsalda ve şahsiyet oluşturmada hakikat derdi taşıyan biriydi. Aliya’nın kadının gücüne dair yatığı vurgusuna, onun toplumsal itibarına kavuşturulması gerekildiğine dair düşüncelerine ve başta eğitim olmak üzere haklarına kavuşturulmasına dair söylemleri üzerinde İslam coğrafyası bağlamında düşünülmesi gerekir.

Zihinsel Kaos Örgütlü Dil

25 Mayıs 2020
Dogmatizme, skolastisizme karşı kendisini konumlandıran “bilim”in dogmatik-skolastik bir hüviyete büründüğü yalnızca bir tespit değil tarihte somut karşılığı olan bir gerçekliktir. Bu “Akıl Dini” sonraki yüz yıllarda “ayetlerinin” ruhunu örgün eğitimden sanat eserlerine, politik nutuklardan bilimsel makalelere, reklam metinlerine kadar her sahada “örgütlü bir dil” kullanarak “kitlelerin” ruhuna işler. Bu da bilim kavramını tanrısal bir kavrama dönüştüren onun karşısında hiçbir düşünceye yaşama hakkı tanımayan bir anlayışın gelişmesine neden olur.