SİYASET
Bir 28 Şubat Analizi
Genetük-IV : Yeni Türkiye 2/ Ana(yama)yasa(yamama)
Anayasalarımız hep, kendisini ihlale yeltenen iç düşmanın defterini dürmek için mermisi namluya sürülmüş bir tüfek gibiydi. Esasen "kamu olarak halkın hukukunu devlet denen aygıta dayatan" bir Anayasa, düşünülmesi bile muhal bir şeydi. Yasama deyince "vatandaşın her işine burnunu sokan devlet"ten bir ferman çıkmasını anlıyorduk. Anayasama deseler, devletin daha doğarken anamıza, yaşımıza, yaşamamıza ferman buyurması filan diye anlardık.
Genetük-1: Ancien Régime'in Açık Alnına
90'lar, değişim için kanatlananların çanına Cumhuriyet genetiğinin modifiye siyaset dalavereleri ile ot tıkadı; özelleştirmeye karşı kamu soygunları, reforma karşı arşivlik haydutluklar, asayiş beklentisine karşı faili meçhuller ile "idare edildi". Şimdi laiklik maiklik diye dolananlara soralım: Laik Türkiye İttifakı, 90'lar için "Çıktık açık alınla on yılda bu savaştan" diyebilir mi? Utanma hissi "Allah korkusu" dışında, hangi seküler erdeme dayandırılabilir, bir düşünün bakalım!
Kaz Dağları İçin Referandum Yapılsın
Kaz Dağlarında ya da Kirazlı Tepe’de tam olarak ne yapılmaktadır? Kimler tarafından yapılmaktadır, yerli ve yabancı ortakları kimlerdir? Bu ortaklıkta ki hisse ve dağılım miktarı nedir? Net olarak devletimizin yüzdesi yani kamu yararı nedir? Ne kadar bir alanı kaplamaktadır? Ne kadar sürecektir? Ne kadar ağaç kesilecektir? Sonuçta ne olacaktır?
Yetinmek ile Görünmek Arasındaki Akrep Çukuru
Yenilenen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimleri 23 Haziran 2019 tarihinde yapıldı. 31 Mart seçimlerine kıyasla beklenmedik bir farkla, CHP’nin adayı Ekrem İmamoğlu seçimi kazandı. Uzun yıllardan beri iktidar halesinden uzak kalmış siyasi çevreler açısından bu sonuç çok büyük bir zaferdi. “Zafer değil” lafı sadece ‘laf-ü güzaf’. Yani, bizler zafer diyelim diye gösterilmiş bir tevazu.
Seçmenlerin Seçimi
Televizyon konuşmaları ile seçmen tercihleri arasında oldukça narin bir ilinti var: Bu ilintinin adı mantıksal tutarsızlık. Şunu demek istiyoruz: Televizyon programlarında analitik ve mantıksal olarak tutarlı bir fikri bütünlük dile getirmek mümkün değildir. Dolayısıyla fikir özgürlüğü kapsamına girmesi mümkün enformasyon yayınlayan bir aygıt değildir televizyon. İzahı çok basit: Diyelim ki, kendi içinde mantıksal tutarlılığı ve bütünlüğü olan bir fikir dile getiriyorsunuz. Bir öncülümüz var, “insanlar ölür”. Bu öncülden çıkarımda bulunarak, “Sokrat insandır” kanıtını ileri sürüyorsunuz. Artık bu öncül ile kanıtı ileri sürüldükten sonra, her kim olursa olsun ve her nerede olunursa olunsun sonuç asla değişmeyecektir: “Sokrat da ölür”.
Kürt Sorununun Tarihsel Seyri Ve Arkaplanı (II)
Beğensek de beğenmesek de gerçek şu ki, asimilasyon politikaları ve algısı Kürt sorununun en önemli sebebini oluşturuyor. Devleti her türlü asimilasyon politikası ve unsurlarından arındırmadıkça sorunun çözülmüş olduğu varsayılamaz. Dahası bunun bile yeterli olup olmayacağı kuşkulu. Türklerle Kürtleri gerçek anlamda tek millet haline getirecek bir ontolojik bütünleşmeyi sağlamaya ihtiyaç var. Dinin bu açıdan önemli bir avantaj olduğu doğruysa da yeterli olmadığı kabul edilmeli. Bölgesel şartları dikkate aldığımızda bu topraklarda tek millet olmanın daha özel, daha kompleks mecburiyetleri olmalı. O da kısacası büyük millet ve güçlü devlet olmaktır diyebiliriz.
Şimdi Ne Yapmalıyız?
Türk milli eğitim sistemi üzerine düşen vazifeyi layıkıyla yapmamıştır. Ünlü edebiyat ve siyaset adamı Havel, “eğitim, olgular arasında saklı irtibatları algılama yeteneği kazanmaktır“ diyor. Birde OECD'nin 41 ülkede yaptığı eğitim araştırmasında Türkiye'nin sondan altıncı sırada yer aldığını düşünün! Maalesef Türk çocukları hala know how peşinde yarışıyor, ne özel okullar ne de devlet üniversiteleri know-why ve know-whereto meselesini umursuyor.
Kürt Sorununun Tarihsel Seyri Ve Arka Planı (I)
Kürt sorununu Türkiye’nin yumuşak karnı haline getiren realiteyi doğru şekilde kavrayamadığımız sürece kalıcı bir çözüm ortaya koyma şansımız olamayacaktır. Sorunu teröre indirgeyen bir yaklaşım tarzı ile olsa olsa palyatif çözümler üretilebilir. Ama bu sorunu çözmediği gibi sadece ötelemeye ve hatta kangren haline getirmeye sebebiyet verir. Son kerte, realiteyi bütüncül ve tarihsel bir bakış açısıyla tespit etmekten sarf-ı nazar edemeyiz.
Sayfalama
- Önceki sayfa
- Sayfa 2
- Sonraki sayfa