Müslümanların bu tavrı Cabiri’nin vurguladığı gibi tarih anlayışlarında da açığa çıkar. Onlar için tarih bir yandan değişen, gelişen bir şeydir (şehirleşir), öte yandan tarihin altın çağı olan Asr-ı Saadet dondurulmuştur, değişmez. Müslümanlar medenileşirken şehirleşmeyi değil, Asr-ı Saadete öykünmeyi hayal ederler. Sanırım, “iki arada, bir derede” kalmış olmak böyle bir şeydir. Müslümanların bundan kurtulmaları da zordur. Bir gelecek hayal ve vaat ediliyorsa, bu ikircikten kurtulunması ve barbarlığın ve resmiyetin karşılığı olarak medenileşmenin tesis edilmesi gerekir. Barbarlığın karşıtı olarak şehirli, resmiyetin karşılığı olarak da topluma yayılmış (resmen empoze edilmeyen) bir yaşam düşüncesi tesis etmenin bir yolu bulunmalıdır. Yoksa cep telefonu kullanıp, ona dini programlar yükleyerek şehir din’lendirilmiş olmaz.