Bizim payımıza düşen de “ideal devleti” anlatmaktır: Her şeyden önce hakça paylaşımı esas alan, rasyonel hukuk kaideleri ile yönetilen, liyakat temeline dayalı bürokrasi ile yürütülen bir devlet.
Bu kadar sarsıcı iddia ve açık idari ve iktisadi başarısızlıklara rağmen, seçim öncesi anketler iktidar koalisyonunun oyunun hala yüzde 40'ın üzerlerinde olduğunu gösteriyor? Acaba bu durum nasıl izah edilebilir?
Düello karşılıklı bir meydan okumadır. Aleni ve kurallı bir yüzleşmedir. Onur için hayat ortaya konur. Bu yüzdendir ki Batı toplumlarında onur hatta toplumsal onur kurallara dayanır. Hukuka dayanır. Oysa bizim gibi toplumlarda yüzleşme hatta kurallı yüzleşme yoktur. O yüzdendir ki pusu atılır. Kurnazlık, bir zekâ pırıltısı olarak görülür. Toplumsal onurun yerini pusu kültürü alır.
2013 yapımı Andrej Vajda filmi, Sovyetler Birliği kontrolündeki demir perde ülkelerinden Polonya'nın 1970 ve 80'li yıllarını sıradan bir tersane işçisi üzerinden ele alıyor.
Zihinde bulunan önceden edinilmiş bilgi yapılarına “şema” adı verilir. Hepimiz geçmiş öğrenimlerle ve deneyimlerle olayları ve davranışları şemalar vasıtasıyla anlamla
Bugün dünyanın hemen her tarafında din, dil, kültür ve ideoloji farklılıklarına bakılmaksızın insanların aynı duygusal değerlerle hareket edebildiklerini görüyoruz. Bunun en büyük nedeni esasında dünyayı bir kitle haline dönüştürmeye çalışan üstün aklın farkında olmadan bu ruhu canlandırması oldu. Şişeden çıkan bir cin gibi kendini şişeye koymaya çalışanların kâbusu olmaya başladı.